Evet ihlâs, dünya ve ahiret saadetini temin eden en mühim bir esasdır.
İnsan yaratılış gayesine uygun ve ihlas ile ubudiyetini gösterse, Allah’ın isim ve sıfatlarına layıkıyla ayinedarlık etse, Allah’ın sonsuz kudretini celb etmekle beraber maddî ve manevi bir kuvvet elde edebilir.
Zira Cenab-ı Hakkın; insanın fıtratına derc ettiği birçok haslet ve vasıflar içerisinde kişinin sahip olduğu ve cüz-i iradesiyle açığa çıkardığı tek haslet ihlâstır. Allah’ın rahmet ve affına mazhar olmak isteyen insan için hem bu dünyada hem ahirette uzun ve meşakkatli hayat yolculuğu ancak ihlas ile aşılabilir ki, Allah Resül’ünün şefaati de bu ihlas ile elde edilebilir.
İnsan hem aciz ve fakir, hem düşmanları nihayetsiz, hem ihtiyacı pek ziyade olduğundan; bir nokta-i istinada ve nokta-i istimdada muhtaçtır ki, ihlas ve dua ile Allah’a iltica etmekle bu noktalara ulaşabilir.
Buna binaen dua bir ubudiyet, maksada ulaşmak ise hedef ve gayedir, ortak noktası da ihlâstır. İhlâslı bir yakarış geri çevrilmediği gibi, Allah’ın rızasını gaye edinmek de maksada ulaştıran en kısa yoldur.
Evet, “İbadetin ruhu ihlâstır. İhlâs ise yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir fayda ibadete illet gösterilse, o ibadet batıldır. Faydalar, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar.” (bk. İşaratü’l-İ’caz, Bakara Suresi 21-22. Ayetlerin Tefsiri.
Kur’an hakikatlerinin anlaşılıp, yaşanması ve muhafaza ile devamı; İlahî kanunların, maddî ve manevî işleyişini kişinin kendi lehine çeviren mutlak gerekçe ancak ihlâs ile; ihlâsı elde etmek de ancak tahkikî iman ve marifetullah ile mümkün olabilir. Bunun vesilesi de bu zamanda Risale-i Nur eserleridir.