"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Doktora, doçentlik ve profesörlük işleri

Ahmet BATTAL
29 Ocak 2023, Pazar
Başlık “doktora, doçluk ve profluk işleri” değil.

Çünkü o “Doç.” yazıldığı zaman da daima “doçent” diye okunur. Çünkü o “Prof.” yazıldığı zaman da daima “profesör” diye okunur. 

Ama kendi fakültesinin kadrosundaki doçent ve profesörlerden bahsederken “bizim … tane profumuz var” diyen dekanlar ve hatta rektörler var. İnsanlar için “tane” tabirini kullanma meselesi bir yana akademik unvanların altını bile dolduramıyorlar. 

Neden böyle oldu?

Türkiye’de akademi hızlı ve hormonlu büyüdü. 

Çok vakıf üniversitesi açıldı. Elbette çoğalma ve çeşitlenme doğruydu. Ama “üniversite bütünlüğünün binalarının bile bütünleştirilmesine çalışılmadı.

Çok devlet üniversitesi açıldı. Çok binalar da yapıldı. Güzel. Ama akademik kalite tartışılır durumda. Taşrada vatandaş “rektör” denince büyük binalar yapan ya da yaptıran “bir tür” inşaat müteahhidinden bahsedildiğini düşünüyor. 

Çok akademisyen kadrosu açıldı. Güzel. Ama kalite denetimi yapılmadı. Lise öğretmeni ile kendisi arasındaki farkı bilemeyen “öğretimen üyeleri” ortaya çıktı.  

Çok akademisyen var ama “neden akademisyen oldunuz” sorusuna makul cevap verebilen akademisyen sayısı azaldı. “İş sahibi olmak için” diyenden tutunuz da “prof olmak için” diyenine kadar her türlüsü var. Hatta “düzenli maaşı var, rahat bir iş, o yüzden” diyen bile çıkıyor. 

Böyle bir ortamda, unvan peşinde koşan ama unvan alabilmek için para karşılığında “gerçek uzmanına tez ya da makale yazdırıp kendi adına yayınlatan (“yayınlama”yı bile başaramayan gerçekten “yayınlatan”) sahte akademisyenler de çoğaldı. 

Dikkat ediniz “sahtekâr akademisyen” demiyoruz, “sahte akademisyen” bunlar. 

Sahte akademisyenlerin işini gören “gerçek uzmanlar”ın nasıl olup da böyle bir piyasaya “girdiği” ve hatta piyasa oluşturduğu ayrı bir bahis ve tarih yazacak. 

Sahte akademisyenlerin sahte piyasası da olacaktı ve oldu elbette. Sahte dergiler, sahte yayınevleri, sahte basımevleri… 

O kadar ki “makaleleriniz derhal yayınlanır, ücreti … taksitle ödeyebilirsiniz” diye internete ilan verenler türedi ve çoğaldı.  

Ve böylece Türkiye’de bilimsel araştırma kapasitesi hızla gelişiyor. Elbette kantitatif yani “sayısal” olarak. Ama kalitatif olarak durum vahim.

Zavallı ÜAK ve YÖK Başkanı ve üyeleri unvan ve akademik çalışma sahtekârlıklarıyla uğraşmaktan neredeyse başka iş yapamaz hale geldiler. 

Daha da önemlisi bu yollarla neredeyse genç yaşında profesör olan binlerce kişi 67 yaşındaki emekliliğine kadar bu kadroda rekabetsiz ve denetimsiz biçimde çakılı kalıyor. Tam bir kaynak israfı. 

Bizim üç teklifimiz var:

Birincisi, bir gece ansızın ve dedikodulara göre “birilerinin hatırı için” kaldırılıveren “doçentlik sözlü sınavı” tekrar geri getirilmeli. Böylece hiç değilse bu aşamada akademik çalışmaların gerçekten sahiplerine ait olup olmadığı yüz yüze denetim yardımıyla denetlenebilmeli. 

İkincisi, profesörlük sonrası için, her profesörün elde etmek isteyeceği ancak çok azının başaracağı türden ve sadece sıkı denetimle ve yine ancak sınırlı sayıda dağıtılacak bir akademik unvan belirlenmeli. Akademik denetim konusunda son söz bu ilave unvana sahip profesörler arasından seçilecek kişilerde ve heyetlerde olmalı. 

Üçüncüsü, akademisyenleri taban maaşları ya da ücretleri azaltılmalı ve performansa dayalı akademik teşvik ödenekleri artırılmalı. 

Okunma Sayısı: 15968
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Huzeyfe bilge

    1.2.2023 01:55:16

    Sözlü mülakat asla çözüm olamaz. Sözlü olmadığında bile telefonla kişiler geçirilebiliyor veya bırakılabiliyor. Sözlü mülalatla ilgili onca mağduriyet varken bunu teklif etmek pek akıllıca olmaz.

  • Meldasu

    1.2.2023 01:07:40

    Bence bunlari yazarak işini iyi yapan bir suru akademisyenin hakkını yiyorsunuz..Bu şekilde genelleme yapmak çok yanlış. Ayrıca aldiklari maaş düşük de olsa kendini çalışmaya adamış gece gündüz mesaisi belli olmayan bir çalışma temposu ile çalışan insanlardır akademisyenler.Sizin genellediginiz gibi yan gelip yatan unvan alan kişiler değildir.Ayrica sözlü sınavı heryerde kaldırılmadı sözlü zaten çoğu universitede var.Kaldi ki sözlü sınavın olması kalitede bir kriter olarak alınamaz.Akademisyenlerle ilgili bunları yazarak bu mesleği toplum nezdinde yanlis algılar oluşturulmasina neden olunuyor.Onun ıcin her meslekte olduğu gibi bu meslektede bir kaç olumsuz modelden yola çıkarak durumu bütün akademisyenlere genelemeyelim lütfen.

  • Can

    31.1.2023 23:46:01

    Ne bir temellendirme ihtiyacı ne de hukuki yerindelik ispatı olmaksizin bence böyle diyen sözde türk doktrini ve o sözde doktrinin müridleri olmaktan kopamayan yeni nesillerle kusura bakmayın ama önerileriniz çözüm değil Türkiye'deki kendine akademisyen diyen yurt dışına gelince iki kelam etmekten aciz şimariklari aciz soytarılari cilalamak ve desteklemekten ibaret kalacaktır. 1) kütüphaneler evrensellestirilmeli 2) önce Tofel / Tesdaf vs. gibi sinavlardan yüksek seviye genel dil belgesi olmasi givi ön sart getirilmeli YDS gibi sırf okumaya dair şartlar sonrasında şart kosulmalidir. 3) calisanlarin uzerinden saçma diplomatik işler kaldirilmali 4 yazılı ama ismi belirsiz sinavlarla vs. Adil namuslu sinavlar yapılmalı. Sonrasinda ister doçentlik sınavı getirin yada getirmeyin .... Ama temel problemlere daha temelden girmeli

  • Can

    31.1.2023 23:45:57

    Ne Ingiltere de ne de Almanya'da bu kadar hocalarin kendi öğrencilerinden bilgi saklamaya çalıştığına şahit olmadım. Insanlar kitap yazmak serh çıkartmaktan bir yönüyle hem aciz diğer yönüyle hakli olarak çekiniyorlar. Çünkü eleştiri kültüründeki yersiz abartı bir kelimeyle alimi seytan gibi lanse eden karşı bir cenah doguruyor. Dahası uyulerek söylüyorum ki artik sırf cemaat meşrep firaksiyon farkindan görüş tutup kendini bir bilimsel görüşe adama hali var.

  • Can

    31.1.2023 23:45:22

    Sertte olsa katılıyorum unvanların nasıl içinin boşaltıldığı ve bu durumun sonuçları açısından hocam. Ancak onerileriniz sorunun köküne inmeyen anlık çözümler. Türkiye'de gördüğüm her sözde akademisyen ancak bir diğer kürsü arkadaşı daha iyisini yapamasin diye kanca atmakla ugrasiyor. Doktora tezlerinde bile ilginç bir bolgi gizleme en önemli ve problemli noktaları - cahillikten demek istemiyorum - adeta bilinçli biçimde üstün körü geçme çabası oldukça üzücü. .

  • Süleyman

    31.1.2023 18:08:18

    Öncelikle bir akademisyenin yetişmesi hiç öyle sizin anlattığınız kadar kolay değil. Iki satır yazı yazıp eleştirmekle olmuyor. Ales.. yabancı dil.. uzmanlık ve alan dersleri.. yeterlilik sınavı.. akabinde tez yazımi ve savunma... bu yazdıklarım ortalama 10 yıla maal olur.. en iyi ihtimalle 5 sene diyelim.. daha sonra akademisyen olunur ve ögretim üyesi olabilmek için uygun kadrolara dosya hazırlanarak başvuruda bulunulur.. dosya rakiplerinden daha iyi olması lazım.. mesela post doktora yurt disi deneyimleri uluslararası ve ulusal yayınlar.. ve bunların herbiri bedavadan olmuyor.. uluslararası bir makalenin yayın ücretleri ortalama 1500 dolar.. dahası bu zamana kadar harcanan maliyet gerektiren konulara hiç girmiyorum bile.. butün bu aşamalardan sonra dr. Ögretim uyesi yani esko tabirler yrd doç. Ounuyor... daha bunun docetliği ve profesörluğü var... dile kolay.. bu yazinız için butün akademisyen arkadaslara özür borçlusunuz...

  • Ali

    31.1.2023 08:55:50

    Sanki bu ülkede sadece profluk sorunu mu var. Doçent olan birisini artık sınav yapmak sözlü yapmak ne kadar doğru adam gelmiş 45 yalına doçentlik sözlüsüne girecek öğrenci pozisyonunda sözlü olacak çok çok komik ve yazık iyisi sözlü kalktı. Profluk ise eline kalem alan gazetecilerin veya başkasının konuşma mezesi olmasın.. başka konu bulamayan makale diyor kadro diyor maaş diyor. Hodri meydan yazınız hergün kaç tane tıklanıyor yazın görelim. Nasıl köşe yazarı oluyorsunuz açıklayın bilelim. Durup durup akademisyenleri ele almak kasıtlı oluyor. Bir akademisyenin hayatı gecesi gündüzü tatili hep bir meşguliyetle geçer mesaisini bitirip de rahatlayamaz.öğrenciye ders mi anlatsın yazılı kağıdı mı okusun proje mi yapsın makale mi yazsın. İdari işler mi yöneticilik mi vb vb dışarıdan kolay görünüyor sanırım üstüne birde çık sözlü ol yok sınava gir dil puanı gerekliliği bilmem ne vbvb lütfen yaramız derin birde üstüne tuz dökmeyin

  • Ali

    31.1.2023 08:36:45

    Doç ve profu bırakın rektörler bile liyakatsiz ve yetersiz. Akademisyenler huzursuz kalite hergün düşüyor. yani mesele sadece doçluk ve pronluk değil. Genel bir bozulma var. Yapılmadı gereken şey yükseklisans ve doktora sayısını azaltmaktır. Sayı artınca kalite düşer. Şimdi mezun öğrenciler işsiz görünmedin diye Ylşsans ve doktora eğitimiyle 6 yıl daha işsiz görünmüyorlar sistemde. Yayın olarak sadece makale değil bsşka işlerde puan olarak sayılmalı mesela 2. Dil mesela fabrika yöneticiliği danışmanlık vb vb🤝

  • Murat Yaşar

    31.1.2023 00:27:51

    Doçent ve Profesör olduktan sonra akademik çalışmaları bırakıp farklı işler peşinden koşan hocalar daha büyük bir sorun bence :)

  • Kenan Kartal

    30.1.2023 19:52:36

    Beyefendi siz akademisyenler kamyon yüküyle maaş mı alıyor sanıyorsunuz? Zaten düşük olan ücretlerin daha da düşürülmesi mi öneriniz? Yazınızda doğru olan neredeyse hiçbir şey yok. Bir hoca ömrünün sonuna kadar yayın peşinde koşamaz.

  • Ali TAM

    29.1.2023 20:36:16

    Bir Türkce Dili Profu Otobüs Türkce degil Türkcelestirilmelidir önerisiyle haftalarca düsünmüs düsünmüs sonra " Cok Oturgacli Götürgec" Ismini teklif etmis. Kimileri bu dahi olsa olsa Dilimizi Acan Bulgar Ermenisi Prof Agop Martiyan ilk TDK Baskani olmali demisler. Ben Almanya'da Hukuk okurken Hukuk Tarihi Kitabinin Önsözünü ALMANCA daha sonra bire bir tercüme intihal olarak LAIKLIGE ATIFLAR YAPAN BIR HUKUKCU Profun kitabinda okudum. Üstüne üstlük Bu Prof Almanya'nin da LAIK bir DEVLET oldugunu yazmis. ASLA ve KAT'A ALMANYA LAIK DEGILDIR Devlet-Kilise Baglari örnegin Saglik konusunda Hastahaneler Darülacezeler vs eleledir ama Prof ATMIS da ATMIS... Hangi cilgin ona yanlis diyecekmis sasarim!

  • Hüseyin İlhan

    29.1.2023 16:56:53

    Yüksek öğretim ve ülkmeizin ilmi çalışmalarda dünya ile rekabet edebilmesi için bu titr.sahiplerinn de adil,hakkaniyetli ve hak edene o payelerin verilmesi vicdan,iz'an sahibi her ferdin arzusudur. Ancak ülkemiz son 20 yıld aöyle bir hale getirildiki,biat edene makam ve mevki ile mal-mansıplar dağıtılır oldu. 'Parayı basturan düdüğü çalar,deyimi ise zamanın en büyük geçerli harekt ve kararı oldu.

  • Cafer Tayer İŞLER

    29.1.2023 16:55:09

    Eski hal muhal, ya yeni hal ya İzmihlal.... 1. Sozlu de eski de kaldı. Sözlü profesörlerin ego tatmin yeri olup, adaletli yönü yoktur. A kurumunda Sözlüye karşı olanın B kurumunda solu taraftarı olması da çelişkidir. Adil değildir. 2. Ordonasyus profesörlük te eskide kaldı. Sözlü sınavı ile keyfi profesörleri istibdat ve hegomanyasi kırılınca yani krallık dönemi bitince kral olmaya devam etmek isteyen profesörlerin yeni hakimiyet alan arayışı 3. Mevcut Akademik teşvik zaten profesör ve doçentlerin alabileceği ucube bir sistem. Hiç kimsenin tam puanla ba varamayacağı, profesörlerin atıflar sayesinde teşvik aldığı, hiç kimsenin menun olmadığı, verilmemektedir üzere hazırlanmış, gereksiz evrak ve zaman alan bir sistem. Kokuşmuş acil çözüm gereken bit sistem. Ama akıl olanların çözüm sunması şart. Şu anki YÖK sisteminde ehliyet ve liyakat yerine yukarı çıkanın merdiveni yukarı çekmekten başka birsey yapmayan sistem. Çözüm ise akılların istisaresinde...amam akil akil olmalı

  • Feyzullah koca

    29.1.2023 15:59:42

    Ne alaka ise 5 yıllık Profesörlük bekleme süresi bence 3 yıl yeterli Doçent olduktan sonra ha 3 yıl 5 yıl bence 3 yıl yeterlş

  • Mahir

    29.1.2023 15:32:23

    Bu ülkede erken kalkan üniversiteler ve akademisyenler hakkında yazıyor. Neden aşçı, bahçıvan, çayçının kadroya geçirildiği günümüzde sıra akademisyene gelince sözleşmeden bahsediyor. Akademisyen sadece araştirma mı yapıyor sanıyorsunuz. Haftalık en az 15-20 saat derse girip emeğinin karşılığı olmayan bir maaş alıyor ve üstüne bir sürü idari görev, üniversitelerin kağıt kürek işleri, bir de üzerine araştirma yapmasını bekliyorsunuz. Bir öğretmenin sözleşmeli çalışmasina doğru bir şekilde karşı çıkıldığı yerde neden hep akademisyene sözleşme teklif ediliyor. Siz karşi kaldırımdaki kaliteyi artırmaya bakacağınıza önce kendi mesleğinizle ilgilenin beyefendi. Mesela haftalık yüz bin okunmayan köşe yazarları yazı yazmasın, aylık 5 milyon tiklanmayan siteler yayın yapamasın. Zorunuza gitti değil mi? Bizim de gidiyor...işin iç yüzünü bilmeden 3-5 kötü örneği de genele yayıp emsal göstermeyin. Batıyı örnek gösteriyorsanız eğer orada yapı çok farklı.

  • Mahsen şimşek

    29.1.2023 12:49:07

    Çok mühim bir konuya deginmissiniz. Kadrolar isme açılıyor artık doçentlik jürisinde olacak isimler önceden gönderiliyor bu jürilern kimine rektörlük kimine istediği üniversiteler vadediliyor. Yıllarca kadromu alamazken dünyanın ders yükünü çekerken prof doçent unvanına sahip hocalar lisansüstü öğrenciler le hiç ders yada danışmanlık yapmaksızın okula hiç gitmeden haksız kazanç elde ediyorlar. Bu işin ciddi bir kontrol mekanizması olması gerek. Yahut dediğiniz gibi performansa dayalı kriterler olmalı. Ancak gerçekten önünü alınamayacak bir hale geldi. Alan dışı insanlar ilgisiz bölümlerde kadrolaşmaya başladı. Olan gençlere ve çocuklarımıza oldu yine.

  • Bhr

    29.1.2023 12:01:01

    Sağlıkta performansa dayalı sistem nitelik değil nicelik getirdi ama yine tıkandı hocam. Kadrolara alım ilanında bir tek kişilerin TC si yazılmıyor adres belli formalite ilana çıkılıyor. Kişilerin en başından sisteme girişi eğri. Araştırma veya öğretim görevlisi olarak böyle başlıyor sonrası nasıl doğru gelsin.

  • Fahri

    29.1.2023 11:43:12

    Torpilsiz,emeğimle gecemi gündüzüme katıp doçent olup ilkokulda çalışacağıma keşke torpil bulmak için çalışsaydım. Dürüstlüğün bedelini bana yaklaşık 2 yıldır ilkokulda doçent olarak ödetenleri Allah'a havale ediyorum https://www.memurlar.net/haber/1043160/ilkokulda-docent-ogretmen.html

  • Engin

    29.1.2023 11:01:15

    Sayın Battal, Birinci öneride haklısınız yüz yüze olmalı ki aday da kendini savunabilmeli ve muhatap bulabilmeli İkinci öneride insanların akademik kariyerlerini bir zümrenin eline bırakırsanız ki bu da yeni sorunlar doğurur Üçüncü öneride ise akademik teşvik ahbap çavuş ilişkisine döner ki yeni bir akademik anlayış çıkar. Kaldı ki bugün istenen alan endeksi diye dayatılan database kullanılmayan eski bir sistem dolayısıyla hiç bir makale alan endeksine giremiyor. İşte bu sonuç sizin istediğiniz yukarda oturan bir grup profun kararı. Saygılar

  • Yağmur

    29.1.2023 10:56:22

    Yukarıda yazılan çözüm önerisi işi daha da kötü yapar. Düşünsenize onca liyakatsız ve hak etmeyen kişi Prof olmuş, şimdi sözlü sınavı onlar mı yapacak? Neden uluslararası geçerliliği olan ve akademisyenin KALİTESİNİ belirleyen H indeksinden hiç bahsetmediniz? Akademisyenlere unvan verilirken H indeksi dikkate alınmalı. H indeksi 16 altında olana Prof verilmemeli ve eğer Prof ise profluğu elinden alınmalı. H indeksi 3-5 olup Prof olan ve hatta Rektör olanlar var bu ülkede. Bu işin düzelmesinin tek yolu budur. Yukarıdaki teklifler bu anlamda çok komik ve etkisizdir. Yazıda bahsedilen Akademik sahtekarlık ise yanlış verilmiş. Kaliteli hoca bu gibi şeylere zaten izin vermez. Akademik sahtekarlık masa başı veri uydurmaktır. Kaliteli hocalar kontrol ellerinde oldukları için masa başı veri uydurmaya izin vermezler.

  • Sedat

    29.1.2023 09:38:45

    Liseyi bitirene doçent, üniversite bitirene prof. ünvanı verelim. Hatta olmadı okuma yazma bilene. bu kadar ayağa düştü.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı