Oruç her zaman güzeldir ama, en güzel zamanı iftar zamanıdır. Çocuklar için bu zaman daha da güzelleşir. İftar zamanına saatler kala, iftarlığına cebine koyan çocuklar, büyüklerin yanına varır, “Anne kaç saat kaldı, kaç dakika kaldı” diye ikide bir saati sorarlar. Vakit yaklaştıkça çocukların heyecanı ve sabırsızlığı da artar. Bir taraftan da oruç tutmuş olmanın mutluluğu, yüreklerinden yüzlerine yansır. Masum sîmâları daha bir güzelleşir ve sevimli hale gelir.
Bu sevinci Yavuz Bülent Bâkiler bir şiirinde öyle dile getirir:
“Büyürdü her akşam minarelerle beraber mavi göklerdeki varlık
Kulaklarım okunacak ezan sesinde, ceplerimde çeşit çeşit iftarlık.”
İftarlık, oruç tutan çocuklara büyükler tarafından alınan bir ikramdı. Onları oruca teşvik etmek ve ödüllendirmek için yapılan güzel bir davranış biçimiydi. Ezan saati yaklaştığında iftarlıklar ceplerden çıkartılır, ele alınırdı. Ezan okunduğu anda ise, çocuklar, bir taraftan “Ezan okunduuu” diye bağırarak evlerine doğru koşarlar, bir taraftan da iftarlıklarını ağızlarına atarlardı.
Çocukların bu şekilde küçük ikramlarla oruca teşvik edilmesi, onların gelecekteki ibadet hayatları için çok önemlidir. Atalarımız bu önemin farkında oldukları için en güzel yöntemlerle çocukları namaz ve oruç gibi ibadetlere teşvik etmişlerdir.
|