mEhmEt FEYZi:
1912’de Kastamonu’ya bağlı Müderris Atabey köyünde doğdu. Bediüzzaman Sa-
id Nursî’nin 1936 yılında Kastamonu’ya sürgün edilmesinden iki yıl sonra kendisiyle tanıştı. Altı yıl bo-
yunca Üstada hizmette bulundu. Nur Risalelerinde ve özellikle de Kastamonu Lâhikası’nda Bediüzza-
man Mehmet Feyzi’yi Risale-i Nur’un faal bir kâtibi olan Hüsrev Altınbaşak adındaki talebesine benze-
terek, “Küçük Hüsrev” lakabıyla bahseder. Arapça tahsili de olan Mehmet Feyzi Pamukçu, Üstatla bir-
likte Risale-i Nur’ları baştan sona kadar okudu. Denizli (1943) ve Afyon (1948) hapishanelerinde Üstat-
la beraber tutuklu kaldı. Nur Talebeleri arasında ehl-i ilim bir zat olan Mehmet Feyzi, 1990 yılında Kas-
tamonu’da vefat etti.
mEhmEd Zühtü:
Said Nursî Hazretlerinin “Sözler’in hameleleri” (temel direkleri ve taşıyıcıları) ola-
rak vasıflandırdığı Mehmed Zühtü sadık Nur Talebelerindendir. Kastamonu Lâhikasında kendisinden
bahisle, “Hafız Ali’nin tahkikatına gelenlerin, ‘Mağazalarda kâğıt kalmadı. Risale-i Nur Şakirtleri kâğıdı
bitirdiler’ demeleri ve Mehmed Zühtü’nün kitapları kendine iade edilmeleri, Risale-i Nur Şakirtlerini
müftehirane teşçi ve teşvik eden bir hadisedir” denilmektedir. Ciddî çalışmaları dolayısıyla has ve ha-
kikî şakirtlerin dairesi içinde bulunduğu Bediüzzaman tarafından ifade edilmektedir.
mEVLâna CELâLEddin-i RumÎ:
Celâleddin Muhammed Rumî. Hicrî 604, Milâdî 1207’de Hora-
san’ın Belh şehrinde doğdu. Ünvanı Mevlâna’dır. Babası “Sultanü’l-Ulema” olarak bilinen Muhammed
Bahaeddin-i Veled’dir. Anadolu’ya hicret ettiğinde “Rumî” diye anıldı. Konya’ya ailesiyle birlikte yerleş-
ti. Hicrî 672 yılında Konya’da vefat etti. Eserlerinden bazıları: Mesnevi, Divan-ı Kebir; Fihi Mafih; Meca-
lis-i Seb’a; Mektubat’dır.
mEVLâna haLid (Ks):
Büyük İslâm âlimi ve asrının müceddidi olan Mevlâna Halid-i Bağdadî
1778’de Bağdat’ın kuzeyinde bulunan Zur şehrinde dünyaya geldi. Soyu baba tarafından Hz. Osman,
anne tarafından Hz. Ali’ye dayanır. Babası Ahmet bin Hüseyin’dir. Küçük yaşta aklî ve naklî ilimlerden
tefsir, hadis, fıkıh, tasavvuf, akaid öğrenmiş, hatta Firuzabadi’nin Kamus’unu ezberlemiştir. Asrındaki
bütün âlimlerden daha üstün bir ilme sahip ve Kur’ân-ı Kerim’in esrarına vakıftı. 1799 hocası Seyyid
Abdulkerim Berzenci’nin vefatından sonra onun yerine ders vermeye başladı. Böylece daha yirmi bir
yaşında binlerce âlim ve talebeye hoca olmuş ve yedi sene ders okutmuştur. 1805’te Hacca gitti, Şam’a
dönüşünden sonra oraya gelen Abdullah Devlevi’nin bir talebesiyle Hindistan’a gitmeye karar verdi.
Çeşitli şehirlere uğraya uğraya bir sene süren yolculuk sonunda Irak’ın Süleymaniye şehrine geldi. Ve
oradan Bağdat’a giderek ders vermeye başladı. Burada yetiştirdiği dört bin talebesine ilimde ve tasav-
vufta icazet verdi. Mevlâna Halit talebeleriyle Bağdat’dan Şam’a gelerek orada derslerine devam etti.
1826’da Şam’da vebadan vefat etti. Değişik ilimlerde yazdığı birçok eseri vardır. En önemlisi şunlardır:
İrade-i Cüz’iyye Risalesi; Caliyetü’l Ekdar; Divan; mektuplarından oluşan Mektubat; İtikadname.
moLLa aBduLLah:
Molla Abdullah Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin büyük biraderi ve ilk
ders hocasıdır. Kendisinden Risale-i Nur’da çeşitli yerlerde bahsedilmekte ve hayırla yadedilmektedir.
muhammEd (asm):
Fahr-ı Âlem, Hâtemü’l-Enbiya, İmamü’s-Sakaleyn, Muhammedü’l-Emîn, Rah-
metenli’l-âlemîn, Seyyidü’l-Kevneyn gibi ünvanlarla anılan son peygamber Hz. Muhammed (a.s.m.) Mi-
lâdî 571 yılında, Nisan ayının yirmisinde, Kamerî aylardan Rebîülevvel ayının on ikinci gecesinde Mek-
ke’de dünyaya geldi. Hz. Muhammed daha doğmadan babasını, 6 yaşında iken de annesini kaybet-
miştir. Annesi ölünce dedesi Abdülmuttalib onu himayesi altına aldı. Dedesi de ölünce, bu sefer am-
cası Ebu Talib onun bakımını üstlendi. Hz. Muhammed (a.s.m.) 25 yaşında iken kendisinden 15 yaş bü-
yük olan Hz. Hatice ile evlendi. Evlilikleri Milâdî 595 yılına rastlamaktadır. Daha sonra Hz. Peygamberin
Hz. Hatice’den sırayla Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah adında altı çocuğu
oldu. Hz. Muhammed, Hatice-i Kübra dediği zevcesi hayatta olduğu müddetçe bir başka kadınla ev-
lenmedi. Daha gençliğinde dürüstlük ve doğruluğu ile kendisine El-Emin (güvenilir kimse) dedirten Hz.
Muhammed her yönüyle örnek bir insan kişiliğini sergiliyordu. Hz. Muhammed kırk yaşında iken, Mi-
lâdî 610 yılında Hira Dağında kendisine peygamberlik vazifesi verildi. Kendisine ilk inananlar ise eşi
Ş
ahıs
B
ilgileri
| 408 | Kastamonu LâhiKası