Ramazan |
Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan |
Bir yıldaki en değerli ay; mü’minler için apayrı bir yeri olan, duâ, şükür, zikir, sabır ve Kur’ân ayında, hemen her türlü ibadeti içinde barındıran rahmet ayı Ramazan’dayız. Bambaşka bir âlemdir Ramazan. Gecesinde gündüzünde, her ânında ılık meltemlerin estiği, bir şefkat ve merhamet mevsimidir. İnsana aczini hatırlatan, Rabbine kul olmanın lezzetini tattıran bir rahmet sofrasıdır. Dayanışmanın adıdır Ramazan. Kimsesizlerin kimsesi olmanın, açın halinden anlamanın, paylaşmanın zevkine varmaktır. Yardımlaşmadır Ramazan. Her şeyi O’nun namına verip O’nun nâmına almanın, O’nun nâmına başlamanın ve işlemenin adıdır. Geceleri kaim gündüzleri sâim olarak, hayatın gayesini anladığımız, her şeye farklı baktığımız, farklı gördüğümüz, nefis terbiyesinin zirve yaptığı aydır. Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle; “İşte Ramazan-ı Şerif’teki orucun çok hikmetleri, hem Cenâb-ı Hakk’ın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimaîyesine, hem hayat-ı şahsîyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niâm-ı İlâhiyenin şükrüne bakar hikmetleri var.” Ramazan, gecesiyle gündüzüyle dinî heyecanımızın en yoğun yaşandığı aydır. Oruç ibadeti ile birlikte diğer ibadetlerimize de daha bir şevkle sarılan biz Müslümanlar için Ramazan, bir kurtuluş, arınma, yenilenme ve tövbe vesilesidir. Vaad edilen müjdeye ulaşmak, arzularını dizginlemek, zaaflarını görmek ve insanın kendisi ile hesaplaşması için bundan daha uygun bir zaman yoktur. Hiçbir zorlama olmadan, yalnızca O’nun bildiğini bilerek, üzerinde riya lekesi olmayan, tamamen hür irade ile gerçekleşen bir ibadettir oruç. Oruç; acz ve fakr içinde olanlarla hemhâl olmaktır, aczini iliklerine kadar hissederek. Gurur, kibir ve enaniyetin kırılmasıdır, sabır ve iradeyle kulluğun hakkını vererek. Oruç, bir doğrunun birçok yanlışı götürdüğü bir imtihandır. Ne mutlu bu imtihanı başaranlara… |
NADİ AKSOY 21.08.2009 |