07 Nisan 2012, Cumartesi
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin mühim âlimlerinden ve hayatını Nur hizmetine adayan, Nur’un ihlâslı fedakârlarından Molla Sabri Alkış Ağabey 17.03.2012 günü Allah’ın huzuruna vardı.
Doksan yılını aşan ömründe daima hizmet aşkıyla yaşayan ve son nefesine kadar hizmeti konuşan muhterem Sabri Ağabey hayatını Üstadın hayatını kendine rehber edinerek geçirmiş, bir çok meselede Üstadı hayatında yaşatmaya gayret etmiştir. Büyük âlim olması hasebiyle kimse onun ilmi karşısında söz söyleme cesaretini gösterememiştir.
1928 yılının Kasım ayında yapılan Harf İnkılâbı neticesinde Kur’ân eğitimi yasaklanınca, Mardin’in Suriye sınırına yakın köyde yaşayan ve henüz çocuk denecek yaşta olan Molla Sabri’yi babası Medrese ilimlerini almak üzere sınırın öteki yüzüne Suriye’nin Haseki vilayetine bağlı Kamışlı kazasının Haznevî sınır köyüne gönderir. Molla Sabri buralarda on beş sene boyunca ilim tahsiline devam eder. Nakşibendî tarikatının büyük şeyhlerinden Şeyh Ahmet Haznevî’den ders almaya başlar ve bu arada Nakşibendi tarikatına intisap ile bütün himmetiyle tarikatta mertebe kat etmeye gayret eder. Öyle ki günde bazen kırk bin tehlil (tevhid kelimesi) çektiği olurdu. Tarikatte halife olma derecesine gelince, halife olmayı kabul etmeyerek tekrar vatanına geri gelmiş ve hizmetlerine başlamıştır. Nurlarla tanışmış ve o andan itibaren Nur’a hizmeti hayatının gayesi yapmıştır. Nur tohumlarının Mardin ve çevresinde atılması yönünde üstün gayret ve fedakârlıklarda bulunmuş, bu arada üç defa Medrese-i Yusufiyeye yolu düşmüştür. Tutuklanmalardan birisinde Ankara’ya ifadesi alınmak üzere götürülür ve nezarette iken çok heyecana kapılarak endişelenmeye başlar ve bir ara uyuklar. Rüyasında ona Fetih Sûresi’nin 27. âyeti ona okunur ve korkmaması söylenir. Bunun üzerine uyanır ve ruhunda büyük bir inşirah duyarak büyük bir cesarete sahip olur. İfadesi alınırken çekinmeden gerçekleri haykırır.
Mardin’de özellikle gençliğin hizmetlerde istihdamına yönelik çalışmalara ağırlık vermiş, bu arada camilerde terke uğrayan sabah namazlarının ihyası için üstün gayretlerde bulunmuştur. Sabah namazında açılmayan Ulu Cami cemaatle dolup taşmıştır. Camilerde sürekli irşad hizmetlerinde bulunarak Mardin halkına Nur’un hakikatlerini ulaştırmaya büyük gayret göstermiştir. Bu arada Mardin’de tek parti CHP döneminde Gayr-i Müslimlere satılan ve depo olarak kullanılan Şeyh Abdülaziz Mescidini hayırsever vatandaşlar sayesinde satın aldırıp tekrar ibadete açtırdı.
Bu hizmetleri maalesef cami imamları tarafından sineye çekilemediğinden resmî makamlara müteaddit defalar şikâyetlere maruz bırakılmıştır. Hizmetteki ihlâs onu her zaman muhazafa etmeye yetmiştir. Türkçe lisanını Risâle-i Nurlardan öğrenmiş ve bütün ilmî sermayesini Nurlarda görmüştür.
Molla Sabri Üstadı gibi hiç kimseden zekât ve sadaka kabul etmemiş ve fahrî imamlık hakkı olduğu halde resmî görev almamıştır. Günde bir öğün hafif yemekle hayatı boyunca yaşamaya kendini alıştırmıştır. Sünnete uygun az yer, az uyurdu. İman ve Kur’ân hizmeti dışında dünyevî konuları konuşmazdı. Kendi bahçesinden elde ettiği gelirle kıt kanaat geçinirdi.
Molla Sabri’nin en büyük derdi zaman zaman cemaat içinde beliren sıkıntılar dolayısıyla yaşanan ayrılıklardı. Bu konularda görüşebildiği Üstadın talebelerine her zaman sitemde bulunur, ittifaksızlığın verdiği zararları dile getirirdi. Hatta bu yüzden kendisine bu hareketinden dolayı cemaat tarafından yöneltilen tenkitleri de sineye çekerdi.
Mardin’den sonra Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesine yerleşen Molla Sabri burada da hizmetlerine son nefesine kadar devam etmiştir. Oğlu Said Alkış babasını anlatırken: ”Vefat edene kadar dahi sürekli risâleden vecizeler söyleyerek bizlere hakikati anlatıyordu. Babam Ceylanpınar’da 4 cami inşa etti, bir camiye kendi ismini verdi. Gününü sürekli camide geçirir, öğrenciler yetiştirirdi. Ömrünü İslâmı anlatmakla ve medreselerde talebe yetiştirmekle geçirirdi. İslâm ümmetinde daima vahdet istiyor, Müslümanların bir ve beraber olmasını istiyordu sürekli böyle duâlarda bulunuyordu. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden Risâle-i Nur Talebeleri onun ziyarete gelirdi. Babam 2 ay önce kaza geçirdi ayağı kırılmıştı yatakta dahi bizlere sürekli güzel öğütlerde bulunuyordu.” diye duygularını dile getirmiştir.
Risâle-Nur’u ailece Molla Sabri’den öğrenen Nurdağlardan M. Derviş Nurdağ, Hocayı tanımadan önce hayatlarının boş meşgalelerle geçtiğini, onunla tanıştıktan sonra yaratılış gayesini Nurlar sayesinde kendilerine aktardığını, o günden beri hayatlarının değiştiğini ve o yüzden elli yıllık dostluğa dayanan ağabeylerinin ruh dünyalarında apayrı yeri olduğunu ifade ederken çok duygulanıyordu.
Molla Sabri Alkış için söylenecek ve yazılacak çok şey var; ama şimdilik ona rahmet temennîsiyle yetinelim. Allah’tan kendisine rahmet temenni eder, Nur içinde olmasını dileriz.
Okunma Sayısı: 1912
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.