Nasıl ki akşam vakti, akşam namazının belirgin ve görünür bir belirtisidir öyle de ihlâslı amellerin şekil ve esasları da, ihlâsın hayata geçirildiğine dair bir nişan bir belirtidir. Ubudiyetin özü ve ruhu ihlâs iken şekil ve elbisesi de maddi esaslar, teşvik edici sevaplardır.
21. Lem’a’da, birinci düstur ile Rabbimizin rızası karşısında, halkların rızasının hiçbir ehemmiyeti olmadığını anlamak, ihlâsı kazandırırken, diğer düsturlar da elde edilen ihlâsı hayata geçirme esaslarını bildirir.
Mesela; İkinci düsturunuz “Bu hizmet-i Kur’aniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde Faziletfüruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir” (21. Lem’a) ifadesinde, özellikle hizmet dairesinde ihlâsı açığa çıkaran üç esas nazara veriliyor. Tenkit etmemek, faziletfüruşluk yapmamak, gıpta damarını tahrik etmemek. Müspet manada tenkit; kişinin iyi veya fena cihetlerini şahsiyete taarruz olmaksızın bilmuhakeme göstermek; gıpta ise, kişilerin nail olduğu nimetin zevalini düşünmeden, kendisi için de o nimeti istemektir. Hakikat nazarında tenkit, tahkir olmadığı gibi gıpta da kıskançlık değildir. Buradaki tehlike; söyleyen kişide, üstünlük fikrini uyandırıp, enaniyeti harekete geçirmesi, karşıdaki kişiye de, tahkir edilme hissini uyandırması, dolayısıyla ihlâsın kırılması ve hizmet esaslarından olan muhabbet ve tesanüdün bozulma ihtimali. Faziletfüruşluk ise kişinin iyilik, ilim, iman, irfan gibi meziyetlerini, takdir ve övgü beklentisi ile satmaya çalışması ki ihlâsı kaybetmeye sebep olabilir. Masum gibi görünen cüz’i menfi bir his veya düşünce, nefis mikrobunu harekete geçirebildiğinden, bu hususlarda azami derecede hassas olmak elzemdir.
İkinci düsturda, insan-ı kâmil, fabrika ve sefine-i Nuh misalleri ile ihlâsı hayata geçirme noktasında neden hassas davranılması gerektiğini anlıyoruz. Evet her bir Nur talebesi insan-ı kâmil ismine layık, şahs-ı manevinin birer azası olduğundan, o şahs-ı manevinin hayatının ancak bireylerin ihlas ve samimiyeti ile devam edeceğini bilmekle; birbiriyle rekabete girme, kardeşinin önüne geçmeye çalışma, kusuru görme, tenkit etme, hizmete şevkini kırıp, tembelliğe atma, tenkit, gıpta, Faziletfüruşluk gibi (her insanda az veya çok bulunan) menfi yönlerini şahs-ı manevi içerisinde eritmeye çalışma şuuru içinde olunabilir. Dolayısıyla fabrika çarklarındaki mükemmel düzen ve işleyiş ile ortak netice alındığı, bir gemide ittifak ve ihlâs ile dârüsselâma çıkıldığı gibi şahs-ı manevi içerisinde, fıtratlar, istidatlar ve vazifeler farklı da olsa hakiki ihlâs, tesanüd ve ittifak ile aynı çizgi üzerinde omuz omuza vermekle hem rıza-i İlahi hem sırr-ı ihlâs hem de ebedi saadet elde edilebilir.
Üstad Hazretlerinin önemle dikkat çektiği gibi bu müthiş zamanda karşımızda dehşetli düşmanlar, şiddetli tazyikat, savletli bid’alar ve dalâletler varken bizler sırr-ı ihlâs, hakiki tesanüd, uhuvvet ve ittifaka mecbur ve mükellefiz.
İhlas düsturlarıyla birlikte, “Mü’minler ancak kardeştirler”(Hucurat sür.10) ayeti ve “Mü’min için mü’min, sağlam yapılmış bir binanın birbirine kuvvet veren taşları gibidir” hadis-i şerifini hayatımızda âli bir düstur ve ölçü edinmek duasıyla...
(Devam edecek)