Duâyı ellerimizi kaldırıp ister, yalvarır şeklinde biliyorduk.
Dua mefhumunu da tecdid ile yenileyen Bediüzzaman, önce şu tesbiti yapar: “İnsan bu âleme ilim ve duâ vâsıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir… İnsanın vazife-i fıtriyesi taallümle [öğrenmekle] tekemmüldür, duâ ile ubûdiyettir.“ (Sözler, s. 285.)
Allah’a yalvarmak, yakarmak, niyaz etmek, yardım dilemek olan duâ ile Allah’a yakınlaşır; ruh ve bedenen rahatlayıp huzura ereriz. Zira, dimağ, zihin (beyin), kalb, vicdan ile sair duyu ve latifelerimiz, “iman, ibadet, dua, okuma ve tefekkür”e göre dizayn edilmiştir. Tıpkı, göz görmek, kulak işitmek için edildiği gibi...
Duaya çok boyutlu bakan ve yeni açılımlar getiren Bediüzzaman, başta ikiye ayırır. Birinci kısmı: İstidat lisanıyla, ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla ihtiyaç dairesinde zîşuurların (şuur sahiplerinin) duasıdır. İkinci kısım: Bizim yaptığımız meşhur duadır. O da iki nevidir: Biri fiilî, biri kavlî. Meselâ çift sürmek fiilî bir duadır. Rızkı topraktan değil; belki toprak, hazine-i rahmetin bir kapısıdır ki, rahmetin kapısı olan toprağı sabanla çalar.” (Bediüzzaman, Mektubat, s. 204.) Hatta, teknik keşif ve icadların da halis bu dua neticesi olduğunu söyler: “Terakkiyât-ı beşeriyenin kısm-ı âzamı ve keşfiyatları, bir nevi dua neticesidir. Havârık-ı medeniyet dedikleri şeyler ve keşfiyatlarına medar-ı iftihar zannettikleri emirler, mânevî bir dua neticesidir. Hâlis bir lisan-ı istidatla istenilmiş, onlara verilmiştir. Lisan-ı istidatla ve lisan-ı ihtiyac-ı fıtrî ile olan dualar dahi, bir mâni olmazsa ve şerâit dahilinde ise, daima makbuldürler.” (Mektubat, internet, s. 290.)
“Lisan-ı istidat” potansiyel halindeki yetenek ve kabiliyet dili demektir. Mesela, hukuka olan istidadı dilidir ve şartlar da müsait olursa hukukçu olur. Tohum, çekirdeğin toprak altına girip inkişâf etmesi gibi. Kâinat ve tüm varlıkların özeti olan insan, tümünün dualarını fiilen edemezse de, “bil’istidat [sınırsız potansiyel halindeki kabiliyet, yetenek] suretinde” (Lem’alar, 11. Lem’a, 2. Nokta, s. 63.) ederiz ve kendi duamıza katarız! “Lisan-ı ihtiyaç” dili ile dua ise, fıtrî ihtiyaçlarımıza ekseriyetle olumlu cevap verilir. Acıkır, susarız, Allah da bu ihtiyaçlara binaen yeryüzünü erzak tarlası, su deposu yapıyor ve “lisan-ı ihtiyaç” dili ile yaptığımız dualara cevap veriyor.
Doğru, iyi ve güzelliklere kanalize ile motive etmek olan dua ruhi ve bedeni bir tedavi ve onarımdır. Dua enerjisini ihlas gücü frekanslarıyla başkalarına da göndeririz!
TEBRİK: Leyle-i Kadrinizi ve gelen bayramınızı bütün mevcudiyetimle tebrik ediyorum.