Bunca yıldır oruç tutarım. Bana “En lezzetli orucun hangisidir?” diye sorsalar hiç tereddüt etmeden askerî okulun ilk yılındaki iftar yemeğini söylerim. Zira aradan 25 yıl geçtiği halde tadı hâlâ damağımda duruyor.
Aklınıza büyük bir ziyafet sofrası gelmesin sakın. O seneki Ramazanda doğru dürüst yemek bile görmemiştik. Bilâkis birkaç bisküvi ve çay ile oruç açıyorduk.
Belki biraz inanılmaz gibi gelecek ama o yıllarda yaşadığım bazı olayları anlatırsam sanırım bana hak vereceksiniz.
O yıl Bahriye Mektebine girdiğimiz ilk yıldı. Ne yazık ki okul idaresi oruç tutmayı yasaklamıştı. Bu yasak her yıl olmasa da okul komutanının keyfine göre uygulanmaktaydı. O yılki komutan önceki yılda olduğu gibi oruç tutmayı yasak etmişti.
Yıllarca hiç ara vermeden oruç tutmuş biri olarak bu durumu çok tuhaf ve acımasız olarak karşılamıştım. Ama ne olursa olsun orucumu tutmaya karar vermiştim. Zorla boğazıma yemek sokacak değillerdi ya?
İlginçtir benim gibi en az 15 sınıf arkadaşım da aynı kararı vermiş “ne pahasına olursa olsun” oruç tutmayı göze almışlardı.
Ramazanın ilk günü büyük bir tepki ile karşılaştık. Okul idarecileri bizi iftar zamanı yemekhaneden adeta kovarcasına uzaklaştırmışlardı. Biz yine de numaralarımızı tesbit etmedikleri için ceza almaktan kurtulduğumuza seviniyorduk.
İlginçtir okuldaki en az 120 Libyalı öğrenci için iftar yemeği çıkıyordu. Onlar âfiyetle iftar ederken aynı okulun öğrencisi biz Türkler üvey evlât muamelesi görüyorduk.
Her ne ise yaz aylarının o geç iftar saatinde teneffüshanenin yolunu tuttuk. Hiç olmaz ise kantinden aldığımız bisküvi ve benzeri maddeler ile orucumuzu açtık. Bir de güzel bir çay demlemiştik.
Fakat o ne güzel iftar yemeğiydi. “Ya Rabbim her zaman bize öyle güzel nimetlerini lûtfunla gönder” diye duâ etmişimdir.
Şimdi anlıyorum ki her güzel şey Cenâb-ı Allah’ın lûtfu iledir. Eğer O isterse en kötü bir hastalığı dahi güzel gösterdiği gibi, en nefis sofradaki nimetleri dahi zehir gibi tatsız ve acı hale getirebilir.
Bir diğer güzel faktör ise, birlik ve beraberliğin vermiş olduğu lezzettir. Kardeşliğin, dostluğun ne kadar güzel bir şey olduğunu o zaman fark etmiştim. Hatta Libyalı bazı öğrencilerin peçetelere sararak gizlice yemekhaneden çıkardıkları ve bize sundukları bir iki poğaçanın tadından çok daha güzel olan şey, bize karşı göstermiş oldukları incelikti.
Belki inanmayacaksınız ama o yıl tuttuğum oruç, benim en güzel orucumdu. Demek ki insana zevk veren gıdalar değil, o an içinde bulunduğu hâlet-i ruhiyedir.
Eğer neşeli ve mutlu isen kuru bir ekmek parçası da çok lezzetli olur. Eğer ruhen bunalım içinde isen, sana dünyanın en güzel yemeğini de sunsalar hiçbir zevk alamazsın.
Rabbimden en güzel hâlet-i ruhiyeyi sağlayan iman nimetini son nefesimize kadar vermesini niyaz ediyorum…
|