BEDİÜZZAMAN’IN VASIFLARI VE SOSYAL İLİŞKİLERİ - MUSTAFA ÖZTÜRKÇÜ |
İbadeti İbadette esas olan unsurlardan biri de, Hâlık ve Mabud’a karşı gösterilen samimî ve halis bir niyet içinde, ruhen ve cismen son derece hazırlıklı bir biçimde hassasiyet göstermektir. Said Nursî’de ibadet anlayışı, bu ince hususlarla doludur. 1935 yılında Eskişehir hapishanesinde birlikte bulunan talebelerinden Yüzbaşı Re’fet Bey, onun namaz ânını şu sözleriyle anlatır: “Üstad’ın arkasında namaz hazzı bambaşkaydı. İlk tekbir aldıklarında adeta yer gök sarsılır. Aman Ya Rabbi! O ne huşu, o ne mûnis seda... Tarif edilmez.” Vanlı olan talebelerinden Molla Hamid Efendi de şunları anlatır: “Ben çok namaz kılan gördüm. Fakat böyle hazin, huşu içinde heyecan veren tarzda namaz kılan görmedim. ‘Allah-u Ekber’ der demez, boynu düşer, kendine bir hâl gelirdi. Hayret ve dehşet içinde kalırdım... Hazin bir şekilde tesbihat yapardı. Onun ‘Lailahe illallah’ demesi adeta top güllesi gibiydi.” Birçok yakın talebesinin anlattığına göre, Said Nursî, sabah namazına iki üç saat kala her gün kalkar, namazdan önce de evrad ve zikirlerini tamamlar, namazın akabinde de kaylûle vaktine kadar yatmayarak, sair kudsî meşguliyetlerle zamanını değerlendirirdi. |
14.09.2009 |