Bir Sahabenin Günlüğü - Salİha Ferşadoğlu |
Yalan söylememek Zilkade, Hicretin 10. Senesi, Medine
Akşam namazından sonraydı. Cemaat dağılmıştı. Bazı sahabeler Peygamberimizin (asm) çevresinde halka olmuş, onu dinliyorlardı. Birkaç sahabe namaz kılıyordu. Ben de caminin uzak bir köşesinde oturmuş, Resûl-i Zîşân’ı dinliyordum. Biraz sonra içeri, beraberinde bir çocukla Ensar’dan bir zat girdi. Bu zat, yanındaki çocuğu adeta sürükleyerek, Peygamberimize getirdi. Selâm verdi. Ondan sonra çocuk hakkında bir yığın şikâyete başladı: “Ya Muhammed, yetiş… Bu çocuk yakında beni sinirden öldürecek. Vallahi ölüp gideceğim, billâhi… Ne söylese yalan söylüyor. Ağzından doğru söz çıkmıyor. Defalarca ağzına vurdum, diline uzak diyarlardan getirilmiş acı biberler sürdüm, yine de fayda etmedi. Çaresiz kaldım Ya Nebî…” Çocuğun o kadar masum bir hâli vardı ki, babasının suçlamalarının gerçekliğinden şüphe ettim. Bu kadar çok yalanı, bu iri siyah gözlerin sahibi söylüyordu ha. Hayret ettim. “Neden böyle yapıyorsun ey çocuğum?” diye sordu Peygamberimiz (asm). Çocuktan çıt çıkmadı. Olduğu yerde öylece küçüldü küçüldü, başını önüne eğdi, kimseye bakamadı. Utancından yüzü kıpkırmızı kesildi. Peygamberimiz çocuğu yanına çağırdı. Başını okşadı. Ona yaşını, kabiliyetlerini sordu. Sonra onun için kısık bir sesle duâ etti. Dudakları kıpırdıyordu, ama ne dediğini uzakta oturduğum için duyamıyordum. “Bir daha yalan söylemeyecek İnşallah. Allah onu bu belâya karşı koruyacak şeytandan. Sende ona karşı sevecen ve müşfik ol” dedi Peygamberimiz. Adam teşekkür ede ede gittikten sonra Efendimizin (asm) şöyle dediğini işittim: “Kul yalan söylediği zaman, meydana gelen mânen kötü kokudan dolayı, melekler kendisinden bir mil uzaklaşır.” * Ne acı bir durum bu! Yalanın ne kadar kötü, necis, işe yaramaz bir şey olduğunu anlatan küçücük bir örnek. Bundan sonra ufacık olduğunu düşündüğüm bir yalan dahi söylemeyeceğim. Yeter ki melekler benden uzaklaşmasınlar. Her daim onları beni korurken, muhafaza ederken yanlarımda istiyorum. Küçücük bir yalana daha yer yok bundan böyle. Söz veriyorum Allah’ım. Söz! * Tirmizi, Birr:46. |
14.09.2009 |