Hz. Hatice, çocuklardan Hz. Ali, hür erkeklerden Hz. Ebu Bekir, azatlı kölelerden Hz. Zeyd, kölelerden
Hz. Bilâl-i Habeşî (r.a.) oldu. Daha sonraları Hz. Osman, Talha bin Ubeydullah, Halid bin Said, Sa’d bin Ebî
Vakkas Müslüman oldular. Bunlara en son Hz. Ömer eklendi. Hicretten bir buçuk sene önce, Recep ayı-
nın 27. gecesinde İsra ve Miraç mucizesi meydana geldi. 621 yılında Akabe mevkiinde Medinelilerle I.
Akabe Biatı yapıldı. 622 yılında ise II. Akabe Biatı yapıldı. Mekkeli müşriklerin zulümlerinin artması üze-
rine 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret edildi. Hicretin II. senesi, Milâdî 13 Mart 624’te müşrikle-
re karşı Bedir Savaşını kazandı. 625 yılında ise Uhud Savaşı meydana geldi. 627 yılında Hendek Savaşı
kazanıldı. 630 yılında Mekke fethedildi. Mekke’nin çevresi ve Kâbe putlardan temizlendi. Peygamberi-
miz ömrünün son yılında Arafat’ta 120.000 Sahabeye Veda Hutbesini verdi. Bu hutbe ilk insan hakları
bildirisi olarak kabul edilir. Hz. Muhammed (a.s.m.) Hicretin 11. senesi Rebîülevvel ayının on ikisi, Pa-
zartesi günü (Milâdî 8 Haziran 632) ruhunu Rahmana teslim etti.
muhYiddin-i aRaBÎ:
Adı, Ebu Bekir Muhammed b. Ali’dir. 1165’te Endülüs’ün Mürsiyye kasaba-
sında dünyaya geldi. İbni Arabî ve Şeyh-i Ekber diye meşhur oldu. Küçük yaştan itibaren tahsile baş-
layarak pek çok âlimin derslerinde bulunup naklî ve aklî ilimleri öğrendi. Tefsir, fıkıh, hadis ve kıraat
ilimlerinde büyük bir âlim oldu. Daha sonraları tasavvufa yönelerek zamanının âlimlerinden ve Seyyid
Abdülkadir Geylâni’nin ruhaniyetinden feyz aldı. Zamanının ilminden ve feyzinden istifade edilen belli
başlı büyük âlimlerinden oldu. 1194 Endülüs’ten ayrılarak Tunus’a ve oradan Fas’a gidip çeşitli ilim
meclislerinde bulundu. Tekrar Endülüs’e dönüp Kurtuba’ya geldi. Sonra 1201’de tekrar Endülüs’ten Tu-
nus’a geçti. Hac için yola çıkarak Mısır ve Kudüs’e uğradı. Hacdan sonra çeşitli yerleri dolaşarak Kon-
ya’ya gitti ve 1230 da Şam’a giderek oraya yerleşti. Tasavvuftaki yüksek derecesi sebebiyle sekr ha-
linde iken tevhit (vahdet-i vucud) konusundaki sözleri yanlış anlaşılıp iftiraya uğradıysa da zamanının
devlet adamları tarafından himaye edildi. 1240 senesinde 78 yaşında Şam’da vefat etti. Yavuz Sultan
Selim Mısır Seferi sırasında Şamlılarca çöplük haline getirilen kabrinin yanında cami ve dergâh yapıl-
masını emrederek onun kabrinin değerini bulmasını sağladı. Muhyiddin-i Arabî’nin pek çok kıymetli
eseri vardır. Fütuhat-i Mekkiyye, Füsüsu’l Hikem, Muhtasar en meşhurlarıdır.
mÛsa (as):
İsrailoğullarına gönderilen ve kendisine büyük kitapların ilki olan Tevrat indirilen bü-
yük peygamberlerdendir. Tevrat Hz. Mûsa’ya levhalar halinde indirilmiştir. Hz. Mûsa Mısır’da dünyaya
gelmiştir. Soyu Hz. İbrahim’e dayanır. Kardeşi Hz. Harun kendisine yardımcı olarak peygamber olarak
görevlendirilerek Firavuna gönderilmiş ve Firavunu tevhide davet etmiş, fakat kabul edilmeyince ken-
dine iman eden İsrailoğulları ile birlikte Mısır’dan mukaddes topraklara gelmiş ve orada kendisine Tev-
rat levhaları indirilmiştir. Hz. Mûsa’nın zamanında kendinde zahir olan mu’cizelerinin en meşhurları âsâ-
sı ve yed-i beyzasıdır (beyaz el). Âsâsı ile vurduğu taşın on iki gözünden su çıkarmasıyla meşhurdur.
Hz. Şuayb’ın kızıyla evlenen Hz. Mûsa mukaddes topraklara varamadan vefat etmiştir.
mustaFa ÇaVuŞ (1882-1939):
Ömrünün 18 yılını askerlik görevini yapmakla geçirdi. Barlalı
olup Risale-i Nur’un çeşitli yerlerinde ismi geçmektedir. Said Nursî Hazretlerinin Barla’da mecburî ika-
mete tâbi tutulduğu yıllarda aile fertleri ile birlikte iman hizmetinde ciddî çalışmalar yapmıştır. Özel-
likle 21. Mektupta kendisinin anne-babasına çok iyi örnek davranışlarından dolayı ismiyle bahsedil-
mektedir.
mustaFa GüL (1899-1985):
Eğirdir ilçesinin Sav köyünde dünyaya geldi. Risale-i Nur’un elle ya-
zıldığı dönemde uzun süre çok faydalı hizmetlerde bulunmuştur. Üstat Bediüzzaman’ın takdirlerine ve
dualarına mazhar olmuştur. Üstat başka talebelerine yazdığı bir mektupta kendisinden şöyle bahset-
mektedir:
“Ben size bugün mektup yazacakt›m. Ziyade rahats›zl›ğ›m sebebiyle telâşta iken, ayn› dakikada
Mustafa Gül ve İbrahim Gül geldiler. Hem bana ilâç, hem teselli, hem büyük sevince vesile olduk-
lar›ndan, o iki mübarek kardeşimi benim vekillerim ve bir mektup olarak size gönderiyorum. Onlar bi-
rer Said olarak benim bedelime sizi ziyaret ve tebrik edip, sair şeylerimi de size beyan etsinler.”
Kastamonu LâhiKası | 409 |
Ş
ahıs
B
ilgileri