Aile ve toplum kavramlarını tanımlamak ve bu kavramlardaki vazifelerimizin neler olduğunu belirlemek hayatı doğru yaşamak noktasında önemlidir.
Çünkü aile ve toplum birer dairedir ve her şahıs kendisi için bu dairelerin sınırı çizmelidir ki hangi dairede ne kadar vazifesi olduğunu görsün ve hangi vazife ne derece kıymetli, idrak etsin. Bu idrak olmazsa kırılacak şişe pahasına elmas fiyatını vermek ve elmasa yeterince değer vermemek gibi hatalara düşebilecektir.
İnsanın her iki dairede de ilişkileri mevcuttur. İnsani ilişkilerin bu dairelerde sınırı yoktur. İnsan, etkilenen bir varlık olduğundan diğer insanlarla ilişkileri onu her daim hayra ya da şerre yönlendirebilir ya da olumlu ve olumsuz hislere kapı aralayabilir. Aile ve toplum daireleri içerisinde onu etkilemesi gereken asıl dairenin hangisi olduğu bu noktada önemlidir. Çünkü insan bazen hiç ehemmiyet verilmeyecek bir cümle sebebiyle hüzne kapılabilirken, kendisini sevindirmesi gereken bir duruma ise ülfet perdesi sebebiyle sıradan bir durum gibi bakabilir. Yaşanılan durumlara olan bakış açısı ve etkilenme oranı ise bunların ailede mi yoksa toplumda mı yaşandığıyla ilişkilendirilerek belirlenmelidir.
Evet, barınılan yerin bir adım ötesi toplumsal hayatın başladığı yerdir. Her insanın toplumsal hayatla ilişkileri, bu alanda sorumlulukları ve vazifeleri vardır. Arkadaşlarımız ile olan samimi ilişkilerimizden ekmek aldığımız bakkalla konuşma tarzımıza, komşumuz ile selamlaşmamızdan iş arkadaşımızla yaptığımız çalışmalara kadar toplumsal alanlarda çeşitli ilişkilerde bulunuruz. Toplumda edindiğimiz yer, bu gibi insani ilişkilerimize bağlıdır ve bu ilişkilerimize değer vermemiz muhakkak icap eder.
Aile ise büyüyüp yetiştiğimiz, ilk eğitimlerimizi aldığımız, maddi ve manevi ihtiyaçlarımızın karşılandığı, hayata bakış açımızın oluşmaya başladığı, hislerin terbiye edildiği, topluma atılmadan önce sanki bir antrenman yeri, ağacın meyve vermek üzere tohumunun atıldığı yerdir. Ailedeki ilişkiler topluma yansıyacak, toprağa ekilen tohumun toprakla ilişkisi nispetinde ağacın meyvesi Allah’ın izniyle güzelleşecektir. Bu açıdan bakıldığında aile ilişkilerinin nasıllığı gayet mühimdir. Bizi asıl etkileyen ve etkilemesi gereken de ailedeki ilişkilerimizdir.
Bediüzzaman Hazretleri Asa-yı Musa’da 4. Mesele’de insanın ilişki kurduğu dairelerden bahseder ve en küçük dairede en büyük ve en büyük dairede ise en küçük vazifenin bulunduğunu söyler. Daire genişledikçe o dairedeki vazifenin azaldığını belirtir. Bu açıdan bakılırsa insanın ailesi onun küçük bir dairesidir ve bu dairenin onun için geniş dairelerden daha ehemmiyetli olması gerekir. Toplumdaki vazifeleri ise ailevi vazifelerden çok sonra gelmelidir.
Aile içerisinde yer edinmemiş birinin toplumda kalıcı bir mevki edinmesi, ailede huzursuz olanın toplumda devamlı bir huzur bulması, aile ilişkilerinde başarısız olanın toplumsal ilişkilerde sürekli bir başarı elde etmesi pek mümkün gözükmemektedir. Böyle bir kişi ancak geçici bir mevki, devamsız bir huzur ve zahirî bir başarı elde edecektir. Çünkü basamaklar sırayla çıkılmalı, aile gibi önemli bir basamak ihmal edilmemelidir.