"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sükûnet özlemi - Ân diyarı (58)

Ali HAKKOYMAZ
21 Temmuz 2024, Pazar
Ben sükûneti özledim. Kim kimi duyar bu gürültüde! Tam içime döneceğim sırada aklımı, kalbimi yerinden oynatanlara ne diyorsun Selim Ali?

Anladık mı iyice; dünya çok kalabalık; insanlık çok tenha… Uçaklar, fabrikalar, yollar, okullar çok kalabalık ve bir o kadar tenha... Dünya ne zamandır kefenlenmiş ki zulümlere sessiz... Ölü dünyadan yardım bekliyorsak; biz de ölüyüz.

Bu hangi çağ? “Sen elif dersin hoca;/

Mânâsı ne demektir?” 

Aynı Yunus ne diyordu Selim Ali? 

“Gelin tanış olalım!” 

Tanı(ş)mak; adını koymak, bir karanlığın aydınlığa bürünmesi değil mi! 

Doktorlar “teşhis” kelimesinin yanına bir de “tanı”yı koydular. Hastalığın tanınır, bilinir olması… Açığa çıkarılması… Adı konulmuş şeyleri çağırmak veya göndermek daha kolay ya!

Bu hasta çağın teşhisini kim koyacak? Zalim… Keşmekeş… Dağdağalı… Cimri… Geveze… İnat… Sevgiden uzak… Hürmeti unutmuş. Öfkeli bir çağ…

Öfkeyle kalkan; zararla oturur! Anormal durumlarda; bir sefer daha akıllı/kalpli olmak lüzûmu öne çıkıyor! Yaşamak gürültüye gelir mi! Sükûnetin olmadığı yerde; acele işe karışan, ellerini ovuşturur. 

Niye bunlar? Kalbimizi dünyaya sığıştırmaya çalışıyoruz; tatminsizliğimiz de bu yüzden olmasın?!

Her ân bir tercihle karşı karşıyayız diyordu Bilgin Abi.

Hayat belki de bir “evet...”

Hayat belki de bir “hayır” miktarı...

Ve yoklar durmadan:

“Evet mi hayır mı?!”

Telâşelerin başımızı döndürdüğü bu hız çağında göremeden geçtiklerimizin hayfı bize yeter de artar Selim Ali! Ve her ân bir bayramda olduğumuzu da unuturuz, unuttururlar.

Gel, seni bayram yerine götüreyim! Bak; bunlar yıldız; her gece gelirler böyle. Bunlar papatya, bunlar gelincik... Aman ha dünyayı sarma sırtına! Sesini duy mevsimlerin! Dinle bestesini kalbinin?

Baksana yeryüzü, gökyüzü hep bayram yeri... Elini öp hayatın; her dem gözlerine düşen bayramın!

Selim Ali ne zamandır çok da şiir okuduğun yok; seni dinliyoruz:

DÜNYA DÜNYA

Bu muydu edeceğin dünya?

Bi’ tek bildiğin savaş...

İncelik, sükûnet Hak getire.

Beter bir afetsin dünya!

Çocukların gözyaşlarında;

Korkunç yüzünü gördüm.

Al götür getirdiğin ne varsa.

Silahını, uçağını, tasını tarağını...

Kuşları yuvalarından ettin.

Çeşmeleri çöle çevirdin.

Çiçekler açtığına pişman...

Seni tanıdım ya bu da kâr.

Okunma Sayısı: 1014
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı