Fani dünya ile ebedÎ Âlem arasında ince çizgi olan mezar taşları, üzerindeki yazılarıyla dünya hayatını unutturarak ahireti hatırlatıyor.
Mezarlıklar, fânî dünyâ ile ebedî dünyâ arasında adeta ince bir çizgidir. Mezar taşı yazıları ise dünyâ hayâtının bitiş noktası olan son ân’ı ve ölüm ânından itibâren başlayan âhiret hayatının da ilk ân’ını, ilk durağını ifâde eder. Elif gibi dimdik duruşuyla tevhidi sembolize eden, bir adı da “şâhide” olan mezar taşları, serlevhalarındaki “Hüve’l-Bâki” ibâresiyle, ezelî ve ebedî olanın ancak “Rabbimiz” olduğu gerçeğini asırlardır kulağımıza fısıldar.
Dünya Bizim’de yer alan habere göre, tarihî mezar taşlarının üst kısmında, alnında bir cümlecik bulunur. Bu ifade Arapça veya Osmanlıca olarak Allah’ın kuvvet ve kudreti ile bekasına yahut ölümün mukadder olduğuna işaret eder. Mezar taşı metinlerinde mutlak ve mukadder olan ölüm ile ilgili düşünceler, mermere kazınmış olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanımızın duygularını derinden etkileyen ve kaçınılmaz gerçek olan ölüm, mezar taşı kitâbelerinde; âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf, vecize, atasözü, nesir, şiir, temennî ve duâ olarak yankı bulmuş, milletimizin hissiyâtına asırlardır bu kitâbeler tercümân olmuştur. İşte Trabzon yöresine ait bir mezar taşı manzumesi: “Baka gördüm cihânın yok bekâsı / Bekâsı yok cihânın ne bakası / Ne oynamak ne gülmek şol kişiye / Ki, Azrâil’in elindedir yakası…”
“Fânî dünyâ bir misafirhânedir“
Kitabe-i sengi mezar da denen Osmanlı mezar taşı metinlerinde derin bir kadere rızâ ve tevekkül; bu tevekküle dayanan teselli vardır. Hüzün, dünyânın fânîliği, ölümün mukadder olması, ölenden ibret alma ve Allah’tan (cc) mağfiret dileme en çok işlenen temalardır. Özetle mezar taşları herkesin bir gün fânî olacağı, kalınacak esas yurdun âhiret yurdu olduğu gerçeğini fısıldayan emsâlsiz kitaplardır. Diğer bir örnek mezar taşı manzumemiz ise Kocaeli-Gebze’den: ”Fânî dünyâ bir misafirhânedir / Burada zevk isteyen deli divânedir!..” Bu sebeple dünyevîleşen günümüz insanının hiç olmazsa ara sıra bu levhalara göz atmasında yarar görüyoruz.
TarihÎ mezar taşlarında sıklıkla kullanılan ifadeler
Tarihî mezar taşlarının üst kısmında, alnında bir cümlecik bulunur. Bu ifade Arapça veya Osmanlıca olarak Allah’ın kuvvet ve kudreti ile bekasına yahut ölümün mukadder olduğuna işaret eder. Yaygın kullanımla bu cümleciğe “serlevha” yani başlık deniliyor. Günümüzde daha çok “Hüve’l-Bâki” (Ezelî ve ebedî olan ancak Allah’tır) ifadesi tercih ediliyor. Oysa serlevhanın Osmanlı döneminde onlarca, belki yüzlerce farklı çeşidi kullanılmış. Bunlar hemen hemen aynı anlamlara gelebilecek türden cümlelerdir. Hepsinin ortak mesajı, bu dünyanın fani olup kalınacak yurdun ahiret yurdu olduğu yönündedir.
Mezar sonsuzluğun kapısıdır
Sami Paşazade Sezai ölüm gerçeğini şöyle ifade eder: “Mezar, sonsuzluğun kapısıdır.” Ukbâdan dünyaya açılan bir kapı. Gerçektende ölüm bir yok oluş değil yepyeni ve sonsuz hayata yolculuktur. Bu sebeple olmalı bazı mezar taşlarında şu ifadeye rastlarız: “İbret-i ayinenizdir, kabristana bakın!” Tarihî mezarlıkları ziyaret ederken veya yanından geçerken bu kitabelerle göz teması sağlıyor, tabiî olarak zikir halinde oluyoruz. Zira Allah-ü Azîmüşşan’ın birbirinden feyizli, bereketli isim ve sıfatının yazıldığı levhalar karşımızdadır ve ister istemez bunları okumak durumundayız. Sanırım mezar taşı yazılarının unutkanlık yapmayacağı anlaşılmıştır. Dursun Gürlek’in de ifade ettiği gibi “Mezar taşları unutkanlık yapar. Dünyayı unutturur, ahireti hatırlatır!..”