"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Perde gerisindekiler - Ân diyarı (56)

Ali HAKKOYMAZ
14 Temmuz 2024, Pazar
Selim Ali, biliyor musun ne zaman kalemi elime alsam, bir korku ve bir sevinç alır beni. Korkarım; ya bir şey gelmezse diye Sevinirim; bir yerlere gidecek bu mektup kendimden başlayıp…

Bilgin Abi’nin bu konuda ne söyleyeceğini merak etmez miyiz! Hele iş kalem, kelam olunca… 

Kalem… dedi Bilgin Abi, kalemm… bir müddet sustu. Az söyler; öz söylerdi. 

Atasözleri kısacık olurdu ama koca düşüncelerin çekirdeği değil miydi! 

Bir çekirdek kocaman bir ağaçtan haber vermiyor mu! Al avcuna bir kayısı çekirdeğini; içindeki dalları, budakları gör; rüzgârları, kuşları dinle! 

Kalem… dedi, ağır bir şey; her el kaldıramaz onu. Kalem bu; bütün bir insanlığın sevincini, gözyaşını taşır, taşıyacak. 

Duydun mu Selim Ali?

Sen eline kalem almayınca; başkaları silah alıyor. 

Dünya ne zamandır kalem kâğıt kokmuyor; barut kokuyor; patlama sesleriyle uyuyup uyanıyor çocuklar, analar, babalar… 

Sadece dağları, ormanları değil; hayatımızı da delik deşik ettik. Korkular ürettik durmadan. Korkularımız ümitlerin önüne geçti. 

Çok kelime kaybettik; ondan belki! Yok, yok ondan… 

Et kemik olarak yaşamamız istendi hattâ o da mı istenmiyor? 

Görünmez ellerin el attığı bir dünya…

Çocukluğumun korku tünelleri, gerçeğe mi döndü, dönüyor yoksa?! 

Göstermelik yaşamaklara kimsenin bir şey dediği var mı Selim Ali?

Senin istediğin, beklediğin dünya nasıldı; hiç düşündün mü? 

Gerçi şikayetçi değildi Selim Ali. Olması gerekenler diye tahmin ettiği şeyler olmuyordu. 

Parolası kaybolmuş bir dünyada mı yaşıyordu? Boşluk muydu bu; değil. Doluluk mu; nerede? 

Bu, perişanlığın bir fotoğrafı olabilir miydi? 

Çok şey bu kadar darmadağın, bu kadar isimsiz, bu kadar ciddiyetsiz miydi?!

Evet öyleydi ve fazlasıyla belki de!  Bir boşluğun içinde buldu birden kendini bu henüz hayatının baharını süren hayal dolu genç. 

Aşkların çöllerde kavrulup bittiği bu son zaman fotoğrafını okumak böylesine karmaşık mı olacaktı? Bir teselli arıyordu.

Bir oyun kurulmuştu. Bu oyunun adı: “Kurulu Bir düzen veya Düzensizlik Düzeni…”

Seyircisi bol; soranı edeni az bir oyun…

Bilgin Abi, babamız Âdem’den beri bu perdenin gerisindekileri anlatır mısın bir gün bize? Şuâlar mı gerekli bu derin meselelere nüfuz etmek için?

Okunma Sayısı: 1110
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Müjdat Bayar

    14.7.2024 11:39:14

    Güzel bir yazı. Bir cümlede ''avucuna'' şeklinde yazılması gereken kelime herhâlde sehven ''avcuna'' şeklinde yazılmış. Gözden kaçtığını düşünüyorum çünkü ''umurumda, hatırımda, avucumda, buyurun'' kelimelerinde ünlü düşmesi olmuyor. Maksadım tabii ki tereciye tere satmak değil. Selam ve muhabbetle...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı