“Dost acı söyler” diye bir atasözümüz var.
Bizim siyasetimizde bu sözün hiçbir hükmü yoktur. Bir düşünün.
Çevrenizde birçok yakınınız ve “güya” dostunuz var.
Ama hiçbiri “acı” ve fakat “doğru” olanı söylemez.
Zaten doğru olan can sıkıcıdır.
Moral bozucudur.
Neme lâzım der, siz de “etrafınızı” böylelerinden arındırırsınız.
Ne olur sonrasında?
“Kerametleriniz” karşısında el pençe divan duran “sağlam”(!) bir yakın çevre oluşur.
Farklı ses çıkmaz.
Bu çevre kolay kategorize edilenlerden oluşur.
Bir ara Fehmi Koru yazmıştı.
Ve böyle bir çevre, öncelikle zor kategorize edileceklere karşı cephe açar. Başarılı da olur.
Kimsenin göremediğini sadece siz ve onlar görürsünüz.
“Mültefit” değerlendirmelerini her fırsatta ve topyekûn arz ederler.
Laf aramızda; bunları duymak güzeldir de...
* * *
Ve fakat elin oğlu bilmez.
Ne bizi bilir.
Ne de bizdeki “alan razı veren razı” oyununu bilir.
Bilmeyince de çıkıntılık yapar.
Ve en olmadık zamanda soruverir.
Yazının başlığındaki soru böyle bir soru. Soran da Financial Times Gazetesi.
Gazete, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki anlayış farklılığının ilişkileri olumsuz etkilediğini yazmış.
Ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın Brüksel’e çok az gittiğini, genelde Ankara’da olduğunu eklemiş.
Elhak doğrudur.
AB ile ilişkilerde yaşananların farkında olmayan var mı?
Çoğunun işine neme lazım diye susmak geliyor.
Birkaç kişi de ayıp olmasın diye özenle seçilmiş cümlelerle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a anlatmaya çalışıyor.
Zavallıların seçtikleri, “Ali Babacan’ın yükü de epey ağırlaştı” falan gibi cümleler.
Bunlar da asıl söylemek istediklerini anlatmaya yetmeyince, işin doğrusunu söylemek elin oğluna kalıyor.
Ne olacak şimdi?
Hemen birileri Başbakan’a gidip, “Efendim, bunların böyle yazmalarının sebebi, yerine getirmediğimiz istekleridir” mi diyecekler?
Böylesi gerekçeleri Türkiye’de hálá dinleyenler olabilir.
Dünyaya da aynı gerekçeleri mi sunacaklar?
* * *
Financial Times’ın yazdıkları doğrudur.
Böyle yazdık diye, verdikleri haberin kayıtsız şartsız arkasında olduğumuz da sanılmasın.
Onların haberinde de, eksikler ve hatta yanlışlar var.
Adamlar sizin, bizim yeterince açık söylemediklerimizi açıkça yazmışlar. Doğru.
Ama “Ali Babacan nerede” diye sorarken ve Ankara’da çok takılıyor diye yazarken, nereden bilsinler ki Kenya’da safariye gitmiştir!..
Dostum Ahmet Utlu’nun kulakları çınlasın.
Ondan da iyi biliyorum ki, günümüz dünyasında masa başında gerekecek pek çok deneyim, vahşi doğada kazanılıyor.
Bana göre, Ali Babacan da Kenya’daki safariden çetin müzakere süreci için pek çok ders çıkarmıştır.
Bunların neler olduğunu, önümüzdeki günlerde göreceğiz...
Hürriyet, 29 Ağustos 2006
|