Yerlikaya: “Türkiye ve Irak Kürtleri birleşse, meydana gelecek yeni oluşumun güç merkezi artık Mesut Barzani’nin elinde olmayacaktır. Peki yıllar süren mücadele sonunda bölgesel yönetimin başkanlığına oturan Mesut Barzani böyle bir senaryoyu tercih eder mi? Pek sanmıyorum. Kendi gücünü, etkisini azaltmak istemeyecektir.”
Türkiye kamuoyu Kürtlerin hak sorununu tartışırken Irak Kürdistan’ında olup bitene de
kuşkuyla yaklaşıyor. Komşu ülkelerdeki Kürtlerin ortak bir devlet kurmak fikrinde
olduğunu iddia ederek korku yaşıyor. Biz de Irak Kürdistan’ını anlatan “Yeni Komşumuz
Kürdistan” kitabının yazarı TRTTurk Erbil Temsilcisi Simla Yerlikaya ile olan bitenikamuoyunun kafasını meşgul eden soruları sorduk.
Kuzey Irak’a gitmeden önce nasıl bir algınız vardı? Gittiğinizde düşüncenizde nasıl bir değişim oluştu?
Buraya geldikten sonra beni en çok şaşırtan şey gelişimin-değişimin hızı oldu. Erbil, hızla kalkınıyor ve yeni baştan inşa ediliyor. Bu hem ekonomik anlamda böyle, hem de kültürel anlamda. Şehirde her gün yeni bir kafe, restoran, alış veriş merkezi, mağaza veya site açılıyor. Zaten Erbil’e geldiğiniz zaman neredeyse tüm şehri dev bir şantiye yeri gibi görmeniz mümkün. Eğer bir ay buradan uzak kalırsanız, döndüğünüzde muhakkak yeni bir binanın yükseldiğini fark ediyorsunuz. Ekonomik değişim kadar hızlı olmasa da kültürel anlamda da büyük bir gelişim var. Beni şaşırtan şeylerden biri de bu değişim sürecinin en önemli aktörlerinden birinin Türkiye olduğunu görmek oldu. Sokaklarda gezerken adım başı bir Türk firmasına rastlıyorsunuz. İnşaat, enerji, finans gibi sektörlerde Türkiye zaten aktif. Ama sadece böyle büyük sektörlerden bahsetmiyorum. Kasaptan tutun fırına kadar Türk firmaları her alanda aktif. Ayrıca bir ürünün Türkiye’den gelmesi kaliteli olduğu anlamına da geliyor. O yüzden sokaklarda yürürken, “Türk tavukçusu” tabelâları görmeniz bile mümkün.
Türkiye kamuoyunun K. Irak’a bakışı “Bizim Kürtleri yoldan çıkaracak bağımsız bir devlet oluşuyor” şeklinde. Buna katılıyor musunuz?
Ben buna pek katılmıyorum. Öncelikle şu soruyu soralım: “Mesut Barzani Türkiye’deki Kürtler ile birleşmeyi ister mi?” Irak Kürdistanı’nın nüfusu sadece 4,5 milyon ve çoğunlukla Soranca konuşuyorlar. Türkiye Kürtlerinin nüfusu ise en kötü ihtimalle Irak Kürtlerinin iki katı. Ve Kırmançi konuşuyorlar. Yani Türkiye ve Irak Kürtleri birleşse, meydana gelecek yeni oluşumun güç merkezi artık Mesut Barzani’nin elinde olmayacaktır. Peki yıllar süren mücadele sonunda bölgesel yönetimin başkanlığına oturan Mesut Barzani böyle bir senaryoyu tercih eder mi? Pek sanmıyorum. Kendi gücünü, etkisini azaltmak istemeyecektir.
Ayrıca Türkiye’deki Kürtlerin de böyle bir motivasyonu olduğunu düşünmüyorum. Tabiî bu noktada Türkiye’deki Kürtlerin haklarının garanti altına alınması ve barışın tesis edilmesi önemli. Böyle bir durumda Türkiye’deki Kürtlerin güneydeki Kürtler ile birleşmeyi istemeleri bana pek mümkün gelmiyor. Öte yandan Türkiye ve Irak Kürdistanı arasında vizelerin uygulanmadığı, ekonomik ve kültürel anlamda geçişlerin kolayca sağlandığı bir ortam tesis edilirse, bu birleşme endişesi zaten çok anlamlı olmayacaktır. Ki halihazırda zaten böyle bir ortamın tesis edilmesi için çalışılıyor. Şu an meselâ Türkiye’den gelen bir kişi Irak’ın güneyine gitmek isterse vize almak zorunda. Ama Kürt bölgesine geldiğiniz zaman 15 güne kadar vizesiz kalabiliyorsunuz. Ayrıca çalışma izinlerini almak da pek zor değil. Yatırımcılara da birçok teşvik uygulanıyor. Bu yüzden bölgede binden fazla Türk firması iş yapıyor.
Kuzey Irak PKK’nın barınağı olarak algılanıyor. PKK, K. Irak siyasetinde ne kadar etkin?
Kitabımda anlatmak istediğim başlıca noktalardan biri bu aslında. Sınırın bu yanının tamamen PKK kamplarından ibaret olduğu, herkesin PKK’yı desteklediği gibi bir algı var ortada. Bu doğru değil. Misal, PKK’nın Erbil’de düzenlediği eylemlere katılım sayısı genelde 300-400 kişi civarında olur. Avrupa şehirlerinde düzenlenen eylemlerle kıyaslarsanız bu katılımın çok az olduğunu görürsünüz. Ben öğrencilik yıllarımda Berlin’de bulunuyordum ve bir gazete için stajyer muhabirlik yapıyordum. Görev itibarı ile PKK sempatizanlarının düzenlediği gösterilere de gidiyordum. O gösterilere binlerce kişinin katıldığını görmek beni çok şaşırtmıştı. Erbil’e geldiğimde de benzer bir manzara ile karşılaşmayı bekliyordum. Ama dediğim gibi buradaki PKK gösterilerine katılım çok daha sınırlı. Ama tabiî ki Erbil, Duhok, Süleymaniye gibi şehirlerde PKK’dan ayrılmış ve kendine yeni bir hayat kurmuş kişiler var. Fakat bir Türk olarak sizin burada hayat kurmanızı, iş yapmanızı zorlaştıracak bir durum kesinlikle söz konusu değil. Siyasete gelince, PKK’nın Irak Kürdistanı’nın iç siyasetini şekillendirebilecek bir aktör olduğunu söylemek zor.
Şu an K. Irak’ta var olan inşa sürecinde Türk milliyetçileri var mı? Nasıl bir tablo hakim?
Evet, Türkiye’de oldukça milliyetçi çevrelerden geldiği bilinen şirketler de Irak Kürdistanı’nda oldukça aktif. Birçok projeler gerçekleştiriyorlar. Sadece büyük şirketler değil, küçük ve orta ölçekli işletmeler için de bu geçerli. Erbil’de, Duhok’ta yatırım yapanların sadece Türkiye Kürtleri olduğu gibi yanlış bir zan var. Tabiî ki Türkiye Kürtleri burada oldukça fazla yatırım gerçekleştiriyorlar. Ama sadece onlar değil. Türkiye’nin her şehrinden, her görüşten yatırımcı var bölgede. Misal aslen Karadenizli veya İç Anadolulu olan, hiç Kürtçe bilmeyen, ama Erbil’de kuaför olsun, fırın olsun çeşitli dükkânlar işleten yatırımcılar var.
K. Iraklı Kürtlerin Türkiye’ye bakışları nasıl?
Türkiye, burada soft power açısından çok etkili. İstanbul’un idealize edildiğini söyleyebilirim. Neredeyse konuştuğum herkes bir gün İstanbul’u görmek istediğini söylüyor. Bunların arasında ev hanımları da var, ya da oldukça dağlık olan Rawanduz bölgesindeki kontrol noktalarında nöbet tutan peşmerge de. Hepsi de bir gün İstanbul’u görmek istediğini söylüyor. Ayrıca Türkiye, Irak Kürdistanı’ndan Avrupa’ya açılan bir kapı gibi de görünüyor. Bu hem hayat tarzı açısından böyle, hem de fiziksel açıdan. Bugün Erbil’den Avrupa’daki birkaç başkente direkt uçuş mümkün. Ama o başkentler hariç Avrupa’ya veya Amerika’ya uçuşlar ekseriyetle İstanbul üzerinden oluyor. Ve son olarak, daha önce de belirttiğim gibi burada iş yapan Türk iş adamlarının da bu olumlu imajın oluşmasında önemli bir etkisi var. Genellikle Türkiye’den gelen malların kaliteli ve iyi olduğuna dair de bir algı söz konusu. Tüm bunlarda yola çıkarak rahatça söyleyebilirim ki, Irak Kürdistanı’nda Türkiye’ye yönelik son derece olumlu bir bakış var.
Merkezi hükümet - K. Irak - Türkiye arasındaki ilişkilerin nasıl yürüdüğünü düşünüyorsunuz?
Şu anda Erbil-Ankara ilişkilerinin gayet yolunda olduğunu, iyi gittiğini söyleyebiliriz. Ama Ankara-Bağdat ve Bağdat-Erbil için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Erbil ile Bağdat arasında birçok sorun var. Öncelikli olarak tartışmalı bölgeler sorunu geliyor tabiî. Kerkük, Hanekin, Sincar gibi birçok bölgede hem Erbil, hem de Bağdat hak iddia ediyor. Buraların kontrolünün kimde kalacağı henüz kesinleşmiş değil. Bu noktada en kritik bölgenin Kerkük olduğunu söyleyebiliriz. Anayasanın 140. maddesi aslında Kerkük sorununun nasıl çözüleceğini detaylı bir şekilde anlatıyor. Ancak bu maddenin uygulanması oldukça zor. Çünkü maddenin uygulanabilmesi için öncelikle Saddam döneminde üzerinde oynamalar yapılan Kerkük’ün nüfus yapısının geriye döndürülmesi gerekiyor. Yani Kerkük’e sonradan gelenlerin şehri terk etmesi, buradan zorla göç ettirilenlerin de geri gelmesi bekleniyor. Bundan sonra Kerkük’ün değiştirilmiş sınırlarının da orijinaline döndürülmesi planlanıyor.
Bu aşamalar gerçekleşirse bir nüfus sayımı yapılması ve ardından yapılacak bir referandumla Kerküklülerin kendi geleceğine kendilerinin karar vermesi isteniyor. Ancak ben bu saydığım prosedürlerin Irak’ın bugün içinde bulunduğu şartlarda oldukça güç olduğunu düşünüyorum. Zaten tam da bu yüzden Kerkük’teki istikrarsızlık bir türlü aşılamıyor. Halihazırda Irak ordusu ve peşmerge birlikleri Kerkük etrafında gergin bir bekleyiş sürdürüyorlar. Bağdat-Erbil hattındaki tek sorun bu da değil. Aynı zamanda peşmergelerin statüsü ve petrol gelirlerine dair sorunlar da var. Özellikle petrol konusu Kürtlerin ekonomik bağımsızlıklarını sağlaması açısından çok önemli. Irak Kürtleri geçtiğimiz sene içerisinde bu konuda oldukça önemli adımlar attılar. Dünyanın en önemli petrol şirketleri ile anlaşmalar imzaladılar. Bunlar tabiî Bağdat’ın tepkisini çekiyor.
Bağdat yönetiminin tepkisini çeken bir başka şey ise Ankara’nın Erbil’le iyi ilişkiler geliştirmesi. Bundan pek hoşnut değiller. Ayrıca hakkında terör suçlamaları bulunan Tarık El Haşimi’nin geçtiğimiz sene Türkiye’ye sığınması da Bağdat’ın sert tepkisini çekmişti. Bu konuda Türkiye’ye hâlâ tepkililer.
Türkiye’den olmak, Türk olmak K. Irak’ta nasıl karşılanıyor? Milliyetçi bir damar var mı?
Açıkçası ben Irak Kürdistanı’nda bulunduğum dönem boyunca Türk olduğum için hiçbir olumsuz tepki ile karşılaşmadım. Türkiye’den gelen ve PKK’ya yakın olan kişiler size tepki gösterebilir. Ama Irak Kürtleri için böyle bir durum söz konusu değil. Bilâkis Türkiye’den geldiğim için hep yakın ilgi ve güleryüz gördüm.
K. Irak’la Türkiye ilişkisinin önümüzdeki seneler nasıl gelişeceğini düşünüyor sunuz?
Ben ilişkilerin daha iyiye gideceğine inanıyorum. Özellikle de şu an ilişkilerde eksik olan kısımların tamamlanacağını düşünüyorum. Yani halihazırda hükümetler arasında sıkı ilişkiler ve güçlü ekonomik bağlar var. Ama halklar arasındaki bağların, kültürel ilişkilerin de daha güçleneceğini tahmin ediyorum. Bunu söylerken tabiî halklar arasındaki bağların tarih boyunca devam ettiğini, o noktada hiç kopuş yaşanmadığını belirtmekte fayda var. Sadece bunun daha geniş bir tabana yayılacağını ve bir bakıma aslına rücu edeceğini düşünüyorum. Ortak projelerin, öğrenci değişimlerinin ve karşılıklı ziyaretlerin artacağına inanıyorum. Özellikle kültürel alanda ortak projelerin geliştirilmesini çok önemsiyorum. Sanırım Türkiye, Irak Kürdistanı’nda ekonomik alanda çok aktif olmasına rağmen, kültürel faaliyetleri biraz ihmal ediyor. Bu konularda Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkeleri örnek almamız iyi olabilir. Çünkü bu ülkeler ticarî açıdan Türkiye kadar aktif olmasalar da Erbil’de birçok kültür sanat faaliyeti düzenliyorlar. Konserler, film festivalleri, fotoğraf sergilerinin yanı sıra birçok sanatçıya burs da veriyorlar. Türkiye’nin de bu tarz etkinlikler gerçekleştirmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca dediğim gibi öğrenci değişimlerinin olması da en azından genç kuşakların birbirini tanıması açısından isabetli olacaktır. Bir de karşılıklı ziyaretlerin sıklaşması da önyargıları azaltmak açısından yardımcı olacaktır. Ben kitabımda da zaten Türkiye’den Erbil’e turlar düzenlemekten bahsediyorum. Bu bölgeyi bilen, gören insanların fikirlerinin değişeceğine inanıyorum. Bu arada Kürt Yönetimi de aslında Türkiye’den daha fazla ziyaretçi çekmek için çalışıyor. Yakın zamanda bölgede gezilmesi gereken yerleri tanıtan Türkçe bir rehber dahi çıkardılar. Aynı zamanda Türkiye’de yayınlanacak tanıtım filmleri çekmeyi de planlıyorlar. Tüm bu projelerin gerçekleşme ihtimali de daha huzurlu bir coğrafyada yaşamamız açısından bana umut veriyor.
H.Hüseyin Kemal
hhkemal@gmail.com