Bir bilgeye sormuşlar:
“Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?
“Terzimi severim” diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmışlar:
“Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı?”
Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:
“Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler.”
***
Önyargıdan uzak yaşamak önemli.
Einstein boşuna “Önyargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan zordur” dememiş.
Her şeyin yenilendiği, atom altı düzeyde dahi yeniden yeniye yaratıldığımız bir âlemde kişiler hakkındaki “yargılarımızı dondurmak” pek münasip durmuyor.
Neticede Allah, insanı “hata yapabilir”, “tövbe edebilir”, “yanlıştan dönebilir”, “düşüncelerini, yargılarını, davranışlarını değiştirebilir” bir fıtratta yaratmış.
Bir insan hakkındaki fikriyat ve hissiyatımızı -körü körüne- dondurmak kendimize, o insana ve hakka karşı bir haksızlık olacaktır. (Hakkın temsilcilerine sadâkatle teslim olmak ise “iz’an”la gelen bir salâbet ve itikad manasını taşıdığı için sadet haricidir.)
***
İnsan, başkalarının kendisi hakkında peşin fikirli, önyargılı olmasını istemez.
Zira insan fikir, duygu ve davranışları yönüyle değişebilir, kendini güncelleyebilir bir varlıktır. Kendisinin yeniden yeniye değerlendirilmesini arzu eder.
Bu açıdan, insanları “etiketlemek”, zihinde “dondurmak” haksızlık olacaktır.
Unutulmamalıdır ki hakkın ve insafla bakmanın gereği, taklit değil tahkiktir.
İnsana değer vermek, onu gerçekliğiyle, iniş-çıkışlarıyla kabul etmekle olacaktır.
Hem de “Her bir Müslümanın her bir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, her bir kâfirin dahi bütün sıfat ve san’atları kâfir olmak lâzım gelmez”1 ölçüsünden hareketle toptancı bakış açısı bizi yanıltabilir.
Adalet-i mahzanın da gereği, insanlara önyargılı yaklaşarak onları bir çırpıda etiketleyip, kategorize edip belli kalıplara mahkûm etmek değil, her insanı bütün sıfat ve ahvâliyle sürekli olarak değerlendirmektir belki. Doğrusuna doğru, eğrisine eğri...
Elhâsıl: Yazımızın girişindeki “terzi” misali yeniden yeniye “ölçü alma”ya mecburuz. Zira imtihan devam ettiğinden “iniş-çıkışlar” da devam ediyor. Kimseyi “önyargılarımıza” hapsetmeye hakkımız yok. Adalet-i mahza da bizden bunu bekler.
Dipnot:
1- Eski Said Dönemi Eserleri (Münâzarât bölümü), Y. Asya Neşriyat, İstanbul-2017, s. 184.