Lem'alar - page 979

ve onlara taallûk eden icat fiilleri ve rabbanî isimlerde
muvafakat ve o yüz bin envaın hadsiz efratlarını birbiri
içinde şaşırmayarak birden idareleri gibi noktalar, o Va-
cibü’l-Vücud sâniin bilbedahe vahdetine ve ehadiyetine
şahadet ederler.
Hem nasıl ki onlar senin vücub-i vücuduna ve vahde-
tine şahadet ediyorlar; öyle de, rûy-i zeminde dört yüz bin
milletlerden teşekkül eden zîhayat ordusundaki hadsiz ef-
radın yüz binler tarzda iaşe ve idareleri, şaşırmayarak, ka-
rıştırmayarak, mükemmel yapılmasıyla, senin rububiye-
tinin vahdaniyetteki haşmetine ve bir baharı bir çiçek ka-
dar kolay icat eden kudretinin azametine ve her şeye ta-
allûkuna delâlet ettikleri gibi; koca zeminin her tarafında,
hadsiz hayvanatına ve insanlara, hadsiz taamların çeşit
çeşit aksamını ihzar eden rahmetinin hadsiz genişliğine;
ve o hadsiz işler ve in’amlar ve idareler ve iaşeler ve icra-
atlar, kemal-i intizamla cereyanları ve her şey, hatta zer-
reler o emirlere ve icraata itaat ve musahhariyetleriyle,
hâkimiyetinin hadsiz vüs’atine kat’î delâlet etmekle bera-
ber; o ağaçların ve nebatların ve her bir yaprak ve çiçek
ve meyve ve kök ve dal ve budak gibi her birisinin her bir
şeyini, her bir işini bilerek, görerek, faydalara, maslahat-
lara, hikmetlere göre yapılmakla, senin ilminin her şeye
ihatasına ve hikmetinin her şeye şümulüne pek zahir bir
surette delâlet ve hadsiz parmaklarıyla işaret ederler. Ve
senin gayet kemaldeki cemal-i sanatına ve nihayet ce-
maldeki kemal-i nimetine hadsiz dilleriyle sena ve methe-
derler.
Lem’aLar | 979 |
m
ÜnacaT
kemal-i nimet:
nimetlerin mü-
kemmelliği.
kudret:
güç, kuvvet.
maslahat:
fayda; maksat.
methetmek:
övmek.
musahhariyet:
emre boyun eğme
hâli.
muvafakat:
uygunluk.
münasebet:
uyum, uygunluk; ilgi,
ilişki.
nebat:
bitki.
rabbanî:
varlıkları, besleyen, bü-
yüten, yetiştiren, sevk ve idare
eden Allah’a ait.
rahmet:
şefkat ve merhamet
etme, acıma, esirgeme.
rububiyet:
Cenab-ı Hakkın her za-
man, her yerde ve her varlığa
muhtaç olduğu şeyleri vermesi,
onları yetiştirmesi, uyum içinde
sevk ve idare etmesi.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
Sâni:
her şeyi sanatla yaratan Al-
lah.
sena:
methetme, övme, yüceltme.
suret:
şekil, biçim, görünüş.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
şümul:
kaplama, kuşatma.
taallûk:
alâkalı, ilgili olma.
taam:
yemek, yiyecek, gıda.
tarz:
usul, şekil, biçim.
tedbir:
neticelerini düşünerek
idare etme, çekip çevirme.
teşekkül etmek:
meydana gel-
mek, oluşmak.
Vacibü’l-Vücut:
varlığı zorunlu ve
gerekli olan ve yokluğu düşünü-
lemeyen; varlığı Zatî, ezelî, ebedî
olup vücut tabakalarının en sağ-
lamı, en kuvvetlisi, en esaslısı ve
en mükemmeli olan Allah.
vahdaniyet:
Allah’ın bir oluşu.
vahdet:
birlik.
vücub-i vücut:
varlığı zorunlu, ge-
rekli ve şart olmak, olmaması im-
kânsız olmak.
vüs’at:
genişlik.
zahir:
görünür, açık.
zemin:
yeryüzü.
zerre:
atom, molekül; en küçük
parça.
zîhayat:
hayat sahibi, canlı.
aksam:
kısımlar, bölümler.
azamet:
büyüklük.
bilbedahe:
apaçık bir şekilde.
cemal:
güzellik
cemal-i sanat:
sanatın güzel-
liği, sanattaki güzellik.
cereyan:
akım, hareket.
delâlet etmek:
delil olmak,
göstermek.
efrat:
fertler, bireyler.
ehadiyet:
Allah’ın her bir
şeyde birliğini göstermesi.
enva:
türler, neviler, çeşitler.
faide:
fayda, yarar.
fiil:
iş, oluş, hareket.
gayet:
son derece, çok.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hâkimiyet:
hükmediş, kontrol
ve emir altında bulundurma,
itaat ettirme.
haşmet:
büyüklük, heybet.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
yüksek bilgi; gayeli,
faydalı, anlamlı ve yerli ye-
rinde iş görme.
iaşe:
beslemek, yedirip içir-
mek.
icat:
vücuda getirmek, yoktan
yaratmak.
icraat:
iş, faaliyet.
idare:
yönetme, çekip çe-
virme.
ihata:
kuşatma, sarma.
ihzar etmek:
hazırlamak.
ilim:
biliş, bilgi.
in’am:
nimet verme, nimet-
lendirme.
işaret etmek:
göstermek, bil-
dirmek.
itaat:
uyma, emre göre hare-
ket etme.
kat’î:
kesin.
kemal:
mükemmellik.
kemal-i intizam:
mükemmel
ve kusursuz düzen.
1...,969,970,971,972,973,974,975,976,977,978 980,981,982,983,984,985,986,987,988,989,...1406
Powered by FlippingBook