On Birinci Mesele
Beyanın selâmet ve sıhhati ise, hükmü levazım ve me-
badisiyle ve âlât-ı müdafaasıyla ispat etmektir. Şöyle ki:
Bir hükmün levazımını ihlâl etmemek, rahatlığını boz-
mamak ve nazara almak ve mebadisinden istimdad-ı ha-
yat etmek için, müracaat etmek ve hücum eden evha-
mın itirazatına mukabele edecek sual-i mukaddere cevap
olan kuyudatıyla tekallüt etmek gerektir.
demek, kelâm meyvedar bir ağaçtır. Cinayet ve içti-
nadan himayet etmek için, dikenleri ve süngüleri dizil-
mişler. güya o kelâm, birçok münazaratın neticesi ve
pek çok muhakematın zübdesi olduğundan, gayet ulvî
olarak, evhamın şeyatini istirak-ı sem’ edemezler, eğri
nazarla bakamazlar.
güya mütekellim altı cihetini nazara alıp, etrafına bir
sur çekmiştir. Yani, mevzu veyahut mahmulün takyidiy-
le, veyahut tavsifle, veyahut başka cihetle, vehmin hücu-
muna müsait noktalarda birer müdafi müheyya ederek,
baştan aşağıya kadar mukadder suallere cevap hükmün-
de olan kuyudatıyla mücehhez etmektir. eğer buna mi-
sal istersen, şu kitap bitamamihî buna uzunca bir misal-
dir. lâsiyyema, Makale-i salise en parlak bir misaldir.
* * *
alât-ı müdafaa:
savunma aletleri.
beyan:
bildirme, açıklama, söyle-
me.
bitamamihî:
tamamen, bütünüy-
le, hepsi.
cihet:
yön.
cinayet:
cana kıyma, katl veya
bu derecede a€ır bir suç.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
gayet:
son derece.
güya:
sanki.
himayet:
koruma, esirgeme.
hücum:
saldırma.
hükmünde:
de€erinde, yerinde.
hüküm:
verilen karar.
içtina:
meyve toplama, a€açtan
yemiş devşirme.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
ispat:
do€ruyu delillerle göster-
me.
istimdat-ı hayat:
hayatın kurta-
rılmasına yardım.
istirak-ı sem’:
kulak hırsızlı€ı, giz-
lice konuşulan bir mesele hak-
kında söylenenleri duymak için
dikkatle dinleme.
itirazat:
itirazlar.
kelâm:
söz.
kuyudat:
kayıtlar.
lâsiyyema:
hususan, özellikle.
levazım:
lâzım olan şeyler.
mahmul:
bir ibareden çıkan
muhtemel mana.
Makale-i Salise:
üçüncü makale.
mebadi:
temel prensipler, ilk un-
surlar.
u
nsuru
’
l
-B
elâgaT
| 150 | MuhakeMat
mesele:
önemli konu.
mevzu:
konu.
meyvedar:
meyveli, yemişli.
misal:
örnek.
muhakemât:
muhakemeler,
karar vermeye için yapılan
düşünceye yönelik zihnî bir
takım faaliyetler ve sonuçları.
mukabele:
karşılık verme,
karşılama.
mukadder:
takdir edilmiş.
mücehhez:
techiz edilmiş, ci-
hazlandırılmış, donatılmış.
müdafi:
müdafaa eden, savu-
nan, koruyan, dayanan.
müheyya:
hazır, hazırlanmış,
amade.
münazarat:
münazaralar.
müracaat:
başvurma, danış-
ma.
müsait:
uygun, münasip.
mütekellim:
söyleyen, konu-
şan, birinci şahıs.
nazar:
bakış, dikkat.
selâmet:
esenlik, cümlenin
düzgün ve do€ru olması.
sıhhat:
sahihlik, sözün yanlış
ve eksik olmaması.
sual:
soru.
sual-i mukadder:
gelecek,
gelmesi beklenen soru.
şeyatin:
şeytanlar.
takyit:
kayıt ve şarta ba€la-
ma.
tavsif:
vasıflandırma, nitele-
me.
tekallüt:
bir şeyi üzerine al-
ma.
ulvî:
yüksek, yüce.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve
esassız düşünce.
zübde:
bir şeyin en mühim
kısmı, bir şeyin özü, seçkin
kısmı .