Hz. Ömer (ra) tebdil-i kıyafetle, ahalinin ahvalini görmek üzere Medine dışında dolaşmaya çıkar.
Bir otlakta bir bedevi develerini otlatmaktadır. Sürü içinde, oldukça bakımlı, iri yarı bir devenin ayaklarının bağlanmış olduğunu görür. Çobana dönerek, “bu devenin ayaklarını neden bağlıyorsunuz” diye sorar. Çoban, “O deve çok azgındır, sürüdeki diğer develere saldırıyor ve onları rahatsız ediyor, onun için ben de ayaklarını bağlıyorum” der. Bunun üzerine Hz. Ömer devenin yanına giderek kulağına şunları söyler: “Başkalarına eziyet ediyorsun? Unutma, sen de bir gün öleceksin.”
Hz. Ömer, devenin kulağına bunları söyledikten sonra yoluna devam eder. Aradan bir ay kadar bir zaman geçer, yanında bir kaç sahabeyle birlikte yine aynı yerden geçerken, aynı sürüye rast gelir. Bu defa da oldukça çelimsiz, hasta ve düşkün bir deve dikkatini çeker. Çobanı yanına çağırır, “Bu deve hasta mıdır, neden bu kadar perişan görünüyor?” diye sorar. Çoban, “Ey mü’minlerin Emiri, bu deve çok besili ve bakımlı bir deve idi. Fakat çok saldırgandı. Bir ay kadar önce buradan geçmekte olan bir yolcu onun kulağına bir şeyler söyledi, o günden sonra yemeden içmeden kesildi, gördüğünüz gibi bir deri bir kemik kaldı” diye cevap verir.
Bir deve, “Allah’tan korkmuyor musun?” ikazı ile kendine geliyor, yapmış olduğu zulüm ve haksızlıktan dolayı vicdan azabı çekiyor, yemeden içmeden kesiliyor. O günden sonra bir daha azgınlık ve taşkınlık yapmıyor.