Erol Ünlütürk: “Rabbim nasip etti beş vakit namaz kılmaya başladım. Fakat ilim öğrenmeye başladıkça iyice karamsarlığa düştüm. Bazı hocalardan edindiğim bilgilere göre, benim Kur’an okumam ve namaz kılmam, beni kurtuluştan çok, daha da günahkâr yaptığını düşünmeye başladım ve bütün hevesim kırıldı. Çünkü ayetleri tecvitli ya da orijinal haliyle okuyamıyorum.”
Fetvacın Vicdanındır
Namazınız hayatınıza hayırlar getirsin. Allah kabul etsin. Allah ömrünüzün sonuna kadar sizi namaz kılan kullarından eylesin! Âmin.
Yaklaştığınız liman Enfal suresinin 24. Ayetidir. Allah’ın kişi ile kalbi arasına girdiğini, ne düşündüğünü, ne plan kurduğunu, ne gizli işler çevirdiğini, ibadetini hangi maksatla yaptığını, yanlışla ve doğruyla hangi niyetle amel ettiğini bilir. Ve ameline bu niyet üzerine değer biçer, kıyamet günü bu niyet üzerine hesap sorar. Bu niyet üzerine affeder, azap eder veya rahmet eder.
Dolayısıyla başkalarının dedikleri değil, fetvaları değil, yargıları değil, alkışları değil, reddiyeleri değil… Bizim kendi kalbimizin, vicdanımızın, bizim amelimiz için fetvası, reddiyesi veya tasvibi önemlidir. Peygamber Efendimiz (asm): “Fetvacın vicdanındır” buyurmuştur.
Doğru Bilgi Doğru Üslupla Verilmeli
Fakat bu demek değildir ki, yanlışlarımızı görmeyeceğiz, düzeltmeyeceğiz! Yanlış amelde bile bile ısrar edeceğiz. Bize kimse yanlış yaptığımızı söylemeyecek! Biz kimsenin sözünü dinlemeyeceğiz! Bildiğimizi okuyacağız! Bilmediğimizi öğrenmeyeceğiz! Bizim bildiğimiz bize yeter!
Bunlar değil! Bizden daha iyi bilenler vardır. Bize yol gösteren olabilir. Ve biz onları tabi ki dinleyeceğiz. Bildiklerimizle amel ederken, bilmediklerimizi öğreneceğiz. Yanlışlarımızı görüp düzelteceğiz.
Kendimizi doğru bilgilere kapatırsak ve kendi yaptıklarımız doğru diye savunmaya başlarsak yanlışımızı göremeyiz, doğruları alamayız. Mutlaka bizden daha iyi bilenler vardır, olacaktır. Onların doğru bilgilerinin bizim dünyamıza girişine izin vermeliyiz.
Ancak bu demek değildir ki, her bilgi doğru bilgidir! Her doğru bilgi bize doğru bir üslupla veriliyor! Ve mahşerde doğru bilgiler bizim için sopa gibi kullanılacak!
İlim Vesvese Vermez
Bir defa ilim bize vesvese vermez. İlim bize huzur verir, itminan verir ve bilmediklerimizi öğretir. Namazı yanlış kılmakla ve Kur’ân’ı ister namaz içinde, ister namaz dışında yanlış okumakla insan günahkâr olmaz, bilmeden namazda yanlış okumakla namazı da bozulmaz. Namazda veya Kur’ân’da bilmeden yanlış okumakla bir amelin makbul olmayacağını çıkarmak da doğru değildir. Bilmeden ayetleri tecvitli veya orijinal haliyle okuyamaz isek de namazımız, yüzümüze çarpılmayı hak etmez.
Bilmeden yanlış kılınan bir namazın kabul olmayacağı, namaz borcumuzu düşürmeyeceği, Allah’ın rızasına mukarin olmayacağı, günahlarımızın bağışlanmasına vesile olmayacağı, bizi azaptan kurtarmayacağı ve bizi Cennete sokmayacağı gibi bilgiler de doğru değildir. Doğru olan şudur: Bildiklerimizle amel etmeye devam edelim. Allah bize bilediklerimizi öğretir. Bilmeden yaptığımız hatalı ibadetlerimizi de inşallah kabul eder. Esas olan bildiğimiz kadar ibadet yapmaktır. Esas olan ibadet yapmadığımızda Allah’a karşı mahcup olacağımızı hissetmektir.
Bediüzzaman Hazretleri der ki: “Sakın deme: “Benim namazım nerede? Şu hakikat-ı namaz nerede?” Zira bir hurma çekirdeği, bir hurma ağacı gibi kendi ağacını tavsif eder. Fark yalnız icmal ve tafsil ile olduğu gibi, senin ve benim gibi bir âmînin –velev hissetmezse- namazı, büyük bir velinin namazı gibi, şu nurdan bir hissesi var. Şu hakikatten bir sırrı vardır.”1
Namaz ve ibadetleri huşu ile, ihlasla, umutla ve vesvese etmeden yapmamız için Risale-i Nur’u okumayı tavsiye ederim.
Dipnot:
1- Sözler, s. 306