Hoşgörü ve bağışlama insanı yücelten büyük sıfatlardandır.
Dünyada barışın en etkin rolü üstlenen hoşgörü, sevgi ve merhamettir. Peygamberimiz (asm) o kadar merhametliydi ki Müslümanlara en ağır hakareti yapanları bile affederdi. İnsanlıkta, ahlâkta ve bütün yaşayışında örnek misal ve güzel rehber olmuştur.
‘’Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap, aleyhine de olsa hakkı söyle.’’1 En yüce ahlâka sahip olan Peygamberimizin (asm) hoşgörü hakkındaki, Hadis-i Şerifle insanları uhuvvete, diyaloğa, iyiliğe ve barışa dâvet ediyor.
İnsanlar kendi aralarında daima bağışlayıcı olmalıdır. Çünkü: Mü’minin şe’ni de zaten güler yüzlü olmaktır. Kalp kırmaktan, insanlara zarar vermekten uzak kalmayı hem dinî, hem de ahlâkî bir görev olduğunu bilir.
Hâdis-i Şerifte mealen buyurur ki: ‘’Mü’min kişi, diğer mü’mine karşı duvar gibidir. Birbirlerini takviye eder.’’2
Evet, mü’minler bir şahs-i manevî gibi birbirlerine kenetlenerek kuvvette, düşüncede, maddî ve maneviyatta pek çok birlikleri taşıyarak büyük bir gücü ittifakla sağlar, münafıkların şerlerinden öylece muhafazaya çalışırlar.
Bediüzzaman, bu konuya şöyle bir açıklık getirmiş: “Bu zaman, cemaat zamanıdır. Ferdî şahısların dehası ne kadar harika da olsalar, cemaatin, şahs-ı manevisinden gelen dehasına karşı mağlûp düşebilir.”3, Üstad, bu asırda yapılan bütün hücumlara karşı ancak cemaatin şahs-ı manevisinin dayanabileceğini dikkatlere sunmaktadır.
Efendimiz (asm), insanlar arasında ki muavenet için şöyle buyurmuş:
‘’Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Uyuşun, ihtilafa düşmeyin. İnsanlara yumuşak davranın, şiddet göstermeyin’’4
İslâm dini, insanlar arasındaki kin ve düşmanlık duygularının kaldırılmasını, barışı, güler yüzü, merhameti öne almaktadır. Kaba, kırıcı kin ve nefretten uzak olmayı emreder.
“Ey insanlar dikkat ediniz! Rabbiniz tektir. Arab’ın, Arap olmayana, Arap olmayanın Arab’a, siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha, takvadan öte, hiçbir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah’u Teâlâ (cc) katında en üstününüz, Allah’u Teâlâ’dan en çok korkanınızdır.’’5
Hazreti Muhammed (asm), Cenâb-ı Allah’ın Vahid ve Ehad olduğuna, ulûhiyette insanların O’na ibadet etmelerini, kendi aralarında da maslahatta ve takvada üstün gayrette bulunmaları, kimse kendi güç ve kuvvetine dayanarak başkası üzerinde üstünlük tasarlayamaz şeklinde vurgu yapılmıştır. Allah nezdinde ancak üstünlük takvadadır.
Dipnotlar:
1- Kütüb-i sitte.
2- Nesai kutub-ı sitte, 2. cilt.
3- Emirdağ Lâhikası, s. 70.
4- Müslim, 3263.
5- Veda Hutbesi.