Lem'alar - page 982

hâlde her bir zerresi, her bir şeyini ve cesedinin teşekkü-
lünü, belki dünyada alâkadar olduğu her şeyini bilecek,
görecek, yapabilecek, âdeta ilâh gibi ihatalı bir ilmi ve
kudreti bulunacak; sonra teşkil-i ceset ona havale edilir
ve “kendi kendine oluyor” denilebilir.
Ve heyet-i mecmuasındaki vahdet-i tedbir ve vahdet-i
idare ve vahdet-i nev’iye ve vahdet-i cinsiye ve umumun
yüzlerinde göz, kulak, ağız gibi noktalarda ittifak cihetin-
de müşahede edilen sikke-i fıtratta birlik ve her bir nev’in
efradı simalarında görülen sikke-i hikmette ittihat ve ia-
şede ve icatta beraberlik ve birbirinin içinde bulunmak gi-
bi keyfiyetlerinden hiçbirisi yoktur ki, senin vahdetine
kat’î şahadette bulunmasın. Ve her bir ferdinde, kâinata
bakan bütün isimlerin cilveleri bulunmakla, vahidiyet için-
de senin ehadiyetine işareti olmasın.
Hem, nasıl ki, insan ile beraber hayvanatın zeminin bü-
tün yüzünde yayılan yüz bin envaı, muntazam bir ordu gi-
bi teçhiz ve talimat ve itaat ve musahhariyetle ve en kü-
çükten tâ en büyüğe kadar, rububiyetin emirleri intizamla
cereyanlarıyla o rububiyetinin derece-i haşmetine; ve ga-
yet çoklukla beraber gayet kıymetli ve gayet mükemmel
olmakla beraber gayet çabuk yapılmaları ve gayet sanatlı
olmakla beraber gayet kolay yapılışlarıyla kudretinin de-
rece-i azametine delâlet ettikleri gibi; şarktan garba, şi-
malden cenuba kadar yayılan, mikroptan tâ gergedana
kadar, en küçücük sinekten tâ en büyük kuşa kadar bü-
tün onların rızıklarını yetiştiren rahmetinin hadsiz
vüs’atine; ve her biri emirber nefer gibi vazife-i fıtriyesini
alâkadar:
alâkalı, ilgili.
cenup:
güney.
cereyan:
bir şeyin olması, yapıl-
ması.
ceset:
beden, vücut.
cihet:
yön.
cilve:
görünme, akis, yansıma.
delâlet etmek:
delil olmak, gös-
termek.
derece-i azamet:
büyüklüğün de-
recesi.
derece-i haşmet:
ihtişamın ve
görkemin derecesi.
efrat:
fertler, bireyler.
ehadiyet:
Allah’ın her bir şeyde
birliğini göstermesi.
emir:
iş, faaliyet; buyruk.
emirber:
emre göre hareket eden.
enva:
nev’ler, türler.
fert:
birey, şahıs.
garp:
batı.
gayet:
son derece, pek çok.
hadsiz:
sayısız, sınırsız.
havale:
bir işi veya bir şeyi başka
birisine bırakma, ısmarlama.
hayvanat:
hayvanlar.
hey’et-i mecmua:
bir şeyin ta-
mamı, parçalarına bakılmaksızın
bir bütün olarak görünüşü.
iaşe:
beslenilmek, yedirilip içiril-
mek.
icat:
vücuda getirilmek, yoktan
yaratılmak.
ihatalı:
her şeyi kuşatan, saran.
ilâh:
tanrı; tapılan, ibadet edilen
varlık.
ilim:
biliş, bilgi.
intizam:
düzen, tertip.
işaret:
gösterme, bildirme.
itaat:
emre uyma, söz dinleme.
ittifak:
birleşme, birlik.
ittihat:
birleşme, birlik.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı, bütün varlıklar, evren.
kat’î:
kesin.
keyfiyet:
durum, nitelik, özellik.
kıymet:
değer.
kudret:
güç, kuvvet.
muhal:
imkânsız, olması mümkün
olmayan.
muntazam:
düzenli, düzene gir-
miş.
musahhariyet:
emre boyun
eğme.
müşahede etmek:
görmek, göz-
lemlemek.
nefer:
asker, er.
nevi:
tür, cins.
rahmet:
şefkat ve merhamet
etme, acıma, nimetlendirme.
rızık:
Allah’ın verdiği nimetler, yi-
yecek ve içecek şeyler.
rububiyet:
Cenab-ı Hakkın her za-
man, her yerde ve her varlığa
m
ÜnacaT
| 982 | Lem’aLar
muhtaç olduğu şeyleri ver-
mesi, onları yetiştirmesi,
uyum içinde sevk ve idare et-
mesi.
sanatlı:
ustalıkla ve güzel ya-
pılmış.
sikke-i fıtrat:
yaratılış mührü,
damgası.
sikke-i hikmet:
hikmet
mührü; faydalı, gayeli ve yerli
yerinde oluşu gösteren mü-
hür.
sima:
yüz, çehre.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
şark:
doğu.
şimal:
kuzey.
talimat:
eğitimler, öğretimler,
yetiştirmeler.
teçhiz:
cihazlandırma, do-
natma.
teşekkül etmek:
meydana
gelmek, şekillenmek.
teşekkül:
meydana gelme, şe-
killenme.
teşkil-i ceset:
insan ve hayvan
bedenlerinin meydana gel-
mesi, şekillenmesi.
umum:
bütün, hep.
vahdet:
birlik.
vahdet-i cinsiye:
cinsteki bir-
lik, aynı cinsten oluş.
vahdet-i idare:
idarenin tek
elden yürütülmesi.
vahdet-i nev’iye:
türdeki bir-
lik, aynı türden oluş.
vahdet-i tedbir:
neticelerini
düşünerek idare etmenin tek
elden olması.
vahidiyet:
birlik.
vazife-i fıtriye:
yaratılıştan ge-
len görev.
vüs’at:
genişlik.
zemin:
yer.
zerre:
maddenin en küçük
parçası, atom.
1...,972,973,974,975,976,977,978,979,980,981 983,984,985,986,987,988,989,990,991,992,...1406
Powered by FlippingBook