"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öğretim Görevlisi Dr. Aytemur: Medresetü’z-Zehra adeta Açık Öğretim Üniversitesi olmuştur

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
08 Eylül 2022, Perşembe
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Domaniç Hayme Ana MYO İşletme-Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Salih Aytemur: Bediüzzaman Hazretleri “Medresetü’z-Zehra” ismini verdiği, fen ilimleri ile din ilimlerinin birlikte okutulacağı Doğu Anadolu’daki üniversite projesi gerçekleşmeyince; Risale-i Nur eserleriyle sadece bölgesel bir üniversite değil bütün Türkiye’ye ondan da öte dünyaya hitap edecek şekilde; her yerde medrese-i nuriye ile gayesini tahakkuk ettirerek manen böyle bir üniversiteyi, adeta açık öğretim üniversitesini kuran kişi olmuştur.

Bediüzzaman'ın Bakışıyla Eğitim - 1

DİZİ: MUSTAFA ÖZTÜRKÇÜ
[email protected]

***

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

1964 yılında Kütahya merkeze bağlı bir köy olan Ağzıören köyünde doğdum. Altı yaşında babamın işi nedeniyle yakınımızdaki Seyitömer beldesine taşındık. İlkokulu ve ortaokulu bu beldede okudum. Lise öğrenimimi Kütahya Fatih Lisesi’nde tamamladıktan sonra birtakım imkânsızlıklardan dolayı Açık Öğretim Fakültesi’nde İş İdaresi bölümünü okuyarak mezun oldum. Çocukluğumdan itibaren, babamın iş yeri olan lokantamızda çalıştım. Daha sonra başkasının iş yerinde iş yeri idaresine baktım, 1990’lı yıllarda Kütahya Yeni Asya bürosunda çalışmaya başladım. Büroda çalışırken Yeni Asya adına muhabirlik de yapmaya başladım. Yeni Asya’da kendi adımla haber, makale, röportajlarla birlikte “Mahmud Nur”ismiyle ve bir-iki müstear isimle de yazılar yazdım. Kütahya yerel gazetelerinde de yazılar yazdım. Daha sonra bir arkadaşla ortak işportacılık işine başladık.

Bu süreçte Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Yönetim ve Organizasyon Bilim Dalı’nda yüksek lisansa başladım. 1994 yılında DPÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne araştırma görevlisi olarak atanarak akademisyenliğe başladım. 2 yıllık akademisyenlik hayatımdan sonra 28 Şubat sürecinde sözleşmem feshedildi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü doktora sınavını kazandığım halde kazandırılmamam nedeniyle açtığım davayı kazanarak doktora yapma hakkı kazandım. Fakat aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü doktora sınavını kazanmam nedeniyle Sakarya Üniversitesi’nde doktora yapmayı tercih ettim. 1996’da ayrıldığım akademik hayata, 2008’de, yeniden girdiğim akademik sınavı kazanarak döndüm. Daha sonra arkadaşlarla birlikte bir haber portalı kurduk. Dumlupınar Üniversitesi Rektörlük Basın ve Halkla İlişkiler’de medya sorumlusu olarak çalıştım. Bununla birlikte Domaniç Hayme Ana MYO’daki akademik görevimi de aksatmadan her iki görevi yaptım. Yarım kalan doktoramı tamamlayarak doktor unvanı aldım.

30 kilometre yol gittim

Bediüzzaman’ı nasıl tanıdınız? Eserleri ve değerli şahsiyeti ile birlikte bir değerlendirmede bulunur musunuz?

Hüseyin Topuz ağabey 35 sene önce bizim kasabaya gelmişti. Onunla tanışmam hayatımın dönüm noktalarındandı. Anlattıklarının içime işlediğinin sonra farkına varsam da, anlattıklarını yıllarca kulak ardı etmiştim. Günlerden bir gün İstanbul’a giden, gitmeden önce de benden daha mütedeyyin olan bir arkadaşım vardı. Orada komünist, ateist olmuş. Bir gün yanıma geldi, Allah’ı inkâr eden fikirlerini bana aktardı. O gece içimi kemiren şüphelerden, sıkıntıdan uykusuz kaldım. Teksir kağıtlarına, aklıma takılan 33 adet soruyu yazdığımı biliyorum. Sonra ‘Acaba bunları kime sorayım?’ diye düşünürken kalbime birden Hüseyin ağabey düştü. Dedim ki: “Hüseyin Topuz, bize farklı bir şeyler anlatıyordu. Ona sorayım.” Biz Kütahya’ya taşınmıştık, o bizim kasabada idi. 30 km yol gittim ve duvarları Risale-i Nur vecizeleri ile süslü dükkanına girdim. Beni görünce tebessüm etti; her zamanki o seslenişi ile: “Vay Salih kardeşim hoş geldin” dedi. İşini yapan Hüseyin ağabeye dedim: “Hüseyin ağabey, bir sıkıntım oldu sana danışmak ve sormak için geldim.” Anlattım ateist arkadaşımla geçen hadiseyi. Elimdeki teksir kağıtlarına yazdığım soruları uzattım. Şöyle bir baktı ve dedi ki: “Kolay kardeşim bunlar, buyur otur bir çay içelim, hem konuşuruz.” O, “Kolay kardeşim.” dedikten sonra içimde bir hafiflik ve huzur hissettim. Dedi ki:“Kardeşim, Bediüzzaman bu sorulara Kur’an’dan ilham alarak hepsine cevaplar vermiş.”‘Çayımızı içerken...’ diyemeyeceğim çünkü o sorulara cevapları anlatırken ve ben onu dikkatle dinlerken çayımı içtiğimi bile hatırlamıyorum. O an ruh dünyam değişti. Kalbim mutmain oldu. Sonra dedi ki: “Sana kitap vereyim bunları oku, ama okumaktan çekinme ısrarla oku.” Üzerinde ‘Bediüzzaman Said Nursi’ yazan Gençlik Rehberi ve Ayetü’l-Kübra eserlerini verdi. Dedi ki: “Kardeşim bizim Kütahya’da Yeni Asya bürosu var, orada Servet Bey var. Oraya git bana bu anlattıklarını anlat, Servet bey sana bir kitap tavsiye etsin.”

OKUDUKÇA HUZUR BULUYORUM

Dediğini yaptım. Servet Bey dinledi ve merhum Mehmet Kırkıncı Hoca’nın Yeni Asya Yayınları’ndan ‘Hikmet Pırıltıları’ kitabını tavsiye etti. Aldım, bir çırpıda okudum. O kitabın 113. sayfasına geldiğimde namaz kılmaya karar verdim ve kalktım yatsı namazını kıldım. İzahları o kadar tatlıydı ki, sonradan kaynağının Bediüzzaman Hazretleri’nin eserleri olduğunu öğrendim. Hüseyin ağabey ile bir-iki sohbetimiz daha olmuştu. Aradan 15 gün geçmiş; Rabbim ona da iman nasip etsin, adı gibi olsun inşallah –lise arkadaşım, kan kardeşimdi kendisi– tekrar buluştuk. Başladık gene aynı meseleleri müzakereye. Baktı ki ben ona ne derse cevap veriyorum; bana döndü dedi ki: “Arkadaş sana ne olmuş böyle iki haftada?” Dedim ki: “‘Bediüzzaman Said Nursi’ diye biri varmış, onun eserlerinden okudum ve ondan istifade ettim.” Bana döndü dedi ki: “Onun eserlerini okuma, onlardan uzak dur, onlar beynini yıkarlar.” Ben de ona döndüm dedim ki: “Arkadaşım gel sen de gittiğin yoldan vazgeç. Senin o fikirlerin beni başıboş, anarşist, zararlı bir insan olmaya sevk ediyor. Halbuki Bediüzzaman’ın eserlerini okudukça huzur buluyorum; Allah’a inancım, Peygamberimize (asm) sevgim artıyor” dedim. 

Sanırım ondan sonra bir kez daha görüştük; daha sonra yurt dışına iltica edip uzun süre yurt dışında yaşadı, bir daha da görüşemedik. Neyse Hüseyin ağabeyin dükkanında –bizim beldede onun dükkanı Yeni Asya Temsilciliği ve Risale-i Nur medresesi idi aynı zamanda.– Orada meğer adı Risale-i Nur olan Kur’an tefsirini öğrendim. Okudukça, okudum. Yeni Asya’yı (o zamanlar Yeni Nesil’i), Yeni Asya dergilerini ve yayınlarını tanıdım; okumaya başladım. Mehmet Akif Ersoy diyor ya: “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı/ Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.” Baktım ki, Bediüzzaman Hazretleri tahakkuk ettirmiş eserlerinde bu hakikati.

Fen ilimleri ile din ilimleri birlikte okutulacaktı

Said Nursî gerek şahsî tutum ve davranışı ve gerekse te’lif ettiği Risale-i Nurlar’la ne yapmak istemiş, neyi gerçekleştirmeye çalışmıştır?

Bediüzzaman Hazretleri “Medresetü’z-Zehra” ismini verdiği, fen ilimleri ile din ilimlerinin birlikte okutulacağı Doğu Anadolu’daki üniversite projesi gerçekleşmeyince; ortaya çıkan dinsizlik projelerinin gerçekleştirilme adımlarını, içtimai ve siyasi yanlışları görünce; bu yanlışları da izale eden Risale-i Nur eserleriyle sadece bölgesel bir üniversite değil bütün Türkiye’ye ondan da öte dünyaya hitap edecek şekilde; her yerde medrese-i nuriye ile gayesini tahakkuk ettirerek manen böyle bir üniversiteyi, adeta açık öğretim üniversitesini kuran kişi olmuştur.

Bediüzzaman’ın mektupla öğretim metodu

Risale-i Nur eserlerine baktığımızda; bir kısım mektuplarla talebelerini bilgilendirdiği, o talebelerin öğrenmek istedikleri gerçekleri bu yolla öğrendikleri görülür. Soru-cevap tekniğiyle; talebelerinin merak ettiği, öğrenmek istediği sorulara cevap verdiği mektupları eserlerine de dahil ederek akıllarında soru işareti bulunanlara, bizlere de faydalı olmasını sağlayacak şekilde yer vermiştir.

Risale-i Nur eserleriyle Bediüzzaman’ın bu ülke insanına en büyük faydalarından biri de, kelime zenginliğini unutturmamak ve bu zenginliğin yaşatılmasını sağlamaktır. Eserlerinde öğretim metodu ile bunu sağlamayı da başarmıştır. Malum bir proje olarak bir dönem özellikle İslamî kelimeler unutturulmak istenmiş; o dönem sonrası nesillere hem Kur’anî, hem zengin bir kültür birikimini yansıtan kelimeler unutturulmak; bu nesiller, geçmiş bin yıllık kültürlerinden adeta koparılmak istenmiştir. Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur eserlerinde unutturulmak istenen bu kelimelere sahip çıkmış. Risale-i Nur okuyan nesli unutturulmak istenen geçmişlerine, İslamî değerlerine ve kültürlerine bağlamıştır. Bugün Risale-i Nur talebeleri, İstiklal Marşımızın tamamını kelime dağarcıkları nedeniyle kolaylıkla anlayabilirlerken; şu anki eğitim sistemimizden geçen gençlerimiz, kelime dağarcığı fakirliğinden dolayı maalesef İstiklal Marşımızı bile anlayamadan yetişmektedirler.

Bediüzzaman’ın Risale-i Nur eserlerindeki kelime zenginliği ve öğretme metodu ile; gençlerimizin anlamakta zorlandığı on kıta İstiklal Marşımızı, Mehmet Akif’in Safahat adlı eserleri gibi eserleri, bundan bir asır önceki gazeteleri, dergileri vs. Risale-i Nur okuyan gençler kolaylıkla anlayabilir hale gelmişlerdir. Risale-i Nur o kadar kelime zenginliğine sahip ki; bu eserlerde geçen kelimeleri öğrenenler birçok edebî eseri kolayca anlayabilmekte, bir edebiyatçı kadar dile vukufiyet kazanabilmektedirler. Risale-i Nur zaten bir Kur’an tefsiri olduğu için elbette Kur’an’ı daha şümullü olarak anlamaya da vesile olmakta, okuyucularına verdiği dil eğitimi ve kelime zenginliği kazandırma ile bu hususlarda bir uzman vukufiyetinde nitelikli hale getirmektedir.

(Devam edecek)

 

Okunma Sayısı: 3478
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı