Bu hafta devleti ve PKK’yı yakından tanıyan Yazar İlhami Işık’la konuştuk. Işık PKK’nın söylenildiği gibi büyük çaplı bir eyleme başvuramayacağını söylerken bir tehlikeye de dikkat çekiyor. DHKP-C’nin Suriye üzerinden Türkiye’yi karıştırarak örgütünü büyütme hevesinde olduğunu söyleyen Işık “DHKP-C PKK’nın izlediği yolu izliyor” diyor…
PKK’yı, devletin yanlışları büyüttü
YAZAR İlhami Işık: “Bugün devlet PKK’nın çekilip çekilmediğine bakmaksızın adımlar atacak, atıyor. Devlet olarak bu tavrı gösterdiğinde çözümün yüzde doksanını eline almışsın demektir. Zaten PKK’yı büyüten devletin yanlışları ve inkârı olmuştur. Yoksa PKK başarısını askerÎ başarılarından elde etmemiştir.”
KÜRTLERİN SORUNLARI NEFRET VE KAYGININ ESİRİ OLMUŞ
Şu anda kimine göre devlet, kimine göre PKK adım atmadığı için süreç zora girdi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ortada bir sorun olduğu doğru. Bu sorun aşılabilir de, derinleşebilir de. Öncelikle sorunun nereden kaynaklandığının iyi tesbit edilmesi gerekir. Mesele öz olarak ağırlığından kaynaklanıyor. Can almış köklü ve derin bir mesele. Bugüne kadar barışçı yöntemlerle çözülmeye çalışılmamış bir mesele. Çatışmacı yöntemler de karşıtlarını oluşturmuş. Kin, nefret ve kaygının esareti başlamış. Sorunu çözmek isteyenler toplumun büyük çoğunluğunu gözardı etmişler. Yıllarca şiddet üretirseniz toplumun genelinin desteği alınamaz, çünkü bu kesimlerde kaygı ve endişe hâkim olur. PKK’nın kural tanımaz şiddeti ve devletin akıl almaz politikaları sorunun devam etmesine neden olmuş. Devlet milyonları bulan bir kitlenin aslî kültürünü yok saymakla kalmamış, cezaî araçlara başvurmuş. PKK ise belki sorunun adının konulmasına neden olmuştur, ancak sorunun çözülmesinin önünde en büyük engeldir.
Bölgede yaşanan iç savaş ve gerilimler çözüm sürecine nasıl bir etki yapıyor?
Türkiye, Ortadoğu ülkesi olduğu için olumlu ya da olumsuz gelişmelerden etkileniyor. Bölgede yükselen dinî değerlere dünyanın bakış açısı da çok önemli bir etken. Bugün Suriye’de üç senedir yaşanan olumsuz gelişmelerin sürece olumsuz etkilerini yaşıyoruz. “PKK mı, devlet mi adım atmadı?” tartışmalarının cevabı buralarda aranmalıdır. Suriye sorunu sadece PKK’yı etkilemedi, süreci de olumsuz etkilendi.
PKK’dan yapılan açıklamalarda artık silâhlı mücadele döneminin kapandığı söyleniyor. Neden silâhları teslim etmiyorlar?
Bir hareket bugün kuruluyor ve silâha başvuruyorsa bunun cevabı çok farklı olabilirdi. Fakat PKK on yılların örgütü. Bir araziye bina yapacaksan eski binayı yıkman gerekiyor. Meseleye sanki PKK bugün silâhlı mücadele kararı vermiş gibi bakılıyor. Var olan duruma çare bulamadığınızda yanılır ve yanıltırsınız.
DEVLET İNİSİYATİFİ ALIRSA SORUNUN YÜZDE DOKSANINI ÇÖZER
Sizce barışçı yol başarıya ulaşacak mı?
Silâhlanma beyinde başlar. Eğer siz çözümü şiddet yoluyla elde edeceğinizi düşünürseniz elinizdeki sopayı öldürücü bir silâha çevirebilirsiniz. Eğer barışçı bir yöntem uyguluyorsanız elinizdeki silâh sopa bile değildir. Artık yöntem konusunda karar vermek gerekir. Bahane aramak isterseniz yapılmış onlarca yanlış var. Olumlu nedenler aramak isterseniz de öyle. PKK’nın geri çekilme konusunda üzerine düşeni yapmadığı doğru, ancak sizin de devlet olma vasfınızdan ötürü vatandaşlarınıza hakları olan özgürlükleri vermeniz gerekir. Devlet de bu konuda haksız. Bugün devlet PKK’nın çekilip çekilmediğine bakmaksızın adımlar atacak, atıyor.
Devlet artık kimseye bakmadan üstüne düşeni yapmaya mı karar verdi?
Doğru olan budur. Devlet olarak bu tavrı gösterdiğinde çözümün yüzde doksanını eline almışsın demektir. Devlet son süreçte inisiyatifi PKK’nın elinden almıştır. Zaten PKK’yı büyüten devletin yanlışları ve inkârı olmuştur. Yoksa PKK başarısını askerî yolla elde etmemiştir. PKK, Dev-Sol’un yarısı kadar eylem yapmamıştır.
DHKP-C, PKK’NIN İZLEDİĞİ YOLU İZLİYOR
Gezi Olaylarıyla başlayan süreçte DHKP-C tam olarak ne yapmak istiyor?
Var olan sorunları örgütlerinin büyümesi için kullanmak Marksist ve Leninist örgütlerin doğasına aykırı değildir. Düşmanımın düşmanı dostumdur düsturunu benimseyen bu örgütler için başka ülkelerin istihbaratlarını kullanmak ve kendini kullandırmak doğaldır. Örgütün büyümesi için her yol mübahtır. Örgüt varsa hak vardır, örgüt varsa halk vardır. Örgütün olmadığı hiçbir yerde hiçbir şeyin değeri yoktur. Bugün DHKP-C Türkiye ile Suriye arasında yaşanan sorunu kendi lehine kullanmaya çalışıyor. Şiddeti yöntem olarak kullanarak kendine adam devşirmeye çalışıyor. Şiddeti esas alarak yıllarca emek verip de kazanamayacağı eleman ve imkânları elde etmeye çabalıyor.
PKK’nın da kendi ideolojisi üzerinden büyümediğini biliyoruz…
DHKP-C, PKK’nın izlediği yolu izliyor. PKK da Bekaa Vadisi’nde büyüdü ve Suriye’nin imkânlarını kullandı. Devleti şiddet kullanmaya zorlayarak kendini büyüttü.
Aklı başında dediğimiz, terör örgütleriyle ilişkileri olmayan insanlar “Devletin Alevî gençlerine sürek avı devam ediyor” diyebiliyor. Bu bir akıl tutulması mı?
Böyle yazmak ve düşünmek insanî bir tavır değil. Aklî ve vicdanî bir körlüktür. Bu insanların örgütlerle ilişkili olup olmaması da önemli değil. Sizin açınızdan var olan iktidar ne pahasına olursa olsun yıkılması gereken bir erkse yalanların da kıymet-i harbiyesi kalmamıştır. O yalanlarınız tehlikeyi bertaraf et mek için söylendiği için size yalanda gelmez. Dünyada bu tür söylemlerin adı provokatörlüktür. İster bilim adamı olsun, isterse sanatçı. Dünya tarihinde en büyük günahı da bunlar işlemiştir. İnsanları etkileme dereceleri güçlü olduğundan suçlar tarihinde yer almışlardır.
TALEPLER KARŞILANIRKEN TOPLUMSAL KIRILMALAR YAŞANMAMALI
Devletin bu oyunu görüp Alevîlerle ilgili adımlar attığını söyleyebilir miyiz?
Alevîlerin bu ülkede büyük katliâmlara uğradığını Dersim’den biliyoruz. Alevîlerin kimliklerini saklama ihtiyacı hissettiklerini bilmek gerekir. Eğer kendinizi eski devletten sıyırmak istiyorsanız insanların taleplerini karşılamanız gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken şey talepler karşılanırken toplumun genelinde kırılmaya neden olmamaktır. Bu haklı talepler bir takvime bağlanarak zaman içinde ilerletilmelidir. Demokratikleşme paketinde bazı taleplerin yerine getirildiğini göreceğiz. Bu yeterli olmayacaktır, ancak devletin ilk defa olaya farklı bir yaklaşım sergilemesi açısından devrimsel adımlardır.
DHKP-C’nin planı Gezi Olayları’yla birlikte sönümlenecek mi?
Gezi Olayları sönecek bir süreç. Ama DHKP-C eşittir Gezi Olayları demek büyük yanılgı olur. Sınırımızda yaşananlar mezhep çatışmasına dönüştü. Bu fay hatları bire bir örtüşmese de bizim ülkemizde de var. Bu çatışmalar bir sürü nedenlerle bize de sıçrıyor. DHKP-C için de bu kaçırılmayacak bir fırsat. Sonuç da meselenin boyutunun nereye kadar yayılacağına bağlı. Sizin iradeniz dışında gelişen olayları engelleme şansınız yok, ancak en aza indirme imkânına sahipsiniz. Bunun da yolu hak ve hürriyetler yolunu açmaktır. Kolay olmayacak, zor olacak, çünkü mezhep sorunları aklın aranmadığı, duymak istenileni söyleyenlerin arandığı sorunlardır. Türkiye’nin toplumun bütün kesimleri kucaklayan demokratik adımlar atması gerekir.
KÜRTLERİN ZİHİNSEL KODLARINda HİÇBİR ZAMAN AYRIŞMA OLMAMIŞTIR
Tarihe baktığımızda Türklerle Kürtlerin birlikte hareket ettiğinde büyük başarılara imza attığını görüyoruz. Sorunun çözümü halinde yeni başarıları ufukta görüyor musunuz?
Bizim coğrafyamız birilerinin keyfine göre çizilmiştir. Bölgedeki ilişkilerin yeniden tarihsel mantığına oturması gerekir. Kürtlerin zihinsel kodları hiçbir zaman Türklerle ayrışmayı hedeflememiştir. Tarih sahnesinde Türklerin gittiği her yerde Kürtler de vardır. Osmanlı’nın dinsel öğreticileri, yani akil adamları Kürtler olmuştur. Cumhuriyetin kurucularının yarısı da Kürt’tür. Kürtler devlete karşı çıkarken kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmesi üzerinden hareket etmişlerdir, ayrılmak üzerinden değil. Kürtler, ulus devlet anlayışıyla Türklerle yazdıkları tarihten kendilerinin çıkarılmasına karşılar, iade-i itibar istiyorlar.
ÖCALAN’LA MÜZAKERE HEM AVANTAJ, HEM DEZAVANTAJ
PKK meselesine geri dönersek Ecevit “Öcalan niye bize teslim edildi anlayamadım” demişti. Gelinen noktada Kandil’le müzakere etmek yerine Öcalan’la müzakere etmek işleri daha kolaylaştırmış mıdır?
Devlet olarak siz ilk ve son sözü söyleme imkânına sahip, davranışlarını, düşüncelerini, siyasî reflekslerini ve adımlarını bildiğiniz birini mi tercih edersiniz yoksa reflekslerini tahmin edemediğiniz birini mi? Öcalan’ın varlığı bu noktada hem avantaj hem de dezavantajdır. Öcalan’la süreci yönetmek avantajdır, ancak yıllardır nefret objesine dönüşmüş Öcalan’ı öne çıkaramamak dezavantajdır.
PKK’nın yeniden silâha başvurması ihtimali üzerine duranlar eskisine benzemeyecek bir çatışmanın yaşanacağını söylüyor. Katılır mısınız?
Batı’nın iyi yaşaması için bu bölgenin insanlarının çatışması gerekiyor. Bunu görüp ona göre karar vermek gerekir. Sorunuza gelirsek bunun gerçekte bir karşılığı yok. Dünyanın yarısının desteklediği Suriye muhalifleri hiçbir şey yapamıyor. Bugün yeni bir çatışmada Kürtleri destekleyen iki tane devlet bulamazsın. PKK her yıl “Bu sefer geçen seneye benzemez” demiştir. Bu propagandif, insan devşirme dilidir.
H.Hüseyin Kemal
hhkemal@gmail.com