kazanamamıştır. Zira bu yol, peygamberlerin, velilerin,
âriflerin, salihlerin ve bilhassa canını canana seve seve fe-
da eden ve sayısı milyonlara sığmayan kahraman şehitle-
rin mukaddes yoludur. Artık bu çetin yolda yürümek iste-
yenler, her an karşılarına dikilecek olan müthiş mâniala-
rı daima göz önünde tutmaları lâzımdır. Evet, bu yolda
yürüyecek olanların, sizdeki sarsılmak bilmeyen imanla,
yüksek ve İlâhî irfanla ve bilhassa harikulâde ihlâs ve fe-
ragatle mücehhez olmaları gerektir. Çünkü, bu mühim
vadide Nur davasının takip ettiği tebliğ, tenvir ve irşad
usulü bam başka hususiyetler taşımaktadır. Artık insanın
his ve fikrine, ruh ve vicdanına bam başka ufuklar aça-
cak olan bu derin bahsi, dua buyurun da, müstakil ve mu-
fassal bir eserde aziz din ve gönüldaşlarımıza arz etmek
şerefine nail olayım. Çünkü, bu nurlu bahis o kadar de-
rin ve o derece mühimdir ki, böyle birkaç sayfalık mek-
tup ve makalelerle asla ifade edilemez.
İman ve Kur’ân nuru ile ter temiz gönlünü fethettiğiniz
gençlik, İlâhî zaferinizin en parlak delilini teşkil eden en
mühim varlık ve en kıymetli cevherdir. “Nurdan Sesler”in
hemen her mısraında, asil ve şuurlu ruhuna hitap ettiğim
ter temiz gençlik, işte bu hak ve hakikatın bağrı yanık âşı-
ğı olan gençliktir.
Nurlu davanın kazanmış olduğu bu son zaferin verdiği
vecdle dolu bir ilhamla yazdığım şu manzumeyi
(HAŞİYE)
tak-
dim ediyorum. Kabulünü rica ve istirham eylerim.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 431 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
arif:
bilgide ileri olan, irfan sa-
hibi
arz:
sunma
asil:
yüksek duygularla yapı-
lan davranış, v.b
aziz:
izzetli, muhterem, saygın
bahis:
konu
bilhassa:
özellikle
canan:
sevgili, gönül verilmiş
cevher:
esas, maya, öz
dava:
takip edilen fikir, iddia
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, burhan
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz
fedâ:
uğruna verme
ferâgat:
hakkından isteyerek
vazgeçme
fetih:
zafer, galibiyet
gönüldaş:
aynı duygulara sa-
hip olan kişilerden her biri
hâk:
doğruluk, gerçek, hakikat
hakikat:
gerçek, doğru
harikulâde:
olağanüstü
hitap:
söz söyleme, topluluğa
veya birisine karşı konuşma
hususîyet:
hususîlik, ayırıcı
özellik
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
zin, sırf Allah rızası için yapma
İlâhî:
Allah’la ilgili, Cenab-ı
Hakka dair
ilham:
belli bilgi vasıtalarına
başvurmadan Allah tarafından
insanın kalbine veya zihnine
indirilen mana
iman:
inanç, itikat
iman:
inanç, itikat
irfan:
yaratılıştan bilme, anla-
ma, Allah’ın sır ve gerçeklerini
kavrama, kâinatın sırlarını bil-
me kudreti
irşat:
doğru yolu gösterme,
gafletten uyandırma
istirham:
rica etme
HAŞİYE:
“Gönüller Fatihi Büyük Üstada” başlıklı olan bu manzume
Mektubat’ın ve İhlas Risalelerinin ahirindedir.
mânia:
engel
manzume:
vezinli, kafiyeli söz, şiir,
eser
mufassal:
tafsilâtlı olarak açıkla-
nan, uzun uzadıya açıklanıp anlatı-
lan, ayrıntılı, detaylı
mukaddes:
takdis edilmiş, kutsal,
aziz, temiz
mücehhez:
techiz edilmiş, cihaz-
landırılmış, donatılmış
mühim:
önemli, ehemmiyetli
müstakil:
başlı başına, bağımsız
müthiş:
dehşet veren, ürküten,
dehşetli, korkunç
nail:
kavuşan, ulaşan, eren
nur:
aydınlık, parıltı, ışık
nurlu:
ışıklı, parıltılı
peygamber:
Allah tarafından ha-
ber getirerek İlâhî emir ve yasak-
ları insanlara tebliğ eden elçi, nebi
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın temeli
ve sebebi olan manevî varlık
salih:
dinin emir ve yasaklarına
uygun hareket eden, takva sahibi,
müttakî
şeref:
manevî büyüklük, yücelik,
onur
şuur:
bilinç
takdim:
arz etme, sunma
tebliğ:
bir dini veya fikri başkaları-
na anlatma ve böylece yayılması-
na çalışma
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma,
ışıklandırma
teşkil:
oluşturma, şekillendirme
usûl:
metot, metodoloji; esaslar,
kaideler
vecd:
Kalbe gelen feyiz, tabiî bir
şekilde kendinden geçme, iç te-
maşa sebebiyle cezbelenme
velî:
Allah’ın sevgisine, himayesi-
ne kavuşmuş, ermiş kimseler, Al-
lah dostu, evliya
vicdan:
insanın içindeki, iyiyi kötü-
den ayırabilen, iyilik etmekten lez-
zet duyan ve kötülükten elem
alan manevî his