Çin’de tanıştığım bir gurbet arkadaşım, yanında ağabeyi ve Çinli bir misafir ile birlikte daha önce anlaştığımız üzere İstanbul’da katıldıkları bir fuar sonrasında ziyaretimize geldiler.
Çok pozitif, güler yüzlü ve meraklı misafirimiz öncelikle evimizin çok temiz olduğunu ve çok temiz koktuğunu söyledi.
Karşılıklı sohbetler, ikramlar ile iki gün iki gece beraber olduk.
Namazları birlikte ve cemaatle kılıyoruz. Misafirimiz hemen sordu:
- Ne yapıyorsunuz?
- Bizi yaratan Allah’a ibadet ediyoruz, bizi yarattığı ve türlü nimetler ikram ettiği için teşekkür ediyoruz, dedik.
- Ben de size katılabilir miyim?
- Elbette.
- Ne yapacağım?
- Bizi gördüğün gibi hareket et, dedik.
Gurbet arkadaşım, abdest aldırmayı teklif etti. Ancak henüz Müslüman değil, hem alışkın olmadığından zahmet olmasın diye abdest aldırmaktan vazgeçtik. İlk defa öğlen namazında bize katıldı, dizlerini çok kıramasa da aynen yapmaya çalıştı, devamında ikindi namazı. Akşam namazının farzında sesli okuduğumuz için hemen sordu:
- Daha önce böyle yapmadın, şimdi niçin böyle yaptın?
- Öncekiler gündüz vakti olduğu için insanlar işinin gücünün peşinde olduğundan onları rahatsız etmemek ayrıca insanların görmesi durumunda; bakın işte ben Allah’a ibadet yapıyorum anlamında riyakârane bir durum ortaya çıkmasın diye sessiz okunuyor. Akşam namazında hava kararmış, herkes evinde dolayısıyla diğer riskler olmadığından sesli okunuyor, dedik.
Çok şaşırdı ve “Bunlar ne kadar yüksek duygularmış” dedi.
Misafirimiz meraklı olduğundan ziyaret süresince inancımız ile ilgili çok sorular sordu, biz de Risale-i Nur’dan hem ders yaptık hem de dilimiz döndüğünce Risalelerden aldığımız dersler ile izahatlar yapmaya gayret ettik.
Ayrılmadan önce bizlere çok teşekkür etti, Çin’e davet etti. Bizden çok şey öğrendiğini ve öğrendiklerini ailesi ile paylaşacağını söyledi. Telefon ile eşini arayıp hem tanıştırdı hem çok hoşuna giden çevreyi onlara gösterdi. Biz de ailece tekrar evimizde görmek istediğimizi söyledik.
Ayrıca kendisine dedik ki: “Kardeşim, sen ileride inşallah Müslüman olacaksın, çünkü bizim inancımızda hiçbir şey tesadüf değildir. Arka planda müthiş bir program çalışıyor. Senin gurbet arkadaşım ile tanışman, fuar için Türkiye’ye gelmen, oradan bizi ziyaret etmen, merak edip bizimle birlikte şeklen de olsa ibadet etmen boşuna değil, tesadüf hiç değil. Bize göre Allah senin kalbini bir finale hazırlıyor inşallah.”
Gülümseyerek “Bekleyelim, görelim.” dedi. Biz de “Evet, bekleyelim, görelim.” dedik.
O zamandan beri bu kardeşimize dua ediyorum, sizler de dua ediniz.
Bu Tuz kardeşimizin (ismi tuz manasına bir Çin adı) Müslüman olduğunu da bu satırlardan duyurmak nasip olsun inşallah.
Sağlıcakla kalın!