"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sabret, bahar yağmurları kapıda

Mustafa ORAL
26 Nisan 2017, Çarşamba
Dünya su, hava, ateş, topraktan ibarettir. Bunlar olmasa hayat olmayacaktır.

Büyük bir insan olan dünyanın, küçük bir dünya olan insanın üçte ikisi sudur. İnsan su-toprak karışımı balçıktan yaratılmıştır. Kalp güneştir, ışıktır, ateştir. Kan candır, hayattır. Kan kalpten vücuda yayılır. Güneş ve kalp sıcaktır. İnsan dediğin sıcakkanlıdır. Sadece yılanlar soğukkanlıdır. Sadece soğukkanlı insanlar vurdumduymazdır. Başkalarının acılarını duyarsızdır.  

Güneş bazen harını artırır. Hava ısınır. Su kendini korumak için buharlaşır. Bulutlara yükselir. Zamanı gelince yağmur olur. Yere iner. Aslına döner. Güneş bazen gökyüzünden çekilir. Hava soğur. Su kendini korumak için içine çekilir, donar. Bir zaman sonra güneş çıkar. Havalar ısınmaya başlar. Yavaşça erir. Aslına döner. Buharlaşması ve donması için saf olması gerekir. Toprağa bulaşan, taşa karışan su ne buharlaşır ne de buzlaşır. Kendini koruyamaz. Aslını muhafaza edemez. 

Durgun su çabuk bulanır.  Akan su çabuk arınır. İnsana yakışan temiz su olmaktır. Kalb su dolu kâsedir. Bazen güneşin harareti artar. Dertler, musibetler üst üste gelir. İnsan yandıkça yanar. Artık dua ve gözyaşı vaktidir. İnsan gözyaşı ve duayla buharlaşır, ruhanileşir. Sema âlemine, göklere çıkar. Allah bir katre gözyaşını, bir damla duayı zayi etmez, sema âleminde tutar. Meleklerin elinde dualar yağmur katrelerine döner. Gözyaşı ve dualar arındırılır, yağmura dönüşür. Gün gelir, bahara erilir. Rahmet yağmur yağmur gökkubbeden kalbin kubbelerine düşer. Gözyaşı ve dualar geldiği yere, kalbe döner. Kalb derya olur; dolar, taşar. Dualar göğe yükselmeden, gözyaşları yere düşmeden önce insan kısmen kirlidir. Göklere kalbinin paslı suyundan göndermiştir. Ama gökler aynıyla karşılık vermemiştir.  Gözyaşlarını kristale, duaları elmasa dönüştürmüştür. Katre katre düşmüştür kalbe. 

İnsan gözyaşı ve dua ile arınır

14 asır önce masumların zulüm altında  inlediği, cehennemi sıcakların yaşandığı, kalplerin çölleştiği, nefislerin körleştiği, ‘güneşin batıdan doğma vakti geldi’ denildiği günlerde masumlar, mağdurlar, maznunlar duaya durur. Gözyaşları sel olur: Hayi katre katre içim dalgalandı / Katre katre allara boyandı / Kaldı ahım ellerinde / Canım havalandı / Yukarıda dünya / Gönüllerin hepsi de hasta / Coşa koşa geçtiğimiz tarlalar sessiz yasta / Katre katre kapılar dayandı / Katre katre ölüme dadandı / Bir çiçektin mezarımda / Ruhum oyalandı / Katre katre şeker de isterdim / Katre katre mutluluk düşlerdim / Kemanımda, davulumda…

Dualar arşa yükselir.  Gökler çalkalanır.  Rabbimiz ıztırar ve ihtiyaç diliyle yapılan  duaları kabul eder. Kanlı gözyaşlarını yağmura dönüştürür. Âlemlere rahmet olarak Hz. Mustafa’yı (sav) dünyaya gönderir. ‘Mustafa’ saf, temiz demektir. Mazlumların, masumların duaları, gözyaşları göklerin rahminde Hz. Mustafa (sav) suretinde tertemiz rahmete dönmüştür. O rahimden rahmet doğmuş, Hz. Mustafa (sav) kalblere yağmur olarak düşmüştür. O gün bu gündür gözyaşı ve yağmur rahmettir. Sevgilinin (sav) gözyaşıdır. Her gözyaşı içinde Hz. Mustafa’yı (sav) taşır.

Hz. Mustafa (sav) gökte ayetlerle, dualarla mayalanmıştır. Kalbini ışıtacak, ısıtacak, ılıtacak ayetler ilk önce sema âlemine, oradan Hz. Mustafa’nın (sav), oradan da kâinatın kalbine, bizlerin kalbine inmiştir.   Kalplerimiz mayalanmıştır. Sen dertten ve aşktan ağladığında göklerin sakini Hz. Mustafa’ya (sav) maya almaya gidiyorsun. Bilmiyorsun, bilmiyorsun…

Yağmur göze, dua gönle şifadır. Gözdeki yaşlara, gökteki yağmurlar eşlik eder bir gün.  İnsandır, kirlenir.  Dua ve gözyaşı arındırır.  Belalar, musibetler, sıkıntılar dua damlaları, yağmur katreleri, rahmet suları barındırır. Musibet yangınıyla tutuştuğunda gözyaşları ve dualarla kendini rahmet yağmurlarına hazırla.  14 asır önce masumların içli dualarını  dinleyip Hz. Mustafa’yı (sav) gönderen Rabbin elbet seni de işitecek, gözyaşlarını rahmet yağmurlarına dönüştürecektir. 

Kalbim kırık plak; sesim kırıldı 

Bazen güneş gökyüzünden çekilir. Her yer kararır. Dünya soğudukça soğur. Musibetler, sıkıntılar her yanını istila eder. Hâlini kimseye anlatamazsın. Derdine dost, acına arkadaş bulamazsın. Bütün kapılar üzerine kapanır. İçine kapandıkça kapanırsın. Dünyadan soğudukça soğursun. İnsanların bu kadar acımasız, dostların vefasız olabileceğini hiç aklına getirmemişsindir. Su gibi donup kalırsın. Dilin lâl, yüreğin inhilâldir. Bazen soğuk soğukluyla yakar ya sen de dondukça yanar, yandıkça donarsın. Sabır içinde beklersin. Hiçbir söz kalbine işlemez. Gözlerinden bir katre yaş düşmez.  Kalbinden bir tık dua gelmez. Sustukça susarsın. Kalbin duaya, gözün yaşa gitmez. Güneşin batıdan doğmasından korkarsın. Kıyamet koptu kopacaktır. Kalbin soğur, gözyaşın kurur. 

Gözlerini doğuya, kalbini Kâbe’ye çevirir, çaresizce güneşin doğmasını beklersin. “Nerede kaldı bu güneş!” der durursun. İçten içe yalvarırsın: Ya Rabbi! Habibin (sav) “Bir gün benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacak” demişti. Onun nuru kutupları bile ısıtıcak, ışıtacaktı. Şimdi ben kutuplarda kaldım, üşüyorum. Zindanlarda kaldım, korkuyorum. Kalbim kırık plak. Sesim kırıldı. Kalbim tutuldu. İçimdeki beste yarım kaldı. Dilimdeki tutukluğu çöz. Bu ses yarım kalmasın. Beste tamamlansın. Güneş tekrar çıksın. Kutuplar çözülsün. Kalbler ısınsın. İnsanlık tekrar kaynaşsın. Dostlar yine aynı safta ve sofrada buluşsun…

Tohum toprak altında karanlıkta kalır. Üşüdükçe üşür. Susadıkça susar, ama asla susmaz. “Beni toprağın kalbine bırakan bir gün çıkaracaktır. Kalbimden geçenleri Rabbim duyacaktır…” diye diye dualar eder. Rabbi dualarını kabul eder. Güneşi gönderir, ısıtır, ışır. Yağmuru gönderir, susuzluğunu alır. Gün gelir gün yüzüne çıkartır. 

Şimdi kendini toprağın kabrinde tohum olduğunu, unutulup gittiğini, kapkara zindanda kaldığını, paslanıp gideceğini, unutulup yiteceğini sanıyorsun. Kabir dediğin toprağın kalbi. Ondan geldin. Ona gidiyorsun. Toprak “şu güzel tohumu bi kerecik bağrıma bassam” diye kalbinden geçirdiği için Rabbi tohumu toprağa düşürmüştür. Tohum da “Allah’ım hasretlik bitsin. Artık ağaç olmak istiyorum” dediği için ağaç oluvermiştir.  Toprağın ve tohumun kalbinden geçenleri duyan Rabbin kalbinden geçenleri duymaz mı hiç. Kalbini kabre çevirir mi hiç. Bak İslamköylü Hafız Ali Ergün’e. 1943 yılında medrese-i yusufiyeye düşmüş. Üşüdükçe üşümüş. Kendinden değil, Üstadından endişe etmiş. Onun yerine ben öleyim, demiş. Duası kabul edilmiş. Kabristana tohum gibi düşmüş. Kısa sürede sümbül vermiş. Şimdilerde Barla’dan Tanzanya’ya dünyanın yedi kıtasında  onun adını, kokusunu, rengini taşıyan yüzlerce sümbül sümbül çocuk var. Yetmez mi vefalı Hafız Ali gibi anılmak sana. 

Sabret, bahar çok yakın. Güneş doğacak. Rahmet coşacak. Yağmurlar yağacak. Kutuplar çözülecek. Kalbler ısınacak. İnsanlık tekrar kaynaşacak. Dostlarla yine aynı safta ve sofrada buluşulacak. 

Sen su gibi temiz ve arı ol. Bir gün arı bal yapacaktır. Bazen güneş fazla yaklaşacak, yanacaksın. O zaman gözyaşı ve dua ile buharlaşacaksın. Rahmet yağmurlar tekrar yağacak. Bazen güneş çekilecek, üşüyeceksin. O zaman da sessizce sabret. Kıştan sonra bahar gelecek. Her yer sümbüllenecek, herkes senden bahsedecek.

Okunma Sayısı: 10559
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Erkiş

    27.4.2017 18:47:58

    Sevgili M. Oral kardeşim, her zamanki gibi vicdanların bam teline dokunan ve kuvve- i maneviyemizi takviye eden güzel ve içimizi "ısıtan" yazınızı 1 gün gecikmeyle bugün ( 27 Nisan'da) okuyabildim. Nisan yağmuru misüllü bir makale. Teşekkürler ve tebrikler ediyor, Allah ebeden razı olsun diyoruz. Gözlerden gözyaşı akmazsa Allah korusun gökten göktaşı düşmesi ihtimal dahilindedir. Zira "yaşarmayan göz, ürpermeyen kalpler" insanlığın sekerat-ı mevt hâlinin habercisi gibi. Medrese-i Yusufiye'deki mazlumların duâ ve gözyaşlarına mukabil dışarıdaki insanların hiç bir şey yokmuş gibi duygusuz, duyarsız halleri (ümitvarız ama ) insanlık adına (ki İslâmiyet insaniyet-i kübrâ olduğuna göre) birşeylerin tükenmekte olduğunu gösteriyor. "Dostlarla yine aynı safta ve sofrada buluşulacak! " diyorsunuz. Uhuvvetin muktezası da bu değil miydi? Muhabbetle.

  • Cemal

    27.4.2017 02:07:30

    Teşekkürler güzel insan gönlü kırık bizlere,dilimize tercüman olduğun için.Kapkaranlık hem de zifiri karanlık bu günler elbette geçecek,bahar yağmurları sağanak sağanak rahmet hazinesinden yağacak inşallah...

  • Ramazan Çalışan

    26.4.2017 16:21:25

    -"Bazen güneş çekilecek, üşüyeceksin. O zaman da sessizce sabret. Kıştan sonra bahar gelecek. Her yer sümbüllenecek, herkes senden bahsedecek". Diye biten son cümlelerinizi Kainattaki intizam,rahmet,sanat ve rububiyetin şahtlik yaptığına üstadın şu cümlelerinde görüyoruz. "-Şu meşhud intizam-ı faik, şu rahmet içinde kusursuz hüsn-ü sanat ve misilsiz cemal-i rububiyet; hiç böyle bir çirkinliği, böyle bir merhametsizliği, böyle bir intizamsızlığı kabul eder mi ki en cüz’î, en ehemmiyetsiz arzuları, sesleri ehemmiyetle işitip îfa etsin; en ehemmiyetli, en lüzumlu arzuları ehemmiyetsiz görüp işitmesin, anlamasın, yapmasın? Hâşâ ve kellâ, yüz bin defa hâşâ! Böyle bir cemal, böyle bir çirkinliği kabul etmez, çirkin olmaz."

  • MUZAFFER

    26.4.2017 08:43:50

    Bahar yağmurları, gözyaşı damlaları, dualarla diriliş, ufuklardan içimizi ısıtan güneşin doğuşu, topraktan filizlenmek ve manevi alemlere buharlaşarak, saflaşarak ve her türlü kirleri geride bırakarak yükselmek... Peygamberimizin (asv) izinde yürümek ve ahir zamanda Hafız Ali olmak.. Ulvi hisleri ve manevi iklimleri gösterip taddıran yazının Yazarı Mustafa Oral'a binler tebrikler ve teşekkürler.....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı