Şualar - page 298

durduran ve hayat-ı içtimaiyenin hüsn-i cereyanını temin
eden, yalnız cehennem fikridir. Yoksa, cehennem endi-
şesi olmazsa,
(1)
p
Öp
dÉn
¨ r
?p
d o
ºr
µo
?r
n
G
kaidesiyle o sarhoş delikan-
lılar, hevesatları peşinde bîçare zayıflara, âcizlere dünya-
yı cehenneme çevireceklerdi. Ve yüksek insaniyeti, ga-
yet süflî bir hayvaniyete döndüreceklerdi.
Dördüncü delil:
nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesin-
de en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünye-
vî saadet için bir cennet, bir melce, bir tahassungâh ise,
aile hayatıdır. Ve herkesin hanesi, küçük bir dünyasıdır.
Ve o hane ve aile hayatının hayatı ve saadeti ise, sami-
mî ve ciddî ve vefadarâne hürmet ve hakikî ve şefkatli ve
fedakârâne merhamet ile olabilir. Ve bu hakikî hürmet
ve samimî merhamet ise, ebedî bir arkadaşlık ve daimî
bir refakat ve sermedî bir beraberlik ve hadsiz bir zaman-
da ve hudutsuz bir hayatta birbiriyle pederâne, ferzendâ-
ne, kardeşâne, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak
fikriyle, akidesiyle olabilir.
Meselâ, der: “Bu haremim, ebedî bir âlemde, ebedî
bir hayatta daimî bir refika-i hayatımdır. Şimdilik ihtiyar
ve çirkin olmuş ise de, zararı yok. Çünkü, ebedî bir gü-
zelliği var; gelecek. Ve böyle daimî arkadaşlığın hatırı
için, her bir fedakârlığı ve merhameti yaparım” diyerek,
o ihtiyare karısına, güzel bir hûri gibi muhabbetle, şefkat-
le, merhametle mukabele edebilir. Yoksa kısacık, bir iki
saat sûrî bir refakatten sonra ebedî bir firak ve müfara-
kata uğrayan arkadaşlık, elbette gayet sûrî ve muvakkat
ve esassız, hayvan gibi bir rikkat-i cinsiye manasında ve
âciz:
güçsüz.
akide:
inanç.
âlem:
dünya.
arkadaşâne:
arkadaşçasına.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
ciddî:
gerçek.
daimî:
devamlı.
dünyevî saadet:
dünya mutlulu-
ğu.
ebedî:
sonsuz, sonsuza dek.
fedakâr:
feda eden.
fedakârâne:
fedakârca.
ferzendâne:
oğula yakışacak su-
rette.
firak:
ayrılık.
hadsiz:
sınırsız.
hakikî:
gerçek.
hane:
ev.
harem:
kadın eş.
hatır:
saygı.
hayat:
ömür, yaşayış.
hayat-ı dünyeviye:
dünya haya-
tı.
hayvaniyet:
hayvanlık.
hevesat:
hevesler, nefsin istek ve
arzuları.
hudutsuz:
sınırsız.
huri:
cennet güzeli.
hürmet:
saygı.
hüsn-i cereyan:
güzel hare-
ket.
ihtiyar:
yaşlı.
ihtiyare:
yaşlı, ihtiyar kadın.
insaniyet:
insanlık.
kaide:
prensip, kural.
kardeşâne:
kardeşçe.
melce:
sığınak.
merhamet:
acımak, karşılık-
sız şefkat, karşılıksız sevgi.
müfarakat:
ayrılık.
muhabbet:
sevgi.
mukabele:
karşılık verme.
münasebet:
ilişki.
muvakkat:
geçici.
nev-i beşer:
insanoğlu.
pederâne:
babaca.
refakat:
arkadaşlık.
refika-i hayat:
hayat arkada-
şı.
rikkat-i cinsiye:
insanın ken-
di cinsinden olana acıması.
saadet:
mutluluk.
samimî:
içten, candan.
şefkat:
acıyarak ve karşılıksız
merhamet muhabbet besle-
me.
sermedî:
devamlı, sürekli.
süflî:
aşağılık.
sûrî:
gösterişte, şeklî.
tahassungâh:
sığınma yeri.
temin:
elde etme.
vefadarâne:
vefalı olarak.
zemberek:
hareketi sağlayan
güç kaynağı.
1.
Galip olan hükmeder.
d
okuzuncu
Ş
ua
| 298 | Şualar
1...,288,289,290,291,292,293,294,295,296,297 299,300,301,302,303,304,305,306,307,308,...1581
Powered by FlippingBook