Geçtiğimiz günlerde Türk halkı Instagram’a getirilen erişim yasağını büyük bir şaşkınlıkla izledi.
Instagram’ın katalog suçlara karşı politikası sebebi ile yapılan bu müdahale hem ülke medyasında hem de uluslararası medyada büyük yankı uyandırdı. Bu yasaklamanın ifade özgürlüğüne müdahale olduğunu savunanlar ile bu kapatmanın gerekli olduğunu savunanlar günlerdir bu hususu tartışıyor.
Peki bu müdahale gerçekten ifade özgürlüğünü ihlal ediyor muydu? Başka bir çözüm yolu bulunabilir miydi?
Türkiye’nin de taraf olduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde; “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar.” denilerek ifade özgürlüğünün kapsamı belirtilmiştir.
Açık hak ihlali
Bu kapsama göre, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin getirmiş olduğu bu erişim engeli, vatandaşların düşüncelerini ifade etme, haber ve görüş alma haklarını açık şekilde ihlal etmektedir. Öte yandan, hükümetin de dediği gibi, İnstagram üzerinden terör örgütü propagandaları ve katalog suçların işleniyor olması da ciddi bir sorun teşkil etmektedir.
Burada akıllara gelen soru ise “neden sadece suç unsuru olan gönderilere erişim engeli getirilmiyor?” oluyor.
Toptancı zihniyet
Sanırım bu sorunun cevabı, son yılların Türkiye’sinin “topyekün yok etme politikası”nda gizli.
Darbe oldu, darbenin sorumluları aranmaktansa yüzbinler hatta belki de milyonlar terörist ilan edildi. Darbe kelimesinin anlamını bilemeyecek yaştaki askeri okul öğrencileri, hayatlarını mahvedecek, gençliklerini ellerinden alacak hapis cezalarına mahkum edildi.
Sosyal medyada bir zamanlar Youtube, bir zamanlar Twitter ve şimdi de İnstagram kapatıldı. Yani uzun lafın kısası, hükümet, bünyesinde tehdit unsurları bulunan bir grubun içindeki tehdit unsurlarını temizlemekle uğraşmak yerine, o yapıyı tamamı ile ortadan kaldırmayı tercih ediyor. Bu durum da sıkça insan hakları ihlallerine sebep oluyor.
Hukuk devleti imajı
AİHM hali hazırda Türkiye’den gelen FETÖ yargılamaları, ifade özgürlüğüne ilişkin ihlaller ve daha nicesine ilişkin başvurular ile doluyken, şimdi bunlara bir yenisi daha eklendi. Hükümetin bu topyekün ortadan kaldırma politikası ülkemizin hukuk devleti imajını ise, artık ayağa kaldırılamayacak derecede yerlere düşürdü.
Bu tutumla devam edilirse, Türkiye, Avrupa’nın ucuza alışveriş yapıp turistik ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir konum olmaktan öteye gidemeyecek.
Türkiye Batı’nın yani Hür dünyanın bir parçası olmak istiyorsa; hukuk güvenliğini sağlamalı ve kendisinin stratejik bir ortak olabileceğini Avrupa’ya ispatlamalıdır.