"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cumhuriyet nedir?

Atilla YILMAZ
29 Ekim 2015, Perşembe 13:07
Cumhuriyet bir rejimdir. Demokrasi yönetim şeklidir. Cumhuriyetin uygulanış biçimidir. Bütün vatandaşların, devlet politikalarını belirlemede, eşit haklara sahip olduğu bir yönetim biçimine demokrasi diyoruz. Demokrasinin tanımı tartışması günümüzde de hâlâ devam etmektedir.

Cumhuriyet bir rejimdir, bir yönetim biçimidir. Cumhuriyetin değişik çeşitleri vardır: Demokratik Cumhuriyet, Dinî Cumhuriyet, Oligarşik Cumhuriyet, Sosyalist Cumhuriyet gibi biçimleri söz konusudur. Katılımcı bir yönetim şeklidir.

Parlamentoya bağlı halkın yönetim şeklidir. Halkın kendini yönetecekleri seçim yoluyla iş başına getirdiği ve ülkenin sevk ve idaresini seçilmişlere tevdi ettiği bir devlet yönetim biçimidir.

Demokrasi:

Cumhuriyet bir rejimdir. Demokrasi yönetim şeklidir. Cumhuriyetin uygulanış biçimidir.

Bütün vatandaşların, devlet politikalarını belirlemede, eşit haklara sahip olduğu bir yönetim biçimine demokrasi diyoruz.

Demokrasinin tanımı tartışması günümüzde de hâlâ devam etmektedir.

Sadece ülkeler değil kurumlar, kuruluşlar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, fabrikalar vs. hepsi de demokrasi ile yönetilebilirler. Veya demokratik bir biçimde yönetilebilirler.

Demokrasiye de farklı anlamlar yüklenebiliyor:

“Çoğunluğun yönetimi,  azınlık haklarını güvence altına alan yönetim, fakirin yönetimi, sosyal eşitsizliği yok etmeye çalışan yönetim, fırsat eşitliği” gibi kavram ve tanımlar da demokrasi için yapılmaktadır.

CUMHURİYETİN DOĞUŞU

Tarihî süreç içerisinde Cumhuriyet sistemine nasıl geçildiğine bir bakalım.

Bediüzzaman Said Nursî;  insanlığın sosyal hayat açısından beş devresinin olduğundan bahsediyor ve onları şöyle sınıflandırıyor:

“Ehl-i dünyanın ve maddî tarihin nazarıyla, nev-i beşerin hayat-ı içtimaiyesi noktasında bakılsa, görülüyor ki hayat-ı içtimaiye-i siyasiye itibariyle beşer, birkaç devir geçmiş. Birinci devri vahşet ve bedevilik devri, ikinci devri memlûkiyet devri, üçüncü devri esir devri, dördüncüsü ecir devri, beşincisi malikiyet ve serbestiyet devridir. Vahşet devri dinlerle, hükümetlerle tebdil edilmiş; nimmedeniyet (yarı medeniyet) devri açılmış. Fakat nev-î beşerin zekileri ve kavileri, insanların bir kısmını abd ve memluk ittihaz edip, hayvan derecesine indirmişler. Sonra bu memlûkler dahi bir intibaha düşüp, gayrete gelerek, o devri esir devrine çevirmişler; yani, memlûkiyetten kurtulup, fakat ’Hüküm kuvvetli olanındır’ olan zalim düsturuyla yine insanların kavileri zaiflerine esir muamelesi yapmışlar. Sonra, ihtilâl-i kebir gibi çok inkılâplarla, o devir de ecir devrine inkılâp etmiş. Yani, zenginler olan havas tabakası, avamı ve fukarayı ücret mukabilinde hizmetkâr ittihaz etmesi, yani sermaye sahipleri ehl-i sa’yi ve ameleyi küçük bir ücret mukabilinde istihdam etmeleridir.’’1  

Fransız büyük ihtilâlinin en etkin sebebini ve İhtilâlin doğurduğu sonucu  da sosyolojik açıdan bir cümleyle özetleyen Said Nursî; Fransız ihtilâlinin beşer tarihi açısından da önemli bir yer tutmuş olduğuna vurgu yapıyor.

Beşerin (insanlığın) ücretli devrinin de kapanacağını ve malikiyet, hürriyet devrinin açılacağını da ifade eden Said Nursî; “Beşer, edvarda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı. Şimdi ecir olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalıyor.’’ 2

Sözleriyle de malikiyet devrinin kapılarını aralıyor.

CUMHURİYETİN HİKÂYESİ

Peki insanlık, ücretlilik devrini başlatan Fransız Büyük İhtilâline ve onun sonucu olan cumhuriyetler devrine nasıl geldi? Bu cumhurî sistem nasıl ve nerden çıktı? Cumhuriyete gelişin hikâyesi nasıl oldu?

Dünya nüfusunun üçte birini oluşturan Avrupa ülkeleri tarihleri boyunca âdeta birbirlerini gırtlakladılar, âdeta on yıllar süren iç savaşlarla birbirlerini boğazladılar.

On yıllar boyunca, iç savaşlarla kardeş kanı döken Avrupa’yı, Hıristiyanlık inancı ve dopingi ayakta tutmaktaydı. Osmanlı-hilâl-İslâm birliğine karşı, arada bir papazların dolduruşlarıyla bir araya gelen Avrupa orduları ve devletleri, Osmanlı memalikine karşı ‘Haçlı seferleri’ adı altında savaş açarlar; yenik düşerler  ve sonrasında da tekrar birbirlerinin kanlarını dökmeye başlarlardı.

1337’de başlayıp 1453’te sona eren yüz yıl savaşını yaşadı Avrupa. III. Edward’ın, Fransa tahtında hak iddia etmesiyle başlayan savaş 116 yıl sürdü. Bu bir taht mücadelesi ve bir hanedan savaşıydı.

1618-1648 yılları arasında Avrupa meşhur 30 yıl savaşını yaşadı. Protestan ve Katolik çekişmesinin yaşandığı iç savaş sonucunda Almanya ve Avusturya’dan oluşan Kutsal Roma–Cermen İmparatorluğu, irili ufaklı devletçiklere bölündü.

17. Yüz yılın ın en büyük savaşlarından birisi olarak kabul edilen bu savaş, 1688 yılından 1697 yılına kadar devam etti. Avrupa merkezli olan bu savaş, İrlanda ile Kuzey Amerika arasında yaşandı.

Bütün  bu savaşlar,  Avrupalı düşünürlerin kafasını zorladı. Düşünce adamları, filozoflar hep beşer için kafa yordular. Avrupa bu savaşlarla, kardeş kanlarıyla âdeta olgunlaştı diyebiliriz.

Bediüzzaman’ın da, eserlerinde bahsini ettiği Fransız Büyük İhtilâli’ne bir bakalım:

18. Yüzyıl Fransa’sı hem sosyal hayat hem de ekonomik hayat bakımından çok sıkıntılıydı. Mutlakiyetle yönetilen Fransa’da ruhban sınıfının ve soyluların halk üzerinde ağır bir baskısı söz konusuydu. Köylü ve işçi sınıfı ülkenin bütün yükünü omuzlamasına rağmen, sefalet ve yokluk içerisindeydiler. Mutlâkiyet rejiminin tabiî bir sonucu olarak, hapishaneler mahkûmlarla ağzına kadar doluydu. Kilise ve soylular sınıfının baskısı her geçen gün biraz daha artıyordu.

14 Temmuz 1789’da Fransa hapishanelerinden başlayan özgürlük meşalesi, hapishanelerin duvarlarını aşarak, kiliselere ve soylulara kadar uzandı. Fransa yağmalanıyordu. Bu ihtilâl, eşitsizliğe, adaletsizliğe, sömürüye, köleliğe, esarete bir başkaldırıydı.

Bu olayları biraz da, İngiltere’deki meşrûtî yönetim özlemi körüklüyordu.

Bu ihtilâl sonucunda, daha önce 1776’da Amerika’da ilân edilen, Cumhuriyet sistemine, Fransa’da kavuşmuş oldu.

Dipnotlar:

1) Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat. s. 353.
2) Bediüzzaman Said Nursî, Sözler. s. 650.

Bediüzzaman Cumhuriyeti Nasıl Değerlendirmiştir?

Yeni Asya Gazetesi Eğitmci Yazar Atilla Yılmaz

Okunma Sayısı: 8242
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı