Eyüp Bey: “İçkinin zararları nelerdir? İçki içen namaz kılabilir mi? İçki içtikten sonra kırk gün namaz kılınmaz deniyor, doğru mu?”
İçki; sinir sisteminde, beyin damarlarında, omurilik ve çevre sinirlerinde çok büyük ve çok çabuk yıpratıcı ve olumsuz tesirler yapar. Beyin üzerinde öldürücü darbeleri vardır. Beyin sinirlerini zedeleyerek kısmî felçlere ve muhtelif hastalıklara sebep olur. Göz sinirlerini tahrip ederek gözlerin bozulmasına sebep olur. Kalp hücrelerini zedeler ve yorar. Kalp hücrelerinde meydana gelen yorgunluk, “miyokard” denilen kalp adalesinin eskimesine ve yıpranmasına yol açar. Böbrekte yara açar, kanın süzülmesini aksatır. Yaralı böbrek idrardaki zehirleri süzemez hale gelir. Bu zehirli maddeler kana karışır ve “üremi” denilen kan zehirlenmesine yol açar. Damarlarda kireçlenme meydana getirir. Bu ise erken bunamaya sebep olur. Hücreleri uyuşturur, vücudun hastalıklara karşı mukavemetini kırar. Karaciğerin, kan yığılmasıyla önce büyümesine, sonra büzülmesine yol açar.
İçkinin ruh üzerindeki zararları çok daha vahimdir: Zihin, dikkat, şuur ve irade üzerinde korkunç dağınıklıklara sebep olur. Şiddetli ümitsizlik ve karamsarlık doğurur. Dikkat, şuur ve iradenin zayıflamasıyla kavgalara, cinayetlere, aile geçimsizliklerine, nice yuvaların yıkılmasına, nice dostlukların bozulmasına, nice acı trafik kazalarına ve nice asayişi ihlâl edici fiillere sebep olur.
İçki, fertte ve toplumun bünyesinde, sosyal ve iktisadî hayatta kapanmaz yaralar açar, acı felâketler doğurur. Aile nafakasını içkiye verenler, faydasız ve boş yere harcama yaparak israf etmiş olmakla berâber, aile ve çocuklarının hakkını da yemiş olmaktadır. Netice itibariyle içki içmek, hayatına kıymet veren, kazancının değerini bilen, kul hakkını gözeten ve sağlığına önem veren akıllı kimselerin yapacağı şey değildir. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm), “İçki bütün kötülüklerin anasıdır.”1 buyurmuştur.
İçkinin uhrevî zararları fizikî ve sosyal bünyemiz üzerinde değil; -Allah affetmediği takdirde- benliğimiz, kişiliğimiz, karakterimiz, varlığımız, mâneviyâtımız, ebedî ümitlerimiz, saadetimiz ve sevincimiz üzerinde tam bir yıkım getirir. Çünkü Allah’ın açık nehyine ve yasağına karşı duyarsız kalınmıştır.
İÇKİ İÇENİN GÜNAHLARI BAĞIŞLANIR MI?
İçki büyük günahlardandır. Ancak Allah’ın affı, merhameti ve mağfireti geniştir. Kim günahı terk eder ve Allah’a dönerse, Allah’ın af ve mağfiretinin –inşallah- onunla olacağına dâir kuvvetli haberler ve müjdeler vardır. Allah bütün günahları bağışlar ve siler.2 Yeter ki kul Rabb’ine bir adım atsın; Allah kulunu koşarak kucaklar.
Yeter ki kul haramı helâl, helâlı haram saymasın ve hiçbir şeyi ortak koşmayarak O’na dönsün, tevbe etsin; yerle gök arası günahları da olsa, Allah affeder.3
İÇKİ İÇEN NAMAZ KILABİLİR Mİ?
İçkili iken veya sarhoşken namaz kılınmaz. Fakat sarhoş değilken, ne okuduğunu ve ne söylediğini bilmek şartıyla, namaz kılınır. Halk arasında içki alındıktan sonra kırk gün namazın kabul olmayacağı veya içki alanın kırk gün namaz kılamayacağı tarzındaki hüküm doğru değildir.
Sarhoşluk geçtikten sonra pişmanlık duyulabilir, bir daha içki kullanmayacağına dâir Allah’a içtenlikle söz verilebilir, tevbe ve istiğfar yapılabilir ve tabiî ki namaz kılınabilir. Kul ile Allah arasına kim girebilir ki?
İÇKİNİN VEHMEDİLEN FAYDALARI
Zafer Akgün: “Bakara Sûresi 219. âyetindeki kumar ve içkinin faydasından kasıt nedir?”
1- Sarhoşluk veren her türlü içkinin ve kumarın gerçekte faydası yoktur. Hem kişisel, hem de toplumsal yönden zararı ise çoktur.
2- Bu âyette söz konusu edilen “faydalar” gerçek faydalar olmayıp, içki kullanan ve kumar oynayan insanlarca düşünülen veya var kabul edilen “faydalar”dır. Meselâ içkinin biraz neşe ve lezzet verdiği, yüksek ticarî kârlar getirdiği düşünülür ve korkak tabiatlı olanlara cesaret ve kuvvet verdiği ve efkârı dağıttığı zannedilir. Kumarın da para kazandırdığı, dostlar arası muhabbete sebep olduğu, can sıkıntısını giderdiği... vs. zannedilir.
3- Oysa âyette hemen ifade edilir ki, bu faydalar birer vehimdir, birer yanılgıdır, gerçek değildir, hakikati yoktur, “içkinin ve kumarın zararı -var sayılan- faydasından çoktur.” Menfaatleri hakikî ve sağlam menfaat değildir. Verdiği neşe sarhoşluğa dönüşür. Görünüşte verdiği cesaret felâket getirir. Efkârı dağıtmaz, daha büyük dert getirir. Getirdiği sanılan kâr ve kazanç bereketsizdir, hayırsızdır, haramdır, yüzlerce ziyan getirir. Verdiği sanılan kuvvet sıhhati bozar. Getirdiği sanılan dostluk ve muhabbet, geçicidir, menfaate dönüktür, çabuk bozulur ve düşmanlığa döner. Müptelâ olanlar yakalarını zor kurtarırlar. Neşe ve lezzetleri ferdî olduğu halde, verdiği zarar hem ferdî, hem toplumsaldır.
Dipnotlar: 1- Suyûtî, Câmi’üs-Sağîr, 2/12.
2- Zümer Sûresi, 39/53. 3- Riyâzu’s-Sâlihîn, 412.