Türkiye’nin en kalabalık dokuzuncu şehri olan Van, tarihte önemli bir yeri olmasının yanında Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatında dönüm noktalarına sahip bir mekân olarak karşımıza çıkmaktadır.
BEDİÜZZAMAN VE VAN
Bediüzzaman Van’da bulunduğu süre boyunca, daha ziyade “Molla Said-i Meşhur” unvanı ile tanınıyordu. Bediüzzaman’ın Van hayatı, İslâm âleminin geri kalma sebepleri ve bu durumdan nasıl kurtulabileceği konusuna odaklaştığı görülmektedir. Nihaî noktada vardığı sonuç; bütün problemlerin cehaletten, ihtilâftan kaynaklandığını ve bunun için de eğitim alanında önemli ve yeni adımların atılması gerektiğiydi.
Bu anlamda ilk adımı yine Van’da attı. Burada kaldığı sürede eğitim metodunu tamamen kendisinin hazırladığı bir medrese kurdu. Hatta bir ara Şark’ın zeki hocalarını ve talebelerini Van merkezine getirtti. Bütün ihtiyaçların vakıf idaresince karşılanmasını sağlayarak, fen ve din ilimlerini bir arada vermeye başladı. Altı yedi ay süren bu eğitim denemesinde dersleri bizzat kendisi veriyordu.
Molla Said’in esas hedefi, aynı metodun uygulanacağı bir üniversiteyi Doğu Anadolu’da kurmaktı. Bu üniversitede din ilimleri ile fen ilimleri birlikte öğretilecek, etnik diller de serbest tutulacaktı. Bu üniversiteye, Kahire’deki Ezher Üniversitesinden hareketle “Medresetü’z-Zehra” ismini verdi. Van, Bitlis ve Diyarbakır üçgeninde gerçekleştirmeyi hedeflediği bu proje ile sadece cehalet ve geri kalmışlıkla mücadele etmekle kalınmayıp, muhtemel siyasî ve sosyal problemlere de bir çözüm bulunacağına inanıyordu.
Molla Said’in Van hayatı çok verimli geçti. Bu arada gördüğü bir rüya ve hemen ardında Tahir Paşa’nın kendisine gösterdiği bir gazete haberi, onun dünyasında manevî fırtınaların kopmasına ve fikrî mücadelesinin de parlamasına sebep oldu.
VAN’DAKİ NUR MENZİLLERİ
Van Kalesi ve Horhor Medresesi: Van Kalesi şimdiki Van’ın doğusuna düşer ve Van’a yaklaşık yedi kilometre mesafededir. Kale, Urartular zamanında inşa edilmiş, Osmanlı döneminde de tamir görmüştür. Eski Van şehri bu kalenin güneyinde kurulmuştur. Birinci Cihan Harbi öncesi bu şehir, birçok cami, han ve kervansarayla donatılmış bir şehir idi. Horhor Medresesi de burada Van Kalesinde, kalenin tam altındadır. O zamanlarda burası çok ihtişamlı bir yermiş. Bediüzzaman Hazretleri o yıllarda talebeleriyle birlikte bu medresede kalmış ve onlara ilim irfan öğretmiştir. Kalenin tam alt kısmında gürültüler, horultular çıkartarak akan bir su vardır. Bediüzzaman Hazretleri Birinci Cihan Harbi öncesi uzun yıllar bu medresede kalmışsa da savaşın başlamasıyla birlikte medrese dağılmıştır. Horhor Medresesinin üst kısımlarında Bediüzzaman’ın zaman zaman çıkıp tefekkür ettiği iki mağara bulunmaktadır. Bir gün yine Bediüzzaman kalenin güney yamacındaki bu mağaraya çıktığında ayağı kayarak bir üstteki medreseden alttakine düşmüş, ama Allah’ın izniyle herhangi bir zarar görmeksizin kurtulmuştur. Van Kalesi’nin güneyinde bulunan Horhor Medresesi’nin bugüne kadar gelebilmiş olan az miktardaki harabe kalıntılarıyla birlikte yeri bellidir. Ancak Hz. Üstad’ın Rus esareti dönüşü Van’a avdet ettiğinde kaleye çıkarak en tepesinde oturmuş, Rus ve Ermenilerce yakılıp yıkılan bu yerleri gayet hüzünlü bir şekilde seyre koyulmuştur. Çok müteessir olduğu bu hadisenin akabinde hissiyatını ve düşüncelerini Lem’alar adlı eserinin yirmi altıncı Lem’asının On Üçüncü Ricasında hazinâne bir biçimde dile getirmiştir.
VAN KALESİ VE MEŞHURLAR
Birçok tarihî şahsiyeti sinesinde barındıran Van’ın en çok sevilen ve bilinen meşhur şahsiyeti Bediüzzaman Said Nursî’dir. Dünyaca ünlü bir âlim olarak Üstad, Van’ın en anlamlı zenginliğidir şüphesiz. Tarihî bakımdan da oldukça zengin sayılan Van’ın, birçok Osmanlı medresesi, camii, hanı ve hamamı vardır. Ancak ne yazık ki, bunların çoğu harabe halindedir ve ‘Eski Van’ denilen mevkide bulunmaktadırlar. Van’ın en önemli hazinesi olan yerlerden biri de Van Kalesidir. Bu kalenin üç bin yıllık bir geçmişi vardır ve içinde mağaralar, camili depolar, dükkânlar, kuyular bulunmaktadır. Ayrıca kalede, Horhor denilen bir mevkide “Horhor Çeşmesi” yer almaktadır. Suyu horultular çıkartarak akmaktadır. Birinci Cihan Harbi yıllarında hakikat kahramanı Bediüzzaman Said Nursî talebeleriyle birlikte burada talimler yaparak harbe hazırlanmışlardır. Ayrıca tedbir olarak talebelerini burada okutmuştur. Bu yüzden Van Kalesi, çoğu yerli ve yabancı ziyaretçilerin en uğrak yerlerinden biri durumundadır.
Van’daki Nur menzilleri olarak adlandırabileceğimiz yerleri şöyle sıralamak mümkündür: Erek Dağı, Van Kalesi, Horhor, Zeve, Nurşin Camii ve Çoravanis Köyü.
Bediüzzaman’ın Birinci Cihan Harbinden önce ve Rusya esaretinden sonra kaldığı bu mekânlar Nur deryasında seyreden insanlar için kıymeti olan yerlerdir. Bediüzzaman’ın talebeleriyle aziz hatıralarının yaşandığı bu beldeler hakkında kısaca bilgiler verelim. Eski Van şehri ki, Bediüzzaman’ın kaldığı yer de burasıdır. Şimdi harabeye dönen ve ancak bazı kalıntıların bulunduğu bu yerde, Van eski valisi Tahir Paşa’nın konağının yıkıntıları da bulunmaktadır. Van Kalesi bu şehrin kuzeyine düşer. Kalenin güney yamacında iki mağara bulunmaktadır. Bediüzzaman bu mağaraların üst kısmında olanından aşağıdakine düşerken “DÂVÂM” demiştir.
VAN (TUŞBA)
Van, Türkiye’nin en kalabalık on dokuzuncu şehri. 2014 itibariyle 1 milyon 85 bin 542 nüfusa sahip. Doğu Anadolu Bölgesinde nüfus bakımından en büyük ildir. Ülkemizin en büyük gölünün kıyısında kurulu Van ilimizin tarihteki şa’şaalı dönemini en güzel dile getiren söz, “Dünyada Van, ahirette iman” sözleridir. Müslümanlar, ahirette iman ne kadar gerekliyse, dünyada Van’ı görmeyi o derece tavsiye edip gerekli görmüşlerdir.
Tarihi çok eskilere dayanan Van, uzun süre Urartuların hâkimiyeti altında kalmıştır. Van’ın o zamanki adı Tuşba idi. Yekpare taş hükmünde olan tarihi Van Kalesi Urartu medeniyetinin bir müzesi hükmündedir. Urartulardan kalan birçok kale, tapınak, kaya mezarı, suyolu ile diğer toprak ve madeni eserler bunu ispatlamaktadır. Urartuların M.Ö. 6. yy ortalarında yıkılmasıyla birlikte Van, yaklaşık bin 500 yıl sessizliğe gömülmüştür. Van’ın tekrar canlanması, M.S. 8. yüzyıl’dan sonra Vaspurakan Krallığı ile başlamaktadır. Akdamar Kilisesi ise bunun en önemli şahididir.
Asurluların hâkimiyetine de giren Van, başşehir olmuş ve çeşitli devletlerin idaresi altında kaldıktan sonra 1534 yılında Osmanlılar tarafından alınmıştır. Bu arada kısa bir süre Safevîlerin hâkimiyetinde kalmışsa da, 1548’de Kanunî Sultan Süleyman’ın sefer dönüşünde tamamen fetholunarak Osmanlı topraklarına dâhil edilmiştir. 1914 yıllında başlayan 1. Dünya Savaşı’nda Rusların istilâsı ve Ermenilerin ayaklanmasıyla başlayan karanlık günler 2 Nisan 1918’e kadar sürmüştür.
Erek Dağı:
Bediüzzaman, evrad ve ibadetleriyle meşgul olmak için yaklaşık iki yıl Erek Dağı’nda kalır. Bu süre zarfında en yakınında bulunanlardan biri Molla Abdullah Ekinci, Üstad’ın Erek Dağı’na çıkışını şöyle anlatıyor: “Van Norşin’de camide altı ay kadar kalan Üstad’ı bir süre sonra halk muska yaptırmak gibi konular yüzünden çok meşgul etmeye başladı. Herkes bir şey istemek için yanına gelir oldu. Bunun üzerine Üstad ‘Ben buraya ibadet etmeye geldim. Bu millet beni bırakmıyor ki, evradımı okuyayım.’ diyerek Erek Dağı’na çıkmak istedi.” Erek Dağı’nda geçirdiği günlerle alâkalı Üstad daha sonra şunu diyecektir: “Meselâ bu biçare Said hadisatı zamanında vesveseli hükümet, hiçbir cihette bana ilişmedi ve ilişemedi. Vakta ki neme lâzım dedim, kendi nefsimi düşündüm, ahiretimi kurtarmak için Erek Dağı’nda harabe mağara gibi bir yere çekildim. O vakit sebepsiz beni aldılar, nefyettiler, Burdur’a getirildim.
Çoravanis Köyü:
Erek Dağı, Van’a yaklaşık beş kilometredir. Her çeşit ulaşım aracıyla Erek Dağı’na gidilebilir. Rusya esareti dönüşü Bediüzzaman burada, şimdi harabeye dönmüş eski manastır tabir edilen ve “çilehane” olarak da bilinen yerde kalmıştır. Bediüzzaman burada kalmakta iken 1925 yılında Anadolu’ya sürgün edilmiştir. Burada kaldığı yıllarda hemen yanıbaşında bulunan “Çoravanis Köyü”ne gelirdi. Cuma namazları için de Çoravanis Köyü Camii’ne gelen Bediüzzaman, zaman zaman buradaki camide istirahat etmek ve çalışmalar yapmak için kaldığı da olurdu. Eski talebelerinden Ali Çavuş ve Molla Hamid burada kendilerine hizmette bulunmuşlardır. Kendisi de Çoravanis’li olan Ali Çavuş’un mezarı da bu köydedir.
Ruslara esir düştüğü köprü:
Van, Ruslar tarafından işgal edildiğinde Bediüzzaman, gönüllü alay komutanı olarak yanındaki talebeleriyle birlikte şehri müdafaa ediyordu. Yeğeni de dahil talebelerinin büyük kısmı şehrin girişinde şehit düşer. Sadece Vanlı Ali Çavuş ve onunla birlikte dört talebesi kalır. Bu köprünün üzerinde omuzundan ve bacağından yaralanarak, altındaki kemerde saatler boyunca kalır. Hem kan kaybeden hem de donma tehlikesi geçiren Üstad, bu sırada yanındaki talebelerine kendisini bırakıp gitmelerini söyler. Ancak talebeleri bunu kabul etmez. Üstad da kendine özgü şivesi ile “Dayı gurban, kader bizi esir etti. Siz gidin ben burada kalayım” der. Bu sıralarda 40 yaşlarında olan Bediüzzaman, tam 48 saat köprünün altında kalır. Bu şekilde Ruslara esir düşen Üstad, yaraları tedavi edildikten sonra Tiflis yolu ile Sibirya’ya sürgün edilir.
Başet Dağı:
Van’ın Gürpınar ilçesi sınırları içinde bulunmaktadır. Van’dan arabalarla rahatlıkla gidilebilmektedir. Van’a 25 km’dir. Bediüzzaman Van’a ilk geldiği yıllarda bu dağın tepesinde de kalarak talebe okutmuştur.
Zeve:
Van’a 20 kilometredir. Burası eskiden bir köydü. Birinci Cihan Harbinde Rus ve Ermeniler tarafından en büyük katliâmlardan birisi burada gerçekleşmiştir. Bediüzzaman’ın talebelerinden Molla Ahmed-i Cano burada, bir velinin mezarı yanında yatar.
Nurşin Camii:
Bediüzzaman’ın Rusya esareti dönüşü, kaldığı menzillerdendir. Van merkezindedir. Molla Hamid, Molla Resül ve Molla Münevver gibi, eski talebeleri burada kendilerine hizmet etmişlerdir. Nurşin’in kelime anlamı bazılarına göre Nur’un yayıldığı yer, bölge anlamına geliyor. Bazılarına göre ise şenlik ve bahar yeri. Ancak, ismin manasında, bölgeden çok sayıda din âlimi yetiştiği için birinci anlam daha ön plana çıkarıyor.
YARIN: BEDİÜZZAMAN’IN VAN’DAKİ ESKİ TALEBELERİ İLE OLAN HATIRALARI
Mustafa Yaprak / VAN