"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kişilere ve devlete karşı işlenen suçlar

Kâzım GÜLEÇYÜZ
03 Ekim 2018, Çarşamba
Kişilere karşı işlenen, cana veya mala zarar veren suçlarda af yetkisi sadece mağdurlara ait. İslam hukukunda da, modern hukukta da böyle.

Affın gündeme gelmesiyle birlikte konunun bu yönüne dair önemli bilgiler de medyada yer almaya başladı. Bunlardan biri, Batı ülkelerinde uygulandığı ifade edilen “onarıcı adalet” formülü. Suçlu ile suç mağdurunu uzlaştıran bir yöntem.  

Bizim hukukumuza giren ve kurumsallaşmaya başlayan arabuluculuk sistemi de bir anlamda bunun yollarından biri.

Kültürümüzdeki karşılığı “helâlleşme.”

MHP’nin cezalarda indirim eksenli teklifinde böyle bir yaklaşım yok. Kapsama dahil edilen suçlardan cezaevinde olanların kanunla salıverilmesi öngörülüyor.

Üstelik suç mağdurlarının rızası, onayı ve izni bir tarafa, fikri bile alınmadan...

Peki, Cumhurbaşkanının “Devlet ancak kendisine karşı işlenenleri affetme yetkisine sahiptir” dediği suçlar neler? 

İşte Türk Ceza Kanununda bu başlık altında sıralanan suçlardan bazıları:

* Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, * Düşmanla işbirliği, * Devlete karşı savaşa tahrik, * Askerî tesisleri tahrip, * Düşman devlete maddî ve malî yardım, * Cumhurbaşkanına suikast ve fiilî  saldırı, * Türkiye Cumhuriyeti hükümetine silâhlı isyan, * Silâhlı örgüt kurma, yönetme veya üye olma (madde 302-316).

Keza yine TCK’nın 317 ile 339. maddeleri arasında sıralanan, millî savunmaya ve devlet sırlarına karşı işlenen suçlar.

Devlet bunları mı affedecek?

Burada en kritik nokta, “terör örgütü ve üyeliği”ne yapılan tanımın belirsizliği. 

Bu tarifin, hukukî geçerliliği son derece tartışmalı kriterlerle alabildiğine genişletilmesi ve siyasî-sübjektif yorumlara açık hale getirilmesi, işi çıkmaza sürüklüyor.

Önüne gelene “terörist” yaftası yapıştıran ve cemaat mensubiyetini terör örgütü üyeliği ile özdeşleştiren bir yaklaşımın güvenlik politikalarında, adlî uygulama ve yargılamalarda esas alınması, çok ciddî ve vahim hukuk sorunlarına, insan hakkı ihlâllerine ve mağduriyetlere yol açıyor.

Ankara bu ucu alabildiğine açık terör yorumunda direndikçe Türkiye hukuk ve demokraside mevzi kaybediyor. Bedeli de giderek ağırlaşıyor.

***

Meclis açılırken

Okunma Sayısı: 14452
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ayhan

    3.10.2018 23:59:14

    gunumuz yargi sistemi ve yargılamaları 10 yıl sonra ihlallerden dolayı turkiye bütçesi kadar tazminatla karsi karsiya kalacaktır...

  • Ali Tam

    3.10.2018 18:25:22

    Türkiye LAIKLIKtanimini yapamadigi gibi TERÖR/TERÖRIST tanimini da yapamiyor. Onun icin AB ve Dünya bizden farkli düsünüyor diyorlar. YANLISonlar degil sadece SEN NEVI SAHSINA MÜNHASIR farkli düsünüyorsun. Türkiye,senin laiklik anlayisinin,senin terör anlayisinin Dünyada benzeri yok. Türkiye, bir zamanlar sen her dindar Müslümana da TERÖRIST dedin. Sapkayi basina gecirmeyen kadin olsun erkek olsun ayirmadan terörist diye astin! Türkiye bilmeden konusuyor. Terör ün hedefi KORKU ve DEHSETTIR. Sen Türkiye, Ezan-i Muhammidiyi okuyani terörist ilan etmissin tarihinde. Bilmiyorsan ileri geri konusma Türkiye.

  • Ali Galip

    3.10.2018 11:51:56

    Birebir konuştuğumuzda, abime, ablama, enişteme vs soruyorum, ben bir terörist miyim, beni PKK'lı, eline silah alıp devletin askerini, polisini öldürenlerle bir mi görüyorsun. "Yok, estağfurullah, olur mu öyle şey, sen tanıdığım en iyi insanlardan birisisin" diyor. Hangi arkadaşımla konuşsam, onlara da çevrelerinden böyle tepkiler geliyormuş. Hatta benim yattığım cezaevindeki birçok gardiyan, "biz sizi terörist olarak görmüyoruz", demişti. Dahası, tahliye olduğum gün, evrakımı imzalayan nöbetçi müdür yardımcısı, sanki bir otel müşterisiyle konuşuyormuş gibi, "inşaallah hizmetlerimizden memnun kalmışınızdır" diyerek beni uğurladı. Baş gardiyan da, "abi, beklerim ha" diyerek uğurladı. Herkes böyle. Bu vicdanlar nasıl bu kadar iflas etti? Gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Hadi, bir an için, bu darbeyi Cemaatin ordudaki adamlarının yaptığını kabul etsek bile, herkesi aynı kefeye koyup terörist ilan edip hapse atmak hangi hukukta var?

  • Erkan

    3.10.2018 09:53:19

    Sayın kazım bey, iki gündür yazılarınızla bize oksijen veriyor nefes aldırıyor umutlarımızı yeşertiyorsunuz.bizlerde 26 yaşında üniversitede yüksek öğretim görürken tutuklanan 15 aydır cezaevinde olan pırıl pırıl zeki ahlaklı bir gencin ailesiyiz.bütün araştırmalara rağmen hakkında zerre kadar birşey bulunmadı.yok iddaname hazırlancak yok adli tatil yok mahkeme başkanın cenazesi var mahkeme ertelendi derken suçsuz yere tam 15 ay.kaybolan gençlik,üzüntüye boğulan bi aile büyük hasar tranva.bunların bedeli ödenirmi umudumuz af beklemek oldu dualarımız tüm suçsuz yere yatanlar için saygılarımızla.

  • Gündüz Alp-3

    3.10.2018 09:49:29

    Şu anki durumumuzu "diktatör olmasa bile otoriter" olarak nitelendiren hür, medeni ve demokrat dünya bizi, hukuk ve demokrasimize sahip çıkmaya çağırıyor. Sahip çıkmadığımız hukuk ve demokrasinin bedelini siyasal, sosyal ve ekonomik kriz şeklinde (bugün olduğu gibi) ağır öderiz ve ödüyoruz. Yanlış politika ve kötü yönetimle krize davetiye çıkaran ve halka bedel ödeten yöneticiler, ne acıdır ki, yine halkın cebinden milyon dolar ödeyerek, krizi aşmak, devletin ekonomik ve finans/mali sorunlarını çözmek, kredi bulabilmek, yönetim/denetim için düşman ilan ettiği bir ülkeden McKinsey adında bir şirketle anlaşıyor. Demek dış dünya yöneticilerimizin eylem ve söylemlerine inanmıyor ve güvenmiyor. Bu arada, saygın ve güçlü devlet olmanın kriterlerinden biri de yerli ve milli olmaktan daha çok "inanılır ve güvenilir" olmakmış krizde bunu da öğrenmiş olduk. Bu da doğrudan hukuk ve demokrasi ile ilişkili bir durumdur.

  • Gündüz Alp-2

    3.10.2018 09:34:54

    TCK'da sayılan suçlar dışında, özellikle "terör örgütü ve üyeliği" gibi niteliği ve sınırları siyasal otoritenin/iktidarın/gücün inisiyatifine göre belirlenebilecek bir konu ne olacak. Yargının tarafsız ve bağımsız, yargıçların adil, cesur ve özgür olamadığı, AYM ve Yargıtayı bile takmayan bir yargı sisteminin olduğu, keyfi ve hukuksuz kararların verilebildiği bir ülkede mesela, af meselesinde de adalet sağlanacak mı? Yoksa bu niyet ve maksatla, "kökünü kazımak" projesiyle vazifelendirilmiş bir güç, hapishanelerde yer açmak için kolları sıvamış olmasın. Hemen "Bu komplo teorisidir!" demeyin lütfen. Öyle dediğimiz pek şey şu anda Türkiye'de gerçek olmadı mı? Mesela, bundan 16 sene önce zaten yarım yamalak işleyen demokrasiyi bırakıp ülkenin tek adamlı bir rejimle yönetileceğini söyleseler inanır mıydınız? Hayır, değil mi?

  • Gündüz Alp

    3.10.2018 09:10:08

    İktidarın küçük ama muktedir ortağı, nereden icap etti ise, durup dururken (tıpkı 24 Haziran erken ve baskın seçimi gibi) af konusunu gündeme getiriverdi. İsim konusunda bile uzlaşamayan iki ortağın bu meselede danışıklı bir dövüş yapıp yapmadığını henüz bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, mahiyeti ve sınırları bilinmeyen af mı ceza indirimi mi belli olmayan konunun, ülkenin acil ve öncelikli sorunlarının önüne geçtiğidir. Oysa demokrasi ve hukukun üstünlüğü, yargının tarafsız ve bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi kamil manada uygulanmış olsaydı af konusuna bile -belki- ihtiyaç duyulmayacaktı. Fakat ne yazık ki bunları yok ederek adaletsizliği sonuç veren vahim bir duruma imza attık. Şimdi de bir yandan ekonomik krizle diğer yandan adaletsizliğin netice verdiği maddi-manevi mağduriyeti nasıl telafi ederiz diye uğraşıyoruz. Her iki olumsuzluğun sebebi ise yanlış yönetim ve yanlış politikadır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı