Mevlidler, Risale-i Nur’a gönül verenlerin bir araya gelmesi ve hasb-i hal etmesi açısından önemli bir vesiledir.
Bilhassa Kocatepe Mevlidleri ile, karanlıklı süreçlerin perdeleri yırtılmıştı. Ancak içinde bulunduğumuz durum ve şartlar, maalesef ki bu faaliyetleri yapmamıza imkân tanımıyor.
Bu tür faaliyetlerin yapılmasını arzu etmek ve gayretinde bulunmakla birlikte, gerek ülkemizin gerekse âlem-i İslâm’ın içinde bulunduğu sancılı süreçten çıkması adına her birimize birçok vazife düşmektedir.
“Biz zarar vermiyoruz, fakat menfaat vermeye iktidarımız yok, onun için mazuruz diye özür beyan etmeyiniz. Bu özrünüz makbul değil. Tembelliğiniz ve ‘Neme lâzım!’ deyip çalışmamanız ve ittihad-ı İslâm ile milliyet-i hakikiye-i İslâmiye ile gayrete gelmediğiniz, sizlere gayet büyük bir zarar ve bir haksızlıktır.”1
Öyleyse bu süreçte hiç olmazsa neme lâzım demeyip, ülkemizin ve âlem-i İslâm’ın içinde bulunduğu durumdan çıkması için gayret göstermeliyiz. Madem Üstadımız, “Risale-i Nur hem bu vatanın hem de âlem-i İslâm’ın halaskârıdır.” diyor, öyle ise azamî gayretle bu eserleri okumalı ve okutmalıyız. Dolmayan taşamaz, yakmayan yakamaz sırrınca, öncelikle enfüsi dairede bu eserleri okumalı ve sindirmeliyiz.
Mü’minler arasındaki tesanüdün bozulması ve araya ayrılıkların girmesi büyük yıkımları beraberinde getirdi. Bina enkazlarından ziyade, yıkılmış kalplerle âlem-i İslâm adeta harabeye çevrildi. Buna mukabil Risale-i Nur Talebelerinde, sırf vatan, millet ve din menfaatine; saadet-i dünyeviye ve uhreviye hesabına ve hariçten, dâhilden gelen ifsad cereyanlarına karşı mücahidane tesanüd mevcut. Ancak bu tesanüd bozulduğunda yahut tam mânâsı ile sağlanamadığında, Risale-i Nur Talebeleri şefkat tokatlarına maruz kalıyor ve bu vatanda bir takım zararlı cereyanlar tezahür ediyor. Öyleyse en evvel dâhildeki tesanüdümüzü sağlamalıyız ve bunu, içi doldurulmuş Risale-i Nur okumaları ile desteklemeliyiz.
İşte bu iki unsuru bir arada sağlayabilmenin yolu da okuma programların arttırmaktan geçiyor. Geçen hafta Gebze’de yetişkinlere yönelik yapılan Risale-i Nur okuma programı, bizde bu ufukları açtı. Talebelere yönelik yapılan okuma programları ise yakın zamanda başlayacak. Peki ya yetişkinler? Bunun yetişkinler ayağının da bu günlerde, Türkiye genelinde yaygınlaştırılması oldukça önem arz ediyor. Bu yapılan programların ise, mümkünse bölgesel çaplı olması, birlik ve beraberliğin sağlanabilmesi açısından da oldukça önemli.
Zira dünya meşgaleleri arasında tam mânâsıyla yoğunlaşarak yapılamayan okumalar, bu programlar vesilesiyle yapılıyor. Hem her biri farklı yerlerden gelmiş abi ve kardeşler, yüksek bir mecliste istişare eder gibi, Risale-i Nur’un her bir meselesi üzerine müzakereler yapıyor. Yeni ufuklar açılıyor, zihinleri boğan gündelik siyasî boğuşmalardan uzak, yüksek Kur’ânî hakikatlere nüfuz ediliyor. Bunu yaparken de ortaya mükemmel bir uhuvvet ve muhabbet çıkıyor. Madem ki kâinatın mayası muhabbet, elbette harap olmuş kalpleri tamir edecek de muhabbettir. O yüzden “Yaşasın sıdk. Ölsün yeis. Muhabbet devam etsin. Şûrâ kuvvet bulsun.”2
Öyleyse “Terbiye için açılan dershanede okumak ve okutmakla tam terbiye almak lâzım geliyor.”3 sırrınca, gelin açtığımız bu dershanelerin hakkını verelim. Yalnız talebelere münhasır bırakmayalım. Bu ulvî ortamlarda hiç olmazsa iki gün, hep beraber omuz omuza vererek Risale-i Nur okuyalım, okutalım ve üzerinde mütalâa edelim.
Hiçbir şey olmasa bile karınca misali tarafımız belli edelim. Kim bilir, acz ve fakrımızın tezahürüyle, samimane yaptığımız bu faaliyetler, harici ve dâhili musîbetleri de def eder. Belki de İbrahimvari düştüğümüz yerde, ateş suya kalbedilir.
Dipnotlar:
1) Tarihçe-i Hayat.
2) Hutbe-i Şamiye.
3) Asa-yı Musa.