"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nurlara sadık bir dava adamıydı

16 Kasım 2018, Cuma 00:30
NUREDDİN TOKDEMİR, Nurun Kumandanı merhum Zübeyir Ağabeyin tezgÂhında yetişen kurmay bir Nur Talebesiydi. düşmanı ve ağyarı dost edebilen bir hüner sahibiydi.

YAZI DİZİSİ: AHMET AKSOY

***

MERHUM NUREDDİN TOKDEMİR’İN ARDINDAN…

Vefat eden bir yakınınız ise veya onu yakından tanıyorsanız, onunla kafa ve gönül birliğiniz varsa, pek çok meziyet ve faziletlerinin şahidi iseniz, onunla birlikte içinizden mutlaka bir şeylerin kopup gittiğini hissederseniz. Hele bu vefat, mensup olduğunuz dâvânın önde gelen bir eri ve örnek bir şahsiyeti ise içinizdeki boşluk daha da derinleşir. 

İşte Nureddin Tokdemir Ağabeyin vefat haberi bende yukarıda dile getirmeye çalıştığım hisleri uyandırdı. Maalesef her değerin kıymeti gittikten sonra anlaşıldığı gibi onun da hayatta iken kıymetini bilip kendisinden yeterince istifade edemedik. Aşağıda nakledeceğim hususlar bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu gösterecek.

Nurun Kumandanı merhum Zübeyir Ağabeyin tezgâhında yetişen kurmay bir Nur Talebesiydi. Kendisini Risale-i Nur hakikatlerini tatlı ve ikna edici üslûbuyla anlatan 68 kuşağının zeki ve cevval bir üniversite öğrencisi olarak tanıdım. Marksist-Leninist terör fırtınasının yaman estiği yıllardı. Bu fırtınaya karşı o yıllarda Rabbinin inayetine sığınıp yalnız ikna silâhını kuşanarak karşı koyan bir avuç Üniversiteli Nur Talebesinden biriydi Tokdemir…  

Bir gün eli sopalı terörist bir grubun, üzerine doğru geldiğini görünce, elini arka cebine uzatıp ani bir hareketle avucuna aldığı siyah takkesini teröristlere doğru uzatınca kendilerine silâh çektiğini sanan teröristlerin nasıl kaçıştıklarını gülerek anlatmıştı.     

Merhum Tokdemir, hikmetli, dengeli ve ikna edici şahsiyetiyle, gerek eğitimci olarak, gerek parlamentoda   milletvekili iken, Millî Eğitim Komisyon Başkanlığı görevinde veya partisini temsilen yurt dışı gezilerinde yaptığı hizmetler, o makamlarda bir Nur Talebesinin nasıl olması gerektiğinin örnekleriyle doludur.     

Milletvekili iken parlamentoyu temsilen bir heyetle Türk Dünyasına yaptıkları bir ziyareti anlatmıştı bana. Heyette her partiden temsilciler vardı. Tunceli Milletvekili Kamer Genç de heyette bulunanlardandı. Yolculuk boyu yaptıkları konuşmalar ve tartışmalardan söz etmişti. O zaman ANAP’ı temsil eden milletvekili ile Kamer Genç arasında şiddetli tartışmalar olmuş. Merhum Tokdemir her defasında, aralarını bulmaya çalışmış. Hatta bir ara, Tokdemir’in izahlarından etkilenen Kamer Genç, ‘İşte benim demek istediğim de budur’ diyerek tasdik etmiş, hatta, ‘Tokdemir’in anlattığı dini kabul ederim, ama senin anlattığın dini kabul etmem!’ diye karşılık vermişti.

Merhum Tokdemir,  ‘Hüner değil dostu düşman, yarı ağyar eylemek’ hükmünce düşmanı ve  ağyarı dost edebilen bir hüner sahibiydi..

Sıra Türk dünyasında yapılmış bir caminin açılış merasimine gelir.  Programa göre Türkiye’den gelen heyet bu açılışta hazır bulunacaktır. Kamer Genç camiye girmekten çekinir. Tokdemir ısrar eder. O, ‘Ben namaz kılmasını bilmem’ deyince  ‘Olsun bana bakar, yaptıklarımı yaparsın’ dediyse de Kamer’i bir türlü razı edemez. Fakat Tokdemir Kamer Genç’i zayıf noktasından yakalayan bir cümle söyler. ‘Kamer Bey, Hz. Ali içerde seni bekliyor!’ der. Bunu duyan Kamer Bey, ‘Ne diyorsun, sahi mi?’ deyip camiye girmeye razı olur. 

Namazdan sonra sıra açılış törenine gelir. O esnada Kamer Bey, Tokdemir’in kulağına eğilerek.  ‘Hani Hz. Ali nerede?’ der. Bunun üzerine Tokdemir parmağını kaldırır, caminin duvarlarında güzel hatlarla yazılı büyük tabloları bir bir göstererek sıra Hz. Ali’nin yazılı olduğu tabloya gelince, ‘İşte Hz. Ali’ deyince Kamer Genç ‘Vallahi Tokdemir sen yaman adamsın’ deyip gülüşürler. 

Nihayet seyahat bitip Türkiye’ye dönerler. Tokdemir’le Kamer Genç arasında iyi bir dostluk köprüsü kurulmuştur. Bu dostluk kısa zamanda meyvesini verecektir.

Nitekim bir gün Meclis Başkan vekili olarak Kamer Bey oturumu yönetmektedir. Gündem’de, ‘Camilerin elektrik giderlerinin vergiden muaf tutulmasına dair’ bir önerge vardır. Fakat sağcı milletvekilleri Kamer Genç’in bu önergeyi engelleyeceğini düşünürler. Merhum Tokdemir devreye girer. ‘O işi bana bırakın’ der. ‘Yalnız sizden ricam, madde gündeme geldiğinde lehte aleyhte konuşma yapmayacaksınız’ der. Vekillerden söz aldıktan sonra Kamer Genç’e hitaben kısa bir not yazar. ‘Çok değerli sayın başkanım. Şu sayılı önergenin zat-i âliniz tarafından bir engellemeye meydan vermeden geçirilmesini saygıyla arz ederim. Nureddin Tokdemir’ 

Maddenin görüşülmesine sıra gelince başkan maddeyi okuduktan sonra leyhte aleyhte söz alan da olmayınca hemen oylamaya sunup ‘Kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmiştir’ deyip teklifi geçirir.

Bu dostluğun hazin bir sahnesi vardır. O da  Kamer Genç’in ölümcül  hastalığa tutulup da yatağa düştüğü esnada yaşanır. Nureddin Tokdemir bir vefa borcu olarak ziyaretine gider. Yattığı yerden Nureddin Tokdemir’i gören Kamer Bey doğrulmak ister, fakat gücü yetmez. Gözleri dolar ve çaresizlik içinde ‘Nureddin Bey, artık gidiyoruz, öbür dünyada halimiz ne olacak?’ der. Tokdemir ölüm döşeğinde kendisinden medet isteyen bu insanın kalbini bir nebze de olsa ferahlatacak bir cümle söyler. ‘Kamer Bey, hani mecliste bir defasında oturumu yönetirken camilerle ilgili bir kararı geçirtmiştiniz ya. İşte o ötede size yardım edecek’ der. Gözleri parlayan Kamer, ‘Sahi öyle mi?’ diye karşılık verir.   

Gelelim Risale-i Nurlar’ın devlet tekeline alınması ve 666 gün bandrol yasağının kaldırılmasına…

Bu hukuk mücadelesinde Yeni Asya ile birlikte merhum Tokdemir’in göstermiş olduğu unutulmaz gayretler takdire şayandır.  Yapılan bir dizi temaslar sonunda CHP’nin verdiği bir önerge ile Risale-i Nurlar’ı devlet tekeline alan maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulur. Sonunda mahkeme bunu hukuka aykırı bulup iptal eder. 

Bu gelişme üzerine merhum Tokdemir beni telefonla arayarak sevincini paylaşır. ‘Müjde, senin de fikrin bu merkezdeydi, artık Risaleler serbest. İsteyen aslına uygun olarak basabilecek’ der. Ben kendisine, ‘Nureddin Ağabey, şimdi yapılacak bir şey daha var. Bu sonuçta payı bulunanları ziyaret edip kendilerine teşekkür etmek’ deyince. ‘Yahu bu çok güzel bir fikir. Randevu alırsam sen de gelir misin?’ deyince, ‘Memnuniyetle’ dedim. Kararlaştırılan gün, Yeni Asya gazetesi yöneticisi bir grup arkadaşla Ankara’ya gittik. Önce eski başkan Haşim Kılıç’ı bürosunda ziyaret ederek bu konudaki katkılarından dolayı tebrik ettik. Daha sonra Mecliste bu konuda güzel bir konuşma yapan MHP milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nu Meclis odasında ziyaret ettik. Nihayet sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geldi. Kapıdan içeri girmeyi beklerken sekreteri yanımıza gelerek ‘Başkanım, sizinle daha rahat görüşebilmek için önden birkaç kişiyi aldıktan sonra sizi alacak, biraz bekleyebilir misiniz?’ dedi. ‘Hay hay’ dedik.

Nihayet sıra bize geldi. İçeri girip kısa bir tanışma faslından sonra merhum Tokdemir on beş yirmi dakikalık bir konuşma yaptı. Bir siyasetçiye Üstad’ın o konudaki fikirleri ancak bu kadar veciz özetlenebilirdi. Üstad’ın Meşrûtiyet yıllarından başlayarak istibdat karşısında hürriyetten yana oluşunu, daha sonra dindar bir Cumhuriyetçi olduğunu, laikliğin dinsizlik olarak değil, ‘Dinsize ve sefahetçiye ilişmediği gibi, dindara ve takvacıya da ilişmez’ bir yönetim biçimi olarak kabul ettiğini, sonunda dinin bütün siyasetlerin üstünde ve dışında tutulması gerektiğini, dinin siyasete alet edilmesi halinde doğacak zararları bir bir anlattı. O kadar akıcı, o kadar etkileyici konuştu ki, Kılıçdaroğlu adeta büyülenmiş gibi dinledi. Sonunda ‘Çok teşekkür ederim. Beni irşad ettiniz’ diyerek hissiyatını dile getirdi.

Dışarı çıktıktan sonra Meclis koridorlarında yürürken ‘Ağabey, sende bu natıka varken, bu gerçekleri vesileler bulup siyasî farklılık gözetmeden herkese anlatmamız gerekmez mi?’ dedim. Beni tasdik etti ve birlikte programlar yapmaya karar verdik.

Bu gün yarın derken bir araya gelip hizmetler planlamayı düşünürken hastalanıp komaya girdiğini haber aldım. Ve kısa süre sonra da vefat haberi geldi. Kaybettiğimiz değerin hüznü günlerce ruhumu etkisi altına aldı. 

Ruhuna rahmet niyazıyla bir nebze de olsa bu sadık dâvâ adamımızın kıymetini anlatabildikse ne mutlu. Ama şimdi yapacak bir şey yok. Ruhuna Fatihalar göndermek ve yerini dolduracak yeni Tokdemir’ler yetişmesi için duâ etmekten başka…

FOTOĞRAF: MURAT SAYAN

Okunma Sayısı: 3920
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Samih TEKDEN

    16.11.2018 15:26:47

    Nureddin TOKDEMİR abiye Allah rahmet eylesin,mekanı Cennet olsun.Amin

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı