"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Adalet-i mahza’nın temel dayanaklarından biri

28 Nisan 2019, Pazar
Yargılama, suçluyu cezalandırmak amacıyla işe başlarsa, muhtemeldir ki çok masumun hakkını ihlâl eder. Yargılamanın amacı şu olmalı; bir masumun cezalandırılmasına yol açacak bir ihtiyatsızlık yapmayalım. O yüzden ceza yargılamasındaki amacın maddî gerçeğe ulaşmak olduğu söylenir ve bunda da şüpheden sanığın yararlandırılması aslında adalet-i mahza hakikatinin temel dayanaklarından bir tanesidir.

Avukat Kadir Akbaş Semineri (4)

***

Yakın zamanda, bir ağır ceza mahkemesinde duruşmada ben henüz esas hakkında savunma yapmadan, üye hâkim, başkana, “Efendim kısa karar hazır” dedi ve bunu ben de duydum. Bunun üzerine dayanamadım ve duruşmada heyete dedim ki: “30 yıllık avukatım, bir duruşma salonunda varlığımın bu kadar anlamsızlaştığı bir an hatırlamıyorum, şeklen de olsa hiç değilse bir yargılama ritüelinin mehabetine saygı duymalıydınız. Henüz ben savunma yapmadım, henüz sanık son savunmasını yapmadı”. Ben bunu söyleyince, başkan “Biz taslak hazırlıyoruz, henüz müzakereye oturmadık” dedi.

Çoğu zaman avukat olarak sanıkların hukukî durumunu ağırlaştırmamak adına suskunlukla geçiştiriyorsunuz ya bazı şeyleri. Bu sefer aksi oldu, onun verdiği rahatlıkla içimi döktüm. Belki bir buçuk saat kadar, pek çok duruşmada söylemeye cesaret edemediğim şeyleri söylemek imkânı buldum. “İddia edilen yapı bir terör örgütüyse önce Türkiye Cumhuriyeti’nin ağır bir hizmet kusuru olup olmadığını sorgulamamız lâzım” deyip oradan girdim. Başkan biraz huzursuz olsa bile dinlemek zorunda kaldı, büyük ölçüde de tutanağa geçirdi.

NE DEDİM?

Söylemek istediğim şey şuydu: Yargılama, suçluyu cezalandırmak amacıyla işe başlarsa, muhtemeldir ki çok masumun hakkını ihlâl eder. Yargılamanın amacı şu olmalı; bir masumun cezalandırılmasına yol açacak bir ihtiyatsızlık yapmayalım. O yüzden ceza yargılamasındaki amacın maddî gerçeğe ulaşmak olduğu söylenir ve bunda da şüpheden sanığın yararlandırılması aslında adalet-i mahza hakikatinin temel dayanaklarından bir tanesidir. Bir kişinin mahkûmiyetine karar vermeniz için, böyle bir hüküm kurabilmeniz için, her türlü şüpheden uzak, açık ve kesin bir şekilde suçlu olduğundan emin olmanız lâzım. Eğer yargılama faaliyetinin başında “Ben suçluları yakaladım, bir iki usûlî yazışmadan sonra bu süreci tamamlayıp cezalarını tefhim edeceğim” diyorsanız zaten yargılama faaliyetini anlamsızlaştırıyorsunuz. Bugün Türkiye’deki güncel yargılamaların maalesef çoğundaki yaklaşım bu. İddianameyi henüz okuyan heyet o gün aslında gerekçeli kararını açıklamaya kendini hazır addediyor. Siz artık binde bir hâlde kişilerin suçsuzluğunu ispat edebilmek gibi bir şeye giriyorsunuz. Çünkü önce hâkimlerin kafasındaki o önyargıyı yıkmanız gerekiyor.

HİÇBİR DÂVÂ SAVUNMASIZ BIRAKILMAZ

Hiçbir iddia, hiçbir dâvâ savunmasız bırakılmaz. Bir iddianız varsa, bedeli ne olursa olsun o iddianın arkasında durmanız gerekiyor. Eğer o iddianın arkasında durmazsanız, hakkınızda hüküm kuracak olan kişinin sizi tavsif etmesine fırsat veriyorsunuzdur. Bediüzzaman Hazretleri’nin en ağır şartlarda bile ülkeyi terk etmemesi, bu yöndeki bütün telkinlere rağmen, “Mekke’de de olsam buraya gelmek lâzımdı, zira en ziyade burada ihtiyaç var” demesi ve hariçten telif edilecek Risalelerin Türkiye’ye gelmesi hâlinde, -haricî bir tesirle kaleme alındığı iddiasıyla- beklenen etkiyi, tesiri uyandırmayacağı inancının olması dikkate değerdir.

Ve hatırlayın, Eskişehir Hapishanesi’nde idama mahkûm edilmeleri talimatıyla yargılamaya başlanıyor. Bütün o ağır ithamlara rağmen hiçbir Nur Talebesi Türkiye’yi terk etmek gibi bir yaklaşım içerisinde olmuyor. Bu bugüne kadar devam ediyor, yaklaşık 1.200 kez bu iddia, bu dâvâ mihenge vurulmuş. Ama bir iki usûlî istisna dışında hemen hepsi beraatla neticelenmiş.

İDDİANIZ VARSA ARKASINDA DURUN

Adil yargılanmayacağınız şüphesi, korkusu eğer sizi savunma yapmaktan alıkoyuyorsa hem bir mahkeme tarafından mahkûm edilirsiniz, hem kamuoyu vicdanında mahkûm edilirsiniz ve belki de tarih mahkemesi de sizi mahkûm eder. Bir iddianız varsa arkasında durmak ve onu savunmak zorundasınız. 

Bir dâvânın sahibi olmak eğer bedel ödemeyi gerektiriyorsa bu bedeli ödemeniz gerekiyor. Bu bedeli ödemeden mihenge vurulmuş kabul edilemezsiniz. Mihenge vurulmadan da bu iddianızda samimî olduğunuzu geniş halk kitlelerine benimsetemezsiniz. Yani bütün o şaşaalı, bütün o iddialı hizmetleriniz bir anda tuz buz olur ve o 50 yıllık emek heba edilmiş olur.

Bu iddianın savunmasız bırakılmasının başka ağır sonuçları da oldu. Bugün diğer bütün dinî gruplar, cemaatler ağır bir ithamla karşı karşıyalar. Haricî tesir altında oldukları ve ülkenin millî güvenliği açısından bir tehdit oluşturdukları zannı neredeyse geniş halk kitleleri açısından da, ülkenin güvenlik ve istihbarat bürokrasisi açısından da adeta kesin kabul görmüş durumda.

DİYANET’İN DURUMU?

Hatırlayın, sık sık, dinî cemaatlerin, tarikatların Diyanet eliyle kontrol altına alınması, onların kayıt altına alınması, hatta neredeyse Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir vasi veya kayyum gibi bütün bu dinî grupların faaliyetlerine vaziyet etmesi gündeme geliyor. Ve maalesef bu teklifler geniş halk kesimleri tarafından, hatta neredeyse kimi Nurcu gruplar tarafından da yadırganmıyor. “Tamam yapın, ama onu şöyle değil de böyle yapın” tarzında yol gösterici olmalarına şahit oluyoruz. Yani bırakın buna direnç göstermeyi aksine büyük bir iştiyakla karşılanması gibi bir garabetle karşı karşıyayız.

Hâlbuki Bediüzzaman, tarihî bir hakikat olarak da “Hak ve hakikat inhisar altına alınamaz” diyordu. Bunu derken elbette ki iman ve Kur’ân hakikatleri olduğu için, hür düşüncenin hak ve hakikat olarak nitelendirilip inhisar altına alınamayacağını söylüyordu. Yani siz düşünceyi inhisar altına alıp, adeta sivil toplumu, dinî grupları, tarikatları devlet aygıtının taleplerinin halka ulaştırılmasında, halka benimsetilmesinde tek yönlü bir iletken görevlisi olarak gördüğünüz zaman örgütlenme hakkını, hür düşünceyi ve elbette ki dinin hakikatini ve özünü de ortadan kaldırmış oluyorsunuz.

Devam Edecek...

Okunma Sayısı: 1943
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı