Nur Külliyatını dikkatlice okuduğumuzda, en sinsî bir damar olan “enaniyet” ile alâkalı birçok bahsin bulunduğunu görüyoruz.
O bahislerin için en hacimli ve en etkili olanı ise, Mektubat’tan 29. Mektubun Altıncı Kısmı olan “Altı Desise-i Şeytaniye”den “Beşinci Desise-i Şeytaniye” başlıklı kısımdır.
Bir ismi de “Hücûmât-ı Sitte” olan Mektubat’taki bu “Altıncı Kısım”, aslında “İhlâsı kıran maniler” cümlesinden olup, Nur Külliyatı içinde okunması en çok tavsiye edilen İhlâs Risalesinin devamı mahiyetindedir.
*
Bu “Hücumat-ı Sitte Risalesi” ile münasebettar olan ayrıca şeytanın vesveselerine dair 13. Lemâ’daki “Hikmetü’l-İstiaze” ile 26. Mektup’taki “şeytanla muaraza” bahsi gibi iki kardeşi daha var. Üstad Bediüzzaman, bu üç risalenin beraber okunmasını şu sözlerle tavsiye ediyor: “Şu Hikmetü’l-İstiaze Risalesi’nin iki mühim kardeşi var. Birisi 29. Mektub’un Altıncı Risalesi olan ‘Hücumat-ı Sitte’ mühim bir kale olduğu gibi; ikinci bir kardeşi olan 26. Mektub’un ‘Hüccetü’l-Kur’an Ale’ş-şeytan ve Hizbihi’ namındaki risalesi dahi bir hısn-ı hasîndir. Bu üç risale birbiriyle münasebettardır. Ve ehl-i imana bu zamanda çok lüzumlu olduğunu ihtar ediyorum.” (13. Lemâ)
“Kardeşlerim. Sizler arasıra İhlası ve İktisat Lemâlarını, bazen Hücumat-ı Sitte Risalesini mabeyninizde beraber okumalısınız. (Kastamonu Lahikası)
*
Hücûmat-ı Sitte Risalesinin başında şu iki cümlelik ihtar yer alıyor:
1- Kurân-ı Hakîm’in tilmizlerini ve hâdimlerini ikaz etmek ve aldanmamak için yazılmıştır.
2- Şu Altıncı Kısım, ins ve cin şeytanlarının altı desiselerini inşaallah akim bırakır ve hücum yollarının altısını seddeder.
*
Altı Desisenin Beşincisi “enaniyet”le ve bilhassa “enaniyet-i ilmiye” ile ilgilidir.
Bu bu kısmın başlarında da şu hatırlatmalar yapılıyor:
1- Hakikaten, insanda en tehlikeli damar enaniyettir. Ve en zayıf damarı da odur. Onu okşamakla çok fena şeyleri yaptırabilirler.
2- Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz, sizi enaniyette vurmasınlar, onunla sizi avlamasınlar.
3- Kardeşlerim! Enaniyetin işimizde en tehlikeli ciheti kıskançlıktır. Eğer sırf lillâh için olmazsa, kıskançlık müdahale eder, bozar.
4- Kardeşlerim hakkında en ziyade korktuğum, bunların bu zayıf damarından ehl-i ilhadın istifade etmek ihtimalidir. Bu hal beni çok düşündürüyor.
Burada sıralamış olduğumuz ikaz ve ihtarlar, elbette ki boşuna yapılmıyor. Demek tehlike var ki, peş peşe tembihler, tavsiyeler, uyarılar yapılıyor.
*
Bu “enaniyet” bahsinin devamında, çok tehlikeli olan “Ulemaü’s-sû’”dan da söz ediliyor. İfade aynen şöyle: “Ulemaü’s-sû’ hakkında bir tehdid-i azîm var; bu zamanda ehl-i ilim ziyade dikkat etmeli.”
(“Ulemaü’s-sû” denilen “kötü âlimler” için “Vay onların hâline!” deniliyor.)
Demek ki, en çok dikkat edilmesi gerekenlerin başında ehl-i ilim ve hocalar geliyor. Zira, ilimlerini kötü yolda kullanmaları ve bu zamanda “kötü âlim” sınıfına girmeleri kuvvetli ihtimal dahilinde.
Nitekim, bu ihtimal sebebiyledir ki, 5. Desise olan enaniyet bahsinde o türden âlimler ve hocalar için “en tehlikeli” kaydı düşülerek, verebilecekleri muhtemel zararlar dikkat nazarlarına sunulmuş.
*
Enaniyetin kendisi insanda en zayıf ve en tehlikeli damar olduğu gibi, enaniyetin her türlüsüne karşı kendimizi muhafazaya çalışmak, en mühim bir vazife olsa gerektir. Zira, enaniyet çeşit çeşittir: İlmî enaniyet, ferdî enaniyet, ailevî enaniyet, grup asabiyeti, siyasî enaniyet, millî enaniyet (asabiyet-ırkçılık) gibi muhtelif türleri vardır.
Bütün bunlara karşı daima müteyakkız olup, her türlü enaniyet tehlikesinden kendimizi sakınırken, bir yandan da duâ ve niyâz ile daima Allah’a sığınmalı, O’na iltica ve istiaze etmeli. Tâ ki, bizi enaniyetten vurmasınlar, bizi onunla avlayamasınlar.