“Giden Komutan”ın arkasından “Gitti de gitti” diye ağlaşanlara soruyorum:
“Giden komutan”, görev yaptığı süre içinde, laiklik konusunda bir duyarlılık zaafı mı gösterdi?
Bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat’ın idam fermanını mı çıkardı?
Devam edelim:
“Giden komutan”, sakallılara şefkat mi sergiledi? Orduevlerine giriş genelgesini mi değiştirdi? Akreditasyon uygulamasında bir esneme mi sağladı?
Siyasi konuları tümüyle sivil siyasete bırakıp, bütün enerjisini güvenlik konularına mı yoğunlaştırdı?
Hani “Demokrat komutan” falan diyorsunuz ya...
Söyler misiniz? “Paşa”, başında bulunduğu kurumsal yapıda, hangi radikal çizgi kaymasını yaratarak bu sıfatı almayı kazanmaya hak kazandı?
Yoksa...
“Sert çıkmadı, yumruğunu masaya vurmadı, kodu mu oturtmadı! Daha ne olsun?” mu diyorsunuz.
Eğer bu kafadaysanız...
Yani bütün geleneğe olduğu gibi sahip çıkan ancak üslubu kendinden öncekilere göre biraz daha yumuşak olan bir genelkurmay başkanı, sizi bu kadar heyecanlandırıyorsa...
Yani... “Yaşasın sert değildi! Yaşasın masaya vurmadı! Yaşasın kodu mu oturtmadı!” diye bu kadar sevindirik oluyorsanız...
Bilin ki: “Giden” ile ağlamak, “Gelen” ile dövünmek kaderiniz olacaktır.
* * *
Tamam, “Giden Komutan”ın insana itimat telkin eden bir duruşu vardı.
Tamam, “Giden Komutan”, hakikaten yetkin ve gösterişsiz bir askerdi.
Tamam, “Giden Komutan”, üslupsuz değildi, entrikacı olmadı.
Bütün bunlara tamam...
Ama...
Sırf üslup sahibi diye, “Giden Komutan”ın arkasından, “Sen ne demokrat komutanımızdın Özkök Paşa” diye mersiye okumak da neyin nesidir?
Yani demem o ki:
Bu kadar heyecanlanmayın! Abartmayın! Kendinizi kaptırmayın!
Unutmayın:
Mesele kişilerin üsluptaki yumuşaklığı değildir, kurumsal yapıdaki demokratikleşmedir.
Hürriyet, 27 Ağustos 2006
|