“Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir
şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”
(Müslim, İman 93-94)
Selâm olsun gökyüzünde uçan kuşa... Selâm olsun güneşe ve aya... Selâm olsun Allah aşkıyla yanan dervişlere... Zikir ile kendinden geçenlere... Selâm olsun ilim, ilim diye yollara düşenlere... Gece gündüz okuyup çizenlere...
Selâm olsun. Selâm olsun. Bizden size selâm olsun. Bu güzel dilekler huzura konsun. Bizden size selâm olsun...
Selâmdır insandan insana köprüler kuran. Arada sıcacık samimiyetlerin neşv ü nema bulmasını sağlayan... İnsanları birbirine yaklaştıran... Onları birbirine dost yapan... Bir çayın demindeki tadı alabilmektir, barış, güven ve teslimiyet. Yani selâm... Bir arkadaşın derdimizi dinlediği kulağıdır, barış, güven ve teslimiyet. Yani selâm... Bir yağmur tanesinin altında, meleklerin dokunuşunu hissetmektir, barış, güven ve teslimiyet. Yani selâm...
Komşu hacı nineye, bakkal Ahmet amcaya, kapıcı Halil efendiye, arkadaşlarımız Ayşeye, Zehraya, Mehmete, Ömere verilen selâm sayesinde gönülden gönüle köprüler kurulur... Arada muazzam bir sinerji oluşur... Seni, beni ve herkesi etkileyerek mutluluğun çemberine alır... Yüzlerde gülücükler peydahlanır... Dostlar bereketlenir... Birbirimiz için edilen duâlar artarak çoğalır...
Yayıldıkça selâm huzura erişilir... Saadetin kapıları aralanır... Kalplerden kirler, nefretler atılır. Düşmanlar dosta dönüşür. Berrak bir masumiyet, mutlu gülen yüzler bize Asr-ı Saadeti çağrıştırır.
Selâm alıp, selâm verenler kafilesinden olmak duâsıyla...
|