Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki değişim törenini dikkatle izledim. Yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı Diyarbakır bölge komutanlığı sırasında tanımıştım. Güneydoğu’nun ve terörle mücadelenin siyasiler tarafından askere ihale edildiği o dönemde, “Terörizmle mücadele sadece askeri bir mücadele değildir. Siyasi boyutu da vardır. Siyasiler üzerlerine düşeni yapmalı” diyen çok az kişiden biriydi. Terörle mücadelede uzman bir ekip ile yeni görevine başlarken, daha az siyasi mesaj verebilirdi.
Örneğin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkisizleştirilmek istendiğini söylemesini yadırgadım.
Türkiye’nin demokratikleşmesi, ordunun siyasetten elini çekmesi TSK’nın etkisizleştirilmesi anlamına gelir mi? Demokrasi halkın gücünü sağlamlaştırır, rejimin gerçek garantisi de budur.
Komutanların, sadece cumhurbaşkanını muhatap alarak başbakan ve bakanları dışlamalarını da, AKP politikalarını ne kadar eleştirirsem eleştireyim, doğru bulmadım. Ben seçmemiş olsam bile halkın temsilcisi olarak o davette hazır bulunan başbakanın muhatap alınmamasını iyi karşılamadım. Devlet kurumlarının zirvelerine hákim olan bu zıtlaşma üslubu, vatandaş olarak beni tedirgin ediyor.
Cumhurbaşkanı Sezer’in, Meclis’teki tartışmayı beklemeden Türk askerinin Lübnan’a gitmesini istemediğini açıklaması gibi. Konuşmadan önce en çok düşünen cumhurbaşkanı sıfatına hak kazanan Sezer’in, böylesine kritik bir tartışmaya apar topar neden ağırlık koyma ihtiyacı duyduğunu da anlamadım.
Bana mı öyle gelmeye başladı yoksa gerçekten her şey iyice tuhaflaştı mı?
Hürriyet, 27 Ağustos 2006
|