n
?p
ªn
°Tn
h o
¬o
dGn
ƒn
f s
ºn
Yn
h p
¿És
æn
Ÿr
G p
¿És
æn
?r
G o
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG Én
¡n
bs
Rn
Q
(3)
@ n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
d p
G n
B’n
h o
¬o
fÉn
°ùr
Mp
G
(4)
o
º«/
µn
`?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
f p
G B É '
æ n
à r
ªs
? n
Y Én
e s
’ p
G B É '
æn
d n
ºr
? p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ
°o
S
@ o
º«/
Mn
Q Én
j o
ø'
ªr
Mn
Q Én
j *G Én
j p
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG $G p
ºr
°ùp
H pq
?n
ëp
H u
Ün
QÉn
j
n
Ú/
©n
ªr
Ln
G =/
¬p
HÉn
ër
°Un
Gn
h /
¬p
d'
G = '
¤n
Yn
h m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óu
«°n
S '
¤n
Y r
º u
?n
°Sn
h pq
?n
°U
/
‘
o
±ho
ôo
?r
G n
?r
?p
J p
Üho
ô°r
†n
Ÿr
G p
Qƒt
ædG p
?p
FBÉ°n
Sn
Q p
±ho
ôo
M p
™«/
ªn
L p
On
ón
©p
H
p
Ür
ô°n
V n
™n
e p
In
ôp
N'
’r
Gn
h Én
«r
ft
ódG p
‘ Én
fp
ôr
ªo
Y p
™«/
ªn
L p
?p
F B Én
bn
O p
äGn
ôp
°TÉn
Y
r
øn
ªp
dn
h p
‹r
ôp
Ør
ZGn
h ?/
JÉn
«n
M p
Is
óo
e /
‘ …p
Oƒo
Lo
h p
äGs
Qn
P /
‘ Én
¡p
Yƒo
ªr
én
e
Én
¡r
æp
e m
In
Ón
°U pq
?o
µp
H m
án
bGn
ón
°üp
H Én
¡p
àn
HÉn
à`p
cn
h p
Qƒt
ædG p
?p
FBÉ°n
Sn
Q p
ôr
°ûn
f /
‘ »/
æo
æ«/
©o
j
p
án
dÉn
°Sp
Q p
án
Ñn
?n
£p
dn
h Én
æp
fGn
ƒr
Np
Gn
h Én
æp
JGn
ƒn
Nn
’p
n
h Én
æp
Nƒo
«o
°Tn
h Én
æp
JGn
OÉ°n
ùp
dn
h Én
æ p
FBÉ n
H '
’p
n
h
n
án
dÉn
°Su
ôdG p
?p
ò'
g o
ï°p
ùr
æ`n
à°r
ùn
j n
h o
Öo
à`r
µn
j r
øn
ªp
d p
ás
°UÉn
ÿr
Ép
Hn
h n
Ú/
bp
OÉs
°üdG p
Qƒt
ædG
(5)
n
Ú/
e'
G n
Ú/
ªp
MGs
ôdG n
ºn
Mr
Qn
G Én
j n
?p
àn
ªr
Mn
ôp
H
(6)
n
Ú/
ªn
dÉn
©r
dG u
Ün
Q ! o
ór
ªn
?r
G p
¿n
G r
ºo
¡j'
ƒr
Yn
O o
ôp
N'
Gn
h
®
Şualar
Y
edinci
Ş
ua
| 291 |
AYETÜ’L-KÜBRA
ahiret:
öteki dünya.
âl:
sülâle, soy, hânedan; akraba.
âlem:
kâinat, bütün yaratılmışlar,
mevcudat.
âmin:
Allah’ım, kabul eyle!
ashab:
Sahabeler, yani Peygam-
berimiz Hz. Muhammed’i (asm)
görmüş ve mü’min olarak ona ve
onun mesleğine bağlı kalmış olan
zatlar.
âşire:
onda bir.
bismillâhirrahmânirrahîm:
esir-
geyen bağışlayan Allah namına,
Allah için, Allah’ın adı ve izni ile.
hakkı için:
hatırına.
hamd:
methetme, övme; teşek-
kür, şükran.
Hannan:
Çok merhametli olan, Al-
lah.
hassaten:
bilhassa, özellikle.
hikmet:
her şeyin belirli gayelere
yönelik olarak, manalı, faydalı ve
tam yerli yerinde olması.
ihsan:
bağışlama, ikram etme.
ilâh:
tapılan, ibadet edilen.
mağfiret:
Allah’ın, kullarının gü-
nahlarını bağışlaması, örtmesi, af-
fetmesi; İlahi merhamet, gufran.
mahsus:
özel; ait.
Mennân:
İhsanı bol, çok çok ih-
san eden, en çok nimet veren, Al-
lah.
merhamet:
acımak, şefkat gös-
termek
minnet:
başa kakma.
neşir:
yayma.
rab:
besleyen, yetiştiren, verdiği
nimetlerle mahlûkatı ıslah ve ter-
biye eden Allah.
rahîm:
rahmeti her şeyi kuşatan
Allah.
rahman:
sonsuz merhamet sahi-
bi ve şefkatle bütün varlıkları rı-
zıklandıran Allah.
rahmet:
acıma, merhamet etme.
risale:
küçük kitap, broşür.
salât:
Hz. Muhammed’e Ashabı-
na, ailesine Allah’ın rahmet ve
mağfiretini, meleklerin istiğfarını
ve mü’minlerin dualarını dileme.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sadık:
bağlı, şaşmayan.
salâvat:
Hz. Muhammed’e rahmet
ve esenlik dileme, salât ve selâm
etme.
selâm:
rahatlık, esenlik.
şamil:
kapsayıcı, herşeyi kapsa-
yan.
şan:
ad, nam.
şükür:
görülen bir iyiliğe karşılık
hoşnutluk, memnunluk ve min-
nettarlık ifade etme, teşekkür.
talebe:
öğrenci.
tenzih etme:
uzak ve yüce tut-
ma; temiz bilme.
umumî:
genel.
vücut:
beden.
zerre:
en küçük parça.
Rahîm, Hannan, Mennan olan Allah’ın şanı her şeyden yücedir. Onun ihsanı umumîdir, şa-
mildir. Ondan başka ibadete lâyık hiç bir ilâh yoktur.
4.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz
yoktur. Sen her şeyi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
5.
Yâ Rabbi! Bismillâhirrahmanirrahîm hakkı için, yâ Allah, yâ Rahman, yâ Rahîm! Efendimiz
Muhammed’e, onun bütün âl ve Ashabına, Risale-i Nur’un bütün harfleri ve bu harflerin
dünya ve ahiretteki bütün ömrümüzün dakikalarının aşireleriyle çarpımı adedince, bütün
bu adetlerin de benim hayatım boyunca vücudumun zerreleriyle çarpımı adedince salât
ve selâm eyle. Bu salâvatların her biri hürmetine, beni ve Risale-i Nur’un neşrinde sadakat-
le bana yardım edenleri, atalarımızı, büyüklerimizi, âlimlerimizi, kız ve erkek kardeşlerimi-
zi, sadık Nur Talebelerini, hassaten bu risaleyi yazıp çoğaltanları mağrifet eyle. Bunu rah-
metinle yap, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Âmin.
6.
Onların duaları, “Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rab-
bi olan Allah’a mahsustur” sözleriyle sona erer. (Yunus Suresi: 10.)