Geçen hafta 12 şehit daha verdiğimiz Pençe-Kilit operasyonundan, başlatıldığı 18.4.22’den bu yana, ara ara gelen çok sayıda başka şehit haberleri de aldık.
Ama bugüne kadarki toplam şehit sayısı ile ilgili olarak MSB’nin de, Genelkurmay’ın da, Jandarma Genel Komutanlığının da sitelerinde resmî bir bilgi yok. Buna karşılık 125’le 131 arasında değişen rakamlar telaffuz ediliyor.
Ve bu tuhaflık Pençe-Kilit’le sınırlı değil. Başından bu yana teröre kurban verdiğimiz şehitlerle ilgili genel bir belirsizlik söz konusu. İki kurumun sitelerinde bu hususta da bilgi yok.
Bu durum, bilgi sahibi olmak isteyenleri ister istemez başka kaynaklara yönelmek mecburiyetinde bırakıyor. Rakamların bir tarihe kadar tutulan resmî kayıtlar dahil olmak üzere farklı kaynaklardan derlenerek yansıtıldığı mecralardan biri Wikipedia. Oradaki bilgi ve tablolara baktığımızda şu bilgilere rastlıyoruz:
TSK’nın resmî kayıtlarına göre, 1984-2012 yıllarında PKK ile çatışmalarda ve terör saldırılarında şehit sayısı 6877. (Bu yıllarda Genelkurmay ve Jandarma Genel Komutanlığının düzenli olarak kayıt tuttuğu ve bunları yayınladığı anlaşılıyor.) 2013’ten günümüze kadarki rakam 2154. (Kaynak, merkezi Belçika’da bulunan Kriz Grubunun kayıtları.) Toplam 9031.
Bunlar içerideki kayıplar. 15.8.1986 ile Kasım-2022 arasındaki sınırötesi operasyonlarda verdiğimiz şehit sayısı 511 olarak görünüyor. Sonrasındaki şehitler bu sayıya dahil değil. Ve onların kaç kişi olduğuna dair de bilgi yok.
Buna göre, 21 yılı aşkın AKP iktidarında içerideki şehit sayısı 3178, sınırötesi operasyonlardaki sayı tesbit edilebilen kayıtlara göre 319. Kasım-2022 sonrasındaki sayının ise medyadan taranarak tesbit edilmesi gerekiyor.
Bir başka önemli nokta 2002-2015 arasında şehit sayısı 1000 civarında ve çözüm sürecinde çok düşük seviyelere inmişken, tekrar “güvenlikçi” politikalara dönülen 2015 ve sonrasında sayının iki katın üzerine çıkmış olması.
Burada dikkat çeken hususlardan biri, 2013 sonrasında ilgili kurumların şehit sayılarını paylaşmamaları. Neden? Buna yönelik bir karar ve talimat mı var? Varsa gerekçesi ne? Yoksa bir “koyuvermişlik” hali mi söz konusu? Öyle ise bu devlet ciddiyetiyle bağdaşır mı? Hele böylesine önemli ve hassas bir konuda...
* OHAL KHK’larının iptali teklifine İYİ Parti red, CHP çekimser oy vermek suretiyle, 6’lı Masanın üyeleri olarak KHK sorununun çözümü için verdikleri ortak taahhütteki imzalarını çiğnerken, AYM’nin Can Atalay için verdiği ikinci ihlal kararına rağmen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin yanlışta ısrarı hukuk tanımazlığın hiçbir sınır tanımadığının yeni bir örneği oldu. Yazık...