Ülkemiz, İstanbul’da işlenen ve tarif edilmesi dahi çirkin olan cinayetlere şahit oldu.
Duyan herkesi şok eden bu cinayetler sonrası “Bu hale nasıl geldik?” sorusu yüksek perdeden seslendirilmeye başlandı. Bu sorunun hemen devamında da “Milletçe yaşadığımız bu sosyal krizi nasıl aşarız?” konusu gündeme geldi.
Şunu ifade etmekte fayda var: Bu ve benzeri çetin meselelerin çözümü bir günde bulunamaz. Çare mutlaka vardır, ama çarenin kalıcı olması için uzun zamana ihtiyaç duyulur. Yani, ‘ağrı kesici’ gibi hemen tesir edecek şekilde çare arayanlar, ya da bir defa kullanılacak ‘merhem’ gibi çözüm bekleyenler yanılmış olur. Neticede tuzağa düşürülmüş olan ‘insan, aile ve cemiyet’in tamir ve tedavi edilmesi söz konusudur.
Gelişmeler ve tartışmalar üzerine yazılı bir açıklama yapan Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu, çarenin “toplumsal vicdanın ve hukuk sisteminin yeniden düzenlenmesi”nde olduğuna dikkat çekmiş. Yapılan açıklamayı şöylece özetlemek mümkün:
“Ülkemizde son dönemlerde sokaklara taşan şiddet olaylarına tanık olmak, (...) hepimiz açısından üzüntü verici ve kabul edilemez bir hal almıştır. Diğer taraftan bu şiddeti anlamlandırma adına kötülüğe neden bulmak ve sanki şiddet toplumun ve gündelik yaşamın dışındaymış gibi algı oluşturacak şekilde fail olmayı hastalıklarla gerekçelendirmek, şiddeti meşrulaştırmayı doğurur.(...) Unutulmamalıdır ki kadınların ve çocukların katledilmesinin adı kötülüktür. Bu kötülüğün üzerine gitmek, kendini güvende hissedebilen bir toplumda yasa koyuculardan uygulayıcılara, tüm yurttaşların birlikte yürütmesi gereken bir mücadeledir. (...)
“Sadece son birkaç hafta içinde bile dehşet verici içeriklerle ve sayılarla karşımıza çıkan, (...) olayı psikiyatrik nedenlere bağlayarak yapılacak açıklamalar, tanımlamalar ve müdahaleler sadece sorunu çözememekle kalmaz, hem bir meslek grubu ve bilim alanını hedef göstermek hem de psikiyatrik hastalıkları ve hastalığı bulunan kişileri damgalayarak tedavi süreçlerinin önünü kapatmak anlamına gelecektir.
“Toplumda göz önünde bulunan kişilerin olaylarla ilgili yaptıkları açıklamalarda kullandıkları ifadelerin hedef saptırmaya ve dolayısıyla çözümsüzlüğe katkıda bulunmaya neden olmaması gerektiği konusunda hatırlatma yapmak istiyoruz. (...) Çözümün hedefinde hekimler ya da sağlık sistemi değil, toplumsal vicdanın ve hukuk sisteminin yeniden düzenlenmesini sağlayacak aşamalar olmalıdır. Ruh sağlığının topyekün ele alınabilmesi, (...) için öncelikle toplumdaki suça eğilim oluşturan nedenlerin ortadan kalkması (...) ve ayrımcılığa karşı toplumsal eşitlik ve haklar mücadelesi içinde ulusal politikalar oluşturulması gerekmektedir. Şiddetin giderek sıradanlaştığı, bireysel silahlanmanın teşvik edildiği bu iklimde (...) eğitimden çalışma ortamına, aileden kurumlara her yerde her türlü şiddete sıfır tolerans gösterilmesi gerektiğini vurguluyor(...)ruz.” (psikiyatri.org.tr, 7 Ekim 2024)
Elbette ki çözüm bu anlatılanlarla sınırlı değil. Başta ilâhiyatçılar ve eğitimciler olmak üzere ‘aklı kesen herkes’ bir masa etrafında toplanmalı ve ‘kalıcı çare’ mutlaka bulunup hayata geçirilmeli.