Başkent Ankara’da, 22 Şubat 1962 tarihinde Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir’in başını çektiği bir askerî darbe teşebbüsü oldu.
Yakın tarihin kayıtlarında “22 Şubat Darbesi” ismiyle geçen bu hadise, zahiren iki ana gerekçeye dayanıyor: Biri, 27 Mayıs darbecilerinin ordu içinde yapmış oldukları atama ve tutuklama tasarrufu... Diğeri ise, birkaç ay evvel (Ekim 1961) yapılmış olan genel seçim sonucundan duyulan şiddetli rahatsızlık. Yani, sandıktan tekrar Demokrat Partinin devamı mahiyetindeki partilerin (AP vd.) çoğunluğu teşkil etmiş olması, ordu içindeki cuntacıları şiddetle rahatsız etmiş durumdaydı. Dolayısıyla ne yapıp edip–ülkenin başına yeni bir gaile açma pahasına–özellikle Adalet Partisini tepelemek istiyorlardı.
*
Talat Aydemir, 27 Mayıs (1960) İhtilâli olduğunda, görevi icabı Kore’de bulunuyordu. Bir ay sonra ülkeye döner dönmez, MBK tarafından Kurmay Albay rütbesiyle Harp Okulu Komutanlığına atandı.
Komitacı bir karaktere sahip olduğu için, Harbiyelileri kolay şekilde etkileyebildi. Hatta, askeriyenin daha başka ünitelerine de nüfuz ederek, yeni bir ihtilâle hazırlık yaptı.
Siyasette ve askeriyede istemediği gelişmeler yaşandığında ise, derhal harekete geçti ve pekçok generali de ikna ederek yeni bir darbe sürecini başlattı.
*
Aydemir, tabiî ki 22 Şubat’taki teşebbüsünde başarılı olmadı. Çünkü, onun hesaba katmadığı çok, ama çok önemli bir nokta vardı: O günkü koalisyon hükümetinin başında Milli Şef İsmet Paşa vardı. Bir darbe, ona rağmen bu ülkede yapılamazdı.
Nitekim, darbecilerle pazarlığa oturan Başbakan İsmet İnönü, onları dize getirdi ve teşbbüslerinde başarısız kıldı. Yapılan pazarlığın özeti şuydu: Darbe girişiminden ve direnç göstermekten vazgeçtiğiniz takdirde, yargılanmayacak ve ceza almayacaksınız.
Aynen öyle de oldu. Darbeciler usûlen yargılandı; onları sadece emekliye sevk etmekle yetinildi. Cunta üyelerinin tamamı, 10 Mayıs’ta çıkarılan özel bir af kànunuyla serbest bırakıldı.
*
Ne var ki, “darbecilik sıtması”na tutulan Talat Aydemir, bir yıl sonra (21 Mayıs 1963) yeni bir darbe teşebbüsünde daha bulundu. Bazı askerî birliklerde zırhlı araç, tank ve toplarla harekete geçenler oldu. Dahası, radyo evini dahi bastılar ve burayı zorla ele geçirdiler. Radyodan “Askerî ihtilâl oldu” diye de anons yaptılar ve bu yönde yayına başladılar. (Bu yayını Ali Elverdi Paşa kesti ve radyo–darbe haberini yalanladıktan sonra–normal yayın akışına devam etti.)
Velhasıl, yine başarılı olamadılar, bastırıldılar, yakalandılar ve bu kez en ağır bir şekilde cezalandırıldılar. Zira, iktidar koltuğunda yine Milli Şef İnönü vardı...
“21 Mayıs darbesi”nin parolası “Harbiyeli aldanmaz” idi... Bu sözün esin kaynağı ise, İsmet Paşanın onlar hakkında sarf etmiş olduğu şu sözdü: “Talat ile üç buçuk adamı, tam bir aldanış içindeler.”
*
Askerî makamlarla müşterek hareket eden İsmet İnönü, ikinci darbe teşebbüsünü de görünce, bu kez niyetini bozdu ve “Bu işi alışkanlık haline getirdiler canım!” diye sinirlenerek, harekâtta dahli olan bütün komutanları cezalandırma kararına vardı.
Askerî mahkemede aylar süren yargılamalar neticesinde, Aydemir ile Gürcan idama mahkûm edildi. Bu hüküm, 5 Temmuz 1964 günü infaz edildi.