Yâ Rabbi ve yâ Rabbe’s-Semavati ve’l-Aradîn! Yâ Hâ-
lıkî ve yâ Hâlık-ı Külli Şey!
Gökleri yıldızlarıyla, zemini müştemilâtıyla ve bütün
mahlûkatı bütün keyfiyatıyla teshir eden kudretinin ve ira-
detinin ve hikmetinin ve hâkimiyetinin ve rahmetinin hak-
kı için, nefsimi bana musahhar eyle ve matlûbumu bana
musahhar kıl. Kur’ân’a ve imana hizmet için, insanların
kalblerini Risale-i Nur’a musahhar yap. Ve bana ve ih-
vanıma iman-ı kâmil ve hüsn-i hatime ver. Hazret-i Mû-
sa Aleyhisselâma denizi ve Hazret-i İbrahim Aleyhisselâ-
ma ateşi ve Hazret-i Davud Aleyhisselâma dağı, demiri
ve Hazret-i Süleyman Aleyhisselâma cinni ve insi ve Haz-
ret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma şems ve kame-
ri teshir ettiğin gibi, Risale-i Nur’a kalbleri ve akılları mu-
sahhar kıl. Ve beni ve Risale-i Nur Talebelerini nefis ve
şeytanın şerrinden ve kabir azabından ve cehennem ate-
şinden muhafaza eyle ve Cennetü’l-Firdevste mes’ut kıl.
Âmin, âmin, âmin.
(1)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
f p
G B É n
æ n
à r
ª s
?n
Y Én
e s
’p
G B É n
æn
d n
ºr
? p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ°oS
(2)
Ú/
ªn
dÉn
©r
dG u
Ün
Q ! o
ór
ªn
?r
G p
¿
n
G r
º o
¡j'
ƒr
Yn
O o
ôp
N'
Gn
h
kur’ân’dan ve münacat-ı nebeviye olan
Cevşenü’l-Kebir
’den
aldığım bu dersimi, bir ibadet-i tefekküriye olarak, rabb-i ra-
hîm’imin dergâhına arz etmekte kusur etmişsem, kusurumun
affı için, kur’ân’ı ve
Cevşenü’l-Kebir
’i şefaatçi ederek, rah-
metinden, affımı niyaz ediyorum.
• • •
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun mea-
linde Peygamberimize yapılan
dua.
aleyhisselâm:
selâm onun üzerine
olsun.
âmin:
“Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!” manasında duadan
sonra söylenir.
Cennetü’l-Firdevs:
altıncı cennet
tabakası.
hâkimiyet:
hükmediş, kontrol ve
emir altında bulundurma, itaat et-
tirme.
hikmet:
yüksek bilgi; gayeli, fay-
dalı, anlamlı, yerli yerinde iş
görme.
hükmünde:
yerinde, değerinde.
hüsn-i hatime:
güzel son; imanla
ölme.
ihvan:
kardeşler.
iman:
inanç, itikat.
iman-ı kâmil:
mükemmel iman.
ins:
insanlar.
iradet:
irade, istek, dileme.
kabir:
mezar.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı, bütün âlemler, varlıklar.
kamer:
ay.
keyfiyat:
durumlar, hâller.
kudret:
güç, kuvvet.
küre-i arz:
dünya, yeryüzü.
mahlûkat:
yaratıklar, yaratılmış-
lar.
matlûp:
istenen, arzu edilen.
mesut:
mutlu, saadetli.
musahhar:
boyun eğmiş, emre
verilmiş.
müştemilât:
içindekiler, bir şeyin
içinde bulunanlar.
nefis:
kötü vasıfları, nitelikleri ken-
disinde toplayan, iyilikten alıko-
yan, kötülüğe sevk eden güç.
rahmet:
şefkat ve merhamet
etme, acıma, esirgeme.
şems:
güneş.
şer:
kötülük.
talebe:
öğrenci.
tehlil:
“Lâ ilâhe illallah” sözünün
tekrar edilmesi.
tekbir:
“Allah en büyüktür” ma-
nasına gelen “Allahü Ekber” sö-
zünü söyleme.
teshir etmek:
itaat ettirmek, bo-
yun eğdirmek.
teshir:
itaat ettirmek, boyun eğ-
dirmek.
yâ Hâlık-ı Külli Şey:
her şeyin ya-
ratıcısı olan Allah!
yâ Hâlıkı:
ey yaratıcım!
yâ rabbe’s-Semavati ve’l-ar
adîn:
ey yerlerin ve göklerin Rabbi olan
Allah!
yâ rabbi:
ey bütün varlıkları ter-
biye ve idare eden Rabbim!
zemin:
yeryüzü.
âlem:
dünya, cihan, evren.
arz etmek:
sunmak.
Cevşenü’l-Kebir:
Peygamberimize
gelen büyük ve önemli bir
dua.
dergâh:
makam; büyük bir
huzura girilecek kapı.
ebed:
sonu olmayan, sonsuz,
daimî.
ezel:
başlangıcı olmayan, baş-
langıçsız.
kusur:
hata; eksiklik.
mahsus:
özel, birine veya bir
şeye has olan.
münacat-ı Nebeviye:
Pey-
gamberimize ait dua.
niyaz etmek:
yalvarmak, ya-
karmak, dua etmek.
rab:
yaratan, besleyen, büyü-
ten, eğiten Allah.
rabb-i rahîm:
sonsuz merha-
met ve şefkat sahibi, her şeyi
terbiye ve idare eden Allah.
rahmet:
şefkat ve merhamet
etme, acıma, esirgeme.
şefaat:
af ve bağışlanma için
sebep ve vesile olan.
tenzih etmek:
Allah’ın bütün
kusurlardan ve noksanlıklar-
dan uzak olduğuna inanma,
temiz tutma.
1.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz
yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
2.
Duaları ise şu sözlerle sona erer: “Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet,
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Yunus Suresi: 10.)
m
ÜnacaT
| 990 | Lem’aLar