Yapı itibariyle çok ihtişamlı olan Ayasofya tarihte bütün milletlerin çok önem verdiği bir mabet olmuştur.
Öyle ki Fatih İstanbul‘u fethettiği zaman ilk iş olarak Ayasofya’yı camiye çevirmiştir. Bunu yaparak da bütün milletlere İslâmiyet’in üstünlüğünü ve Ayasofya’nın İslâm âlemi için ne kadar kıymetli olduğunu göstermiştir.
Ayasofya tarihte defalarca depremlere maruz kalarak yıkılmıştır. Hatta bu yıkımlar efsanelere de konu olmuştur. Bu yıkımları kendilerine İlâhî bir ikaz, ceza olarak algılayan kâhinler olduğu gibi; bu yıkımları manevî fütuhatlar olarak değerlendiren kâhinler de olmuştur.1
Bu manevî fütuhatlardan bir tanesi Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde geçmektedir. Seyahatname’de Ayasofya‘nın tarihte geçirdiği bir depremden bahsedilir. “Peygamber Efendimizin (asm) doğduğu gece Kisra Sarayı ve Ayasofya’nın kubbesinin yıkıldığı ve büyük hasarların olduğu yazılıdır.” Kubbenin onarılması da ilginçtir. Yıkılmasından uzun bir süre geçtikten sonra, Hz. Hızır’ın hatırlatması ile Bursa’da bulunan üç yüz keşiş, rahip Bahira’ nın önderliğinde Mekke’ye gelirler. O zaman küçük yaşta olan Efendimizin (asm) ağzından bir miktar tükürük ile, mübarek ellerinin suretini alırlar. Bir miktar da Mekke’nin toprağından alan papazlar yetmiş deve yükü zemzemi de alarak yola çıkarlar. Ayasofya’nın yıkık olan kısmını elde ettikleri bu harçla tamir ederler.” 2
İstanbul’un fethinden sonra da Fatih “bu kubbe Hz. Peygamberin (asm) ağız suyu ile ayakta tutuldu diye kubbenin ortasına zincir ile bir altın top astırmıştır. Ardından bu mabedin bir İslâm mabedine dönüşmesini sağlamak adına bir çok İslâmî motif eklenmiştir. Minareler, şadırvan, imarethane, kütüphane, Hünkâr Mahfili, minber, medrese, Allah, Muhammed ve dört halifenin lâfızları bulunan hat levhaları ve son olarak kubbesine yazılan âyet. Bilindiği üzere kubbelere yazılan âyetler en fazla Allah’ın sıfatlarını temsil eden ve Kur’ân’ı özetleyen âyetlerdir. Bu âyetler de Fatır Sûresi 35 ve 41. âyetler ve Nur Sûresi 24-36. âyetlerdir. İlginçtir ki Fatih, plan itibariyle yeryüzünü, dünyayı sembolize eden Ayasofya için Nur Sûresi 35. Âyeti tercih etmiştir. 3 Efsanelere konu olan bu kubbe için seçilen âyetin arş-ı azama bağlı Kur’ân-ı Kerîm’in tefsiri, kâinatla alâkadar olan Risale-i Nurlar’a da işaret etmesi, yeni fütuhatların Risale-i Nur’la gerçekleşeceğinden bizlere kat’î bir şekilde haber vermektedir. Biz de yeni fütuhatların Risale-i Nur’la gerçekleşeceğinden kuvvetli bir şekilde ümitvarız.
Evet ümitvarız, fakat sadece ümitvar olmakla kalmamalıyız. Harekete geçmeliyiz. Zaman maddî cihadı geçersiz kıldığı gibi biz de manevî cihadla hareket etmeliyiz. Bu manevî cihada kalp dairemizden başlamalıyız. Öncelikle yıkılan kalp kubbelerimizi İslâmiyet suyuyla, iman toprağıyla harç oluşturup Sünnet-i Seniyye rehberiyle yeniden inşa etmeliyiz. İnşa edelim ki kalplere Nur Sûrelerini nakşedebilelim. Kendi kalplerimizde manevî Ayasofyaları açabilelim ve yeni fütuhatların oluşmasına zemin oluşturup Ayasofya’nın yeniden cami olarak açılmasını isterken sağlam dayanaklarımız olsun.
Dipnotlar:
1- Aslan, F (2009), Ayasofya Efsaneleri (yayınlaşmış doktora tezi) İstanbul Üniversitesi. (İstanbul). 2- A.g.e. 3- İkinci, A. (2014) Osmanlı’dan Cumhuriyete Ayasofya (yayınlanmış yüksek lisans tezi) A. Üniversitesi. (Erzurum).