BİR ÂYET, BİR YORUM - Yrd. Doç. Dr. Atİlla YARGICI |
İman-amel-i salih, cennet ve ebediyet “İman edip salih amel işleyenler için altından ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildiği vakit, ‘Bu bundan önce dünyada bize verilenlerdendir’ derler. Ve bu rızık onlara bazı yönlerden dünyadakilere benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler vardır. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara: 2/25)
Burada üç önemli husus üzerinde duruluyor. Bunlar da iman-amel-i salih, cennet ve ebediyet. Dikkat edilirse burada sadece iman edenler ifadesi kullanılmıyor. O halde sadece iman etmek yetmiyor. Cenâb-ı Hakk’ın biz insanları ve cinleri yaratmasında esas maksat, iman ve amel-i salihtir. Allah’a, peygamberlere, kitaplara, ahirete, meleklere ve kadere inanan insanların yapmaları gereken ikinci önemli şey, bu imanı pratiğe dökmektir. Yani imanın gereğini yerine getirmektir. Bu pratiğe salih amel diyoruz. Salih amel, Allah’ın emrettiği hususları yapmak, onun yasaklarından kaçınmaktır. İnsandaki iman onu amel-i salih işlemeye teşvik edecek kadar güçlü, kuvvetli, tahkikî olmalıdır. Taklidden uzak bir iman olmalıdır. Bunun için de insanın düşünmesi gerekir. Cenâb-ı Hak’ın varlığını birliğini baktığı her şeyde görebilecek bir düzeye gelmesi gerekir. Böyle bir imanla her zaman Allah’ı hatırlayan, Allah’ın emirlerini, yasaklarını hatırlayan bir insan, onları yapmaya içinden bir arzu duyar. Bu güzel amelleri işleyen, ibadetini yapan, güzel ahlâk ilkelerine uyan bir insanın da Allah’a olan imanı, bağlılığı daha da artar. Bu yüzden hiçbirimiz sadece Allah’a iman ediyoruz diyerek kurtulacağımızı zannetmeyelim. Muhakkak salih amel işlemeyi bir prensip haline, bir alışkanlık haline getirelim. Biz böyle iman-salih amel ikilisine uyduğumuzda, Allah bizden razı olur. Hoşnut olur, bizi sever. Çünkü biz onu sevdiğimizi yaptığımız güzel davranışlarla göstermiş oluruz. İşte o zaman bize fazlından, lütfundan, kereminden cenneti ve cennetin içindeki nimetleri bahşeder. O'nun biz insanlara cennette vereceği nimetleri saymak mümkün değildir. Şu bir gerçek ki cennetteki nimetler dünyadakilere renk olarak benzer ama, tat olarak farklıdır, daha güzeldir. Bir rivayette cennetteki nimetlerle dünyadaki nimetlerin sadece isimlerinin birbirine benzediği ifade edilir. O da insanın tamamen yabancılık çekmemesi içindir. İşte Allah’ın rızasına eren, onu hoşnut eden bir insana Cenâb-ı Hak, böyle bir cenneti nasib edecek. Üstelik Kur’ân’ın ifadesine göre ebedî olarak nasib edecek. Bu da mutluluğun gerçek mutluluk olmasını sağlayacaktır. Çünkü geçici hiçbir şey insanı tatmin etmiyor, mutlu etmiyor. Dünyada geçici nimetlerin tadına bakan insan, ebedî olarak onları arzuluyor, istiyor. Ama dünyada ebedîlik olmadığı için Cenâb-ı Hak, verdiği bu duyguyu, o insanı cennette ebedî yaşatarak tatmin edecek. Allah bize, ebedî cenneti tercih etme şuuru versin. Dünyayı dünya için değil, ahiret için sevmeyi nasib etsin. Peygamberimiz’in (asm) buyurduğu gibi dünyanın ahiretin tarlası olduğu anlayışına bizleri sahip kılsın. |
14.09.2009 |